Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 24 Kasım 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Orman, Peyzaj »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Ormancılık
 Süs Bitkileri
 Doğal Ürünler
 Tıbbi, Aromatik Bitkiler
 Diğer



 Melis ALPHAN
 [email protected]

 14 Aralık 2013


Ormanlarımızı helal etmiyoruz

1980’lerden itibaren ekonomik ve politik eğilimler kent topraklarındaki işlevsel dönüşümü de beraberinde getirdi.


İstanbul bir yandan yağ lekesi gibi genişlerken, diğer yandan içindeki dönüşümlerle birlikte hızlı bir kabuk değiştirme sürecine girdi.
Özellikle de 2000’den sonra, serbest piyasa koşulları altında ekonomik çıkarların ön planda tutulmasıyla kaybeden hep İstanbul’un doğası oldu.
Neoliberal politikalar ve sermayenin talepleri İstanbul’un ekolojik değerlerini büyük baskı altına aldı.
Doğu-Batı eksenine ek olarak İstanbul’da Kuzey’e doğru bir yayılma da söz konusu.

*

Sıkça deprem riski gerekçe olarak ortaya atılıyor. Ancak Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi’nin düzenlediği İstanbul Ormanlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri sempozyumunda konuşan Yrd. Doç. Dr. Seher Demet İstanbul’daki dönüşüm süreçlerinin sadece afet kanunuyla açıklanamayacağının altını çiziyor.
Demet’e göre “3. köprü, 3. havalimanı, Kanal İstanbul, büyük AVM’ler... Ulusal politikalarla da desteklenen tüm bu süreçler kent topraklarını mülkiyete bağlı kazanç ve servet biriktiriminde araç haline getiriyor; bu alanları spekülatif birer kâr aracına dönüştürüyor”.

*

Metropolitan yatırımlar ve dönüşüm projeleriyle İstanbul’un “küresel kent” ortamında mevcudiyeti ispatlanmaya çalışılıyor.
Bu yolda iktidarın “çılgın projeler” diye adlandırdığı mega projeler bir anda Türkiye gündeminin göbeğine oturuyor ve konuşulmaya başlanıyor.
Ama konuşma tek boyutlu.
Uzun uzun ekonomik faydalarından bahsediliyor.
Ekolojik kayıplardan söz edeni arayın ki bulasınız.

*

Bu çılgın projelerin topunun başını bir “En” süslüyor.
Dünyanın en geniş köprüsü, en uzun asma köprü, en yüksek kulelere sahip...
Dünyanın en maliyetli projesi, en büyük havalimanı..
Bu enlerin bedelini kim ödüyor derseniz...
Tabii ki doğa ve o doğadan mahrum bırakılan bizler.

*

Yok edilecek olan ve hatta 3. köprüyle beraber yok edilmeye başlanan doğanın boşluğu bu popülist söylemlerle doldurulmaya çalışılıyor.
Kesilen ağaçların 10 katı fidan dikileceği, ağaçların taşınacağı, yaban hayatın ekolojik köprülerle korunacağı, Boğaz geçişinin rahatlayacağı gibi söylemlerle halk etkilenmeye çalışılıyor.
Ve bu söylemlerde ekosistem tek bir unsura indirgeniyor: Ağaç.
Halbuki ne orman ağaçlara indirgenebilir ne de taşınması vaat edilen ağaçlar sistemin bütününü temsil edebilir.

*

Peyzaj düzenlemeleri adı altında otoyol kenarlarında, parklarda, refüjlerde steril, hijyenik doğa parçaları oluşturulmaya çalışılıyor.
Ve ne yazık ki bu çalışmalarla dikilen ağaçlar, ağaççıklar ve çalıların orman alanlarından sökülen ağaçların yerine konduğu söyleniyor.
Yani ormanlardan sökülen, yok edilen ağaçlar otoyol kenarlarında gördüğümüz süs bitkileriyle denk getirilmeye çalışılıyor ve siyasetçilerin ağzında mütemadiyen “Bu kadar ağaç diktik” söylemi çiğnenip duruyor.
Halbuki, ormanların yerine konduğu iddia edilen bu steril doğa parçaları her daim bakıma muhtaç ve ekonomik anlamda farklı çıkar gruplarını destekleyen metalar.

*

Nihayetinde, farklı çıkar gruplarının cüzdanı şişerken kaybeden hep doğa oluyor.
Bize sürekli “millete hizmet” masalını okuyorlar ama gerçek nal gibi ortada.
Şu ana kadar İstanbul’un görmediği bir yok oluş ile karşı karşıyayız.
“Benden sonra tufan”cılara hayırlı işler...
Ormanlarımızın helali hoş olsun.
Ya da... Olmasın.









http://www.hurriyet.com.tr/

Ekleme Tarihi
14.12.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Melis ALPHAN ,Ormanlarımızı helal etmiyoruz
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız