Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 27 Aralık 2024 Cuma
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Çevre, Enerji »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Örgütler, Paydaşlar
 Çevre Sorunları, Koruma
 Toprak,Su Kaynakları
 Küresel Isınma, İklim Değişimi
 Doğal Kaynaklar Yönetimi
 Enerji Kaynak, Sistemleri
 Sulama, Enerji Sistemleri
 Araştırma, Geliştirme
 Kamu çalışmaları
 Destek, teşvikler
 Biyoteknoloji
 Hava Durumu
 Diğer

2010 yılında petrol fiyatlarında aşırı artış olur mu? Bunu şimdiden yanıtlamak zor. Ancak ani ve dramatik fiyat artışlarının olmayacağını söylemek mümkün... Bu sürece etki yapan iki önemli gelişme var: Birincisi Amerika ve Brezilya'daki biyoyakıt destekçisi tarım lobilerinin son gelişmeleri baz alarak petrolcülere karşı başlatmayı düşündüğü atak. İkincisi de bu yılın sonlarına doğru onaylanan biyoyakıt üretimiyle ilgili yeni nesil teknolojiler. Halen "Chevron", "BP" ve "DuPont" gibi şirketler bu konuda yoğun işbirliği içindeler. Süreci destekleyenler arasında Danimarkalı "Novozymes", İsviçreli "Syngenta" gibi dönüştürücü enzim üreticileri ile biyogenetik buluşları patent altına alan kurumlar var. Süreç en çok Avrupa Birliği'ni (AB) ilgilendiriyor. AB kısa süre içinde en azından kara ulaşım taşıtlarında biyoyakıt kullanılmasını teşvik edecek yeni hamlelere hazırlanıyor. Şimdiden daha çok hibrit araç kullanılması gündemde.  

Yüzde 10 pazar payı Enerji gözlemcileri dünya genelinde biyoyakıt üretiminin umulandan daha kısa sürede toplam petrol üretiminin yüzde 10'unu geçebileceğini haber veriyor. Ancak yeni endüstrinin gıda sektörünü etkilememesi ve dünyada açlık krizi yaratmaması lazım... Bilindiği gibi türevi ne olursa olsun biyoyakıtlar şeker ya da nişasta içerikli tahıllar ile bitkisel yağlardan elde ediliyor. Miktarı çok olmamakla birlikte son yıllarda çeşitli atıklar da üretime dahil oluyor. Gelişmeler kısa süre içinde bazı yabanıl bitkilerin de biyoyakıt üretimine dahil olması yönünde. Örneğin gıda olarak kullanılması mümkün olamayan çok sayıda bitkiyle birlikte, bazı odunsu materyal, özel enzimlerle muamele edilerek hazır yakıt haline getirilebiliyor. Burada dikkat edilmesi gereken kritik bir nokta var. Buğday, arpa, mısır soya gibi beslenme amacıyla tüketilen bitkilerin genetik yapısıyla oynayarak daha fazla enerji içeriği elde etmek mümkün. Ancak bu yöntem sağlık risklerini de gündeme taşıyor. Bir başka tehlike ise genetiği biyoyakıt verimliliği için değiştirilmiş bitkilerin zamanla normal türleri soysuzlaştırma olasılığı. Bu tehlikeyi önlemenin yolu ise gıda olarak kullanılan bitkileri tümüyle biyoyakıt üretiminden uzaklaştırmak. Bu bağlamda yem bitkileri olarak bilinen, ancak insan beslenmesinde kullanılmayan bitkilerin de koruma altına alınması şart. Buğday, mısır ve soya gibi temel gıdalar yakın gelecekte yasal kısıtlar nedeniyle biyoyakıt hammaddesi olarak kullanılamayacak. Son iki yıl içinde görülen hububat fiyatlarındaki aşırı artış 2010'dan itibaren umulan düzeyin altına inebilir. Hatırlanacağı üzere 2007 yılında makarna üretiminde kullanılan durum buğdayı (triticum durum) biyoyakıta yönlendirilmiş, İtalya zorda kalmıştı.              

Gıda üretimi etkilenmeyecek Artık yeni geliştirilen prosesler "lignin" içeren odunsu maddelerden ve atıklardan biyoyakıt üretimine imkân veriyor. Örneğin her yıl Akdeniz Bölgesi'nde yaklaşık 3.5 milyon ton zeytinyağı elde etmek için kullanılan 20 milyon ton zeytinden geriye kalan küspe bile biyoyakıt için küçük ama değerli bir kaynak. Buna benzer çok sayıda bitkisel atık şimdiden üretime kazandırılma aşamasında. Amerika, tarım desteklerine devam ederken Güney Amerika'da yeni bir teknikle şekerkamışından daha fazla biyoyakıt elde ediliyor. Çin'de ise verimsiz topraklar ve çölleşmiş alanlarda yetiştirilebilecek bitkiler üzerinde yoğunlaşma var. 2010 yılında faaliyete geçecek bir enstitü ismi dahi duyulmamış yabani türleri ıslah ederek kültür bitkisi haline getirmeye çalışıyor. Böylece verimsiz step alanları ile devasa kurak topraklarda yeni enerji bitkileri yetiştirilecek. Ancak bitkilerden daha fazla verim alma amacıyla gübre kullanılmaması lazım. Aksi takdirde biyoyakıt yoluyla karbon salımı azaltılırken gübre artışı nedeniyle çevre kirliliği yaratılabilir. Sonuç olarak biyoyakıt konusunda yeni bir dönem başlıyor. Gelişmelere bakıldığında 2010'u şimdiden biyoyakıtta üçüncü nesil uygulamaların gerçekleşeceği önemli bir başlangıç yılı olarak görebiliriz.

    Not Defteri "Yeni biyoenerji üretimi denizel alanlarda alg yetiştiriciliğiyle desteklenecek. Özel kafeslerde üretilecek algler yakıt, beslenme ve sağlık alanında çığır açabilir."   Prof. Jose Antonio Frizzone (Brezilya Tarım Teknoloji Enstitüsü)

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=134694&YZR_KOD=163

Ekleme Tarihi
29.12.2009
Ekleyen Kişi
Kemal Erdoğan

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız