Gila Benmayor [email protected]
İklim değişikliği soframıza geldi HAFTA başında sizlerle tanıştırdığım BM’nin yeni Gıda Hakkı Raportörü, California Üniversitesi’nden Profesör Hilal Elver’in Türkiye’ye yönelik uyarıları var.
Türkiye’nin son 53 yılın en kurak yazını geçirdiği, barajlardaki su seviyesinin alarm verici boyutlara ulaştığı, tahıl ambarı Konya Ovası’nın kupkuru olduğu günlerde Elver’in uyarıları önemli. Ayrıca yetkililer için yol gösterici. Rahatlıkta akılda kalması için bunları alt alta sayacağım: - Türkiye Akdeniz bolgesinde etkisini görmeye başladığımız iklim değişikliğinden kısa zamanda en çok etkilenecek ülke. Bu etkileri kuraklık, zamansız ve ani yağışlar, fırtınalar olarak görmeye başladık zaten. - İklim değişikliğinden tarım fazlasıyla etkilenecek. BM İklim Değişikliği Paneli Başkanı Rajendar Pachauri’nin dediği gibi “iklim değişikliği artık soframıza geldi”.
KAYISI FİYATLARINA DİKKAT
- Türkiye’de kuraklık ve aşırı yağışların farklı ürünlerde, farklı etkileri olacak. Bunlardan en çok etkilenecek ürünler kayısı, kiraz gibi narin ürünler. Bu yıl kayısı ve kiraz fiyatlarındaki artış bunun göstergesi. - Kuraklığa karşı alınacak önlemler bilimsel olduğu kadar yöresel ve geleneksel bilgileri de kapsamalı. Bu yüzden tarım ve su politikalarında yerel halkın karar mekanizmalara katılmaları çok önemli. - Örneğin, Karadeniz’deki HES’lere karşı mücadele edenler, çayları, dereleri, ırmakları politikacılardan, müteahhitlerden iyi bilirler. Bir akarsuyun yönü değiştiğinde ne gibi tehlikeler yaratacağını tahmin edebilirler. - Dünyada su kaynaklarinin yaklaşık yüzde 60-70’ i tarım ve gıda üretimine gidiyor. Ülkemizde bu oran yüzde 75’lere çıkıyor. - Su kaynaklarının daha iyi kullanımı için ülke genelinde stratejik bir plana ihtiyacı var. Eğer böyle bir plan varsa değişen şartlara uyum göstermesi sağlanmalıdır.
KÜÇÜK ÇİFTÇİLERİ KORUYALIM
- Neticede tarım ve iklim değişikliği politikaları el ele yürümelidir. - Türkiye ile ilgili ikinci önemli mesaj şu: - Tarımda kendi kendimize yetmek istiyorsak küçük çiftçileri korumak zorundayız. Dünyada trend bu yönde. - Bu trend nereden çıktı? 2008’lerde patlak veren ve halen etkilerini gördüğümüz gıda krizinden sonra şunu farkettik: Büyük ölçekli tarım hem kaynakları zorluyor, hem gıdada kendi kendine yetme kuralını göz ardı ediyor. - Dolayısıyla Türkiye bu trendin gerisine düşmemeli. Dışarıdan gelen ucuz ürünlerle küçük çiftçilerimizi yok etmeyelim. Büyük arazilerde tarım küçük çiftçileri zor durumda bırakabilir. Yeniden toprak ağalığına geçmenin bir anlamı yok.
G20 Tarım Bakanları Zirvesi’ne damga
TARIM illa büyük arazide olmalı diyorsak kooperatifler desteklenmeli. Bunu icin de yine seffaf, katılımcı bir ortam sağlanmalı. Kararlar kapalı kapılar ardında değil, küçük işletmelerin katılımlarının sağlanacağı ortamlarda alınmalı. Gıda demokrasisi bunu öngörüyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO 2014 yılını “ Aile Çiftçiliği Yılı” ilan ettti. Bununla ilgili bağlayıcı olmayan ancak yasal öneriler içeren bir çok uluslararası belge var elimizde. Türkiye küçük çiftçisini güçlendirmek için bunlardan yararlanabilir. 2011’deki son hububat krizinden sonra G20 Tarım Bakanları da toplanıyor. Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise 7. büyük tarım ülkesi Türkiye ev sahipliği yapacağı G20 Tarım Bakanları toplantısına damgasını vurabilir.
http://sosyal.hurriyet.com.tr |