Melis Alphan [email protected]
Konya kurudu çünkü hazıra dağ dayanmaz PERŞEMBE günü Hürriyet’te ‘Konya Resmen Kurudu’ başlıklı bir haber vardı.
Ertesi gün ise dünyanın nazar boncuğu diye adlandırılan Konya’daki Meke Gölü’nün yüzde 99 kuruduğu haberini okuduk. Orman ve Su İşleri Bakanı, Konya havzasının ‘hidrolojik kuraklığa’ resmi olarak girdiğini açıkladı. Peki madem iş bu noktaya varacaktı, Konya’da neden bol su tüketen ‘sulu tarım’ yapılıp durdu?
*
Burası Türkiye’nin en az yağış alan bölgesi. Konya’daki yıllık yağış ortalaması Türkiye ortalamasının yarısı kadar. Kuraklık sınırındaki bir yerde susuz tarıma ağırlık verilmesi, fazla su istemeyen ürünler yetiştirilmesi gerekirken... Son 10 yılda Konya Kapalı Havzası’nda sulu tarım alanlarının yüzeyi yüzde 40 arttı. Bölgenin yeraltı suları, derin kuyular vasıtasıyla sulu tarımda kullanıldı. Bu arada ‘Mavi Tünel’ adlı projenin çalışmalarına başlandı. Bu tünelle Göksu Nehri’nin akışı değiştirilecek, nehrin suyu Konya Ovası’na taşınacaktı. Devlet Su İşleri’nin tahminlerine göre, ovada 220 bin hektar alan daha sulu tarım yapma imkânı kazanacaktı. Nehirlerin besin taşıdığını, Göksu’nun suyunu Konya Ovası’na çevirerek dengeyi bozacağımızı ve azalarak gelecek suyun devede kulak kalacağını hesaba katmadık. Uzmanlar Mavi Tünel’in Konya Ovası’nı suya doyuracak bir proje olmadığını mütemadiyen tekrarladılar. Ama yine yaşayarak göreceğiz anlaşılan.
*
Türkiye’nin en susuz bölgesinde, susuz tarıma uygun bir politika geliştirileceğine, çiftçi sulu tarım yapmaya teşvik edilince haliyle çok su isteyen ürünler öne çıktı. Ortadaki çelişki görmezden gelindi. Sulu tarım yapılan birçok bölgede çiftçi yılda 2-3 ürün alıyor, susuz tarım yapanlar ise 2 yılda bir ürün alabiliyor. Susuz tarım yapan çiftçilerin gelirleri devamlı düşüyor. Sulu tarım çiftçi için her zaman daha cazip ama böyle olunca, susuz Konya’nın olan suyu da tükendi. Çiftçi durmadan yeraltı suyunu çekti, gelecek nesillerin suyunu da tüketti. 1974-2009 yılları arasında yeraltı su kaynakları 20-25 metre azaldı.
*
Konya’da yeraltı suları çekildikçe yer yarılıyor, içe göçüyor. Bunlar çoktandır almayı reddettiğimiz sinyaller aslında. Sadece 2006-2011 yılları arasında Konya Karapınar’da oluşan obruk sayısı 22. Kısa vadeli tarım politikalarımız ikmale kaldı. Geçmişe mazi derler elbette ama zararın neresinden dönsek de kâr. Konya’da acilen sulu tarımın sınırları belirlenmeli ve var olan su miktarına göre tarım yapılmalı. Kuru tarımda da dünya piyasalarına hitap edecek ekolojik ve iyi tarım uygulamalarına geçilmeli. Hakkını teslim edelim, iyi tarım uygulamalarını devlet de destekliyor. Aşırı gübrelemeyi önlemeye çalışıyor, sertifikasyon programları var. Ama bunlar yaygın değil.
*
Anadolu, susuz tarımı, buğdayı ve koyunuyla 10 bin yıl kendi kendine yetti. Peki biz ne yaptık? Son 30 yıldır suladık da suladık, yeraltı sularını çok aşağılara çektik. 10 bin yıllık dengeyle oynamaya başladık. Sulu tarımın nerede biteceği belli değil. Buna dair bir planımız da yok. Dünya sürdürülebilir küçülmeye giderken, biz sürdürülemez büyümeye gidiyoruz. Ancak unutmamalı ki hazıra dağ dayanmaz. Bunu görüp önlemimizi alalım. Aksi halde 20 yıla bu ‘tatlı hayat’ sona erecek.
http://sosyal.hurriyet.com.tr |