İhracatın milli gelire oranı yüzde 15-16 seviyesinde kalacak. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 40'lara kadar çıkmakta. 2023 hedefimiz ise oranı yüzde 25'e çıkarmak. * * * Oranı artırmak için o kadar çok alternatif var ki… Şanslıyız. Mesela tarım… Ancak! Geçtiğimiz haftanın kenarda köşede kalan haberleri: "Nar dalında kaldı…" "3 ton istavrit daha kokuttuk…" "Narenciyeye alıcı yok…" * * * Sağlık desteği için alınan bitkisel ilaç ve vitamin haplarının ABD'deki tüketimi yıllık 35 milyar doları aşmış. Türkiye'de ise bu rakam (yolcuların beraberinde getirdikleri ile birlikte) 2.5 milyar dolara yaklaşmış. * * * Ekim ayı sonunda, birkaç gazetenin kullandığı küçük bir habere takılmıştım. Habere göre, Amerikan Time dergisi yazarı John Cloud, yaptığı bir deney ile vitamin haplarının etkisini araştırmış. 5 ay boyunca günde 22'şer tane vitamin, omega 3 kapsülü, antioksidan ve benzeri destekleyiciden oluşan ilaç almış. İlaçlar için bin 200 dolar para harcamış ve 5 ay sonunda şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşmış. Tıp merkezlerinde yapılan analizlerde Cloud'un sağlığı için sadece D vitamini, B3 vitamini ve balık yağının etkili olduğu, diğer 19 maddenin hiçbir işe yaramadığı tespit edilmiş. * * * D vitaminiÖB3 vitamini… Balık yağı… * * * 2 milyar doları bu ilaçlar için yabancı firmaların cebine koyarken… 4 denize, akarsulara, göllere ev sahipliği ediyoruz. 2.6 milyon ton, yani 170 bin kamyon narenciye üretiyoruz; bu yolla 5 milyon kişiye iş/aş sağlıyoruz. (1 milyar dolarlık ihracat yapabiliyoruz.) 90 bin ton kayısı kurutuyoruz. (300 milyon dolarlık ihracat yapabiliyoruz.) İnciri, zeytini, üzümü, narı, lahanası, soğanı,fındığı, fıstığı… Bütün doğal ürünlerimiz D, B3 vitaminli veomegalı! Bütün doğal ürünlerimiz eski çağlardan beri de sağlığımızın tek dayanağı… * * * Geçtiğimiz hafta okuyucularımdan gelen olumlu tepkilere ve bu destekleyici ilaç konusuna bakınca, Galeano'dan bir hikaye daha anlatmak 'şart' oldu… Şöyle anlatmış Galeano, yine bir gazete haberinden yola çıkarak, "Schuan bölgesinin başkenti Chengdu'daki tren istasyonunun ondülin çatısı altında, yüzlerce Çinli genç kadın gülümseyerek poz veriyor. Hepsinin üzerinde birbirinin aynı yeni önlükler. Hepsi daha yeni yıkanmış, taranmış ve ütülü kıyafetler giymiş. Hepsi daha yeni doğum yapmış. Onları Pekin'e götürecek treni bekliyorlar. Pekin'de hepsi başkalarının bebeklerini emzirecekler. Bu süt verenler, iyi ücret alacak ve iyi beslenecekler. Kendi bebekleri ise aynı anda Pekin'den çok uzaklarda süt tozuyla hazırlanmış mamalarla beslenecek. Hepsi bu işi onlar için yaptıklarını söylüyor, onların gelecekte iyi bir eğitim alması için gereken parayı biriktirebilmek için." * * * Soğanı, sarımsağı, kayısıyı, fındığı, üzümü, inciri, portakalı, balı, lahanayı, turpu biliyoruz! Zeytini anlatayım: Kansere karşı etkili birçok maddenin yanı sıra A, D, E ve K vitaminleri içeriyor. Sindirim bozuklukları, safra kesesi hastalıkları, özellikle bağırsak kanseri ve kalp rahatsızlıklarında etkili oluyor. Lif içermesinin yanı sıra vücuda alınması zorunlu olan aminoasitleri (özellikle lösin, aspartikasit, glutamik asit) ve doymamış yağ asitlerini barındırıyor. Yüksek tansiyon, kolesterol, damar sertliği, mide ve bağırsak ülserleri, romatizma, safra kesesi tembelliği, karaciğer bozuklukları, kabızlık, kansızlık ve deri çatlamaları tedavilerinde etkin rol oynuyor. E vitamini sayesinde yaşlanma etkilerini azaltma ve doku yenileme özelliği taşıyor. Saçları kuvvetlendiriyor, unutkanlığı önlüyor. Daha ne yapsın! * * * Yıllık 2.5 milyar doları bitkisel de olsa sonuçta ilaca ödeyeceğimize, o parayı doğal ürünlerimizin üretimini/tüketimini desteklemek için kullansak… 5 yıl sonraki sağlıklılık ve üretim oranımızı düşünemiyorum.