Kuraklıklar, seller, hastalıklar, göçler, gıda kıtlıkları ve savaş riskleri... IPCC’nin 5. Değerlendirme Raporu’nun ikinci bölümü küresel ısınma konusunda kırmızı alarm veriyor.
Birleşmiş Milletler İklim Konferansı 2015’te Paris’te düzenlenecek. Dünya çapında bine yakın bilim insanın katkılarıyla iklim değişikliğinin etkilerine yönelik bilimsel çalışmalar yapan IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) ise konferans öncesinde. oldukça endişe verici bir rapor yayımladı.
IPCC 5. Değerlendirme Raporu’nun ikinci bölümü yazarlarından Chris Field. “Bu raporda çok fazla kötü haber var” diyor. Rapora göre, iklim değişikliği tüm kıtaları ve okyanusları etkisi altına almış durumda.
Su sistemleri ve mahsuller küresel ısınmadan olumsuz etkilendi; kara ve okyanuslarda yaşayan türler, yaşam yerlerini değiştiriyorlar; gıda ve su arzı tüm bu gelişmeler yüzünden. kırılganlaşıyor. Rapora göre tehdit altında olan sadece hayvan türleri değil, aynı zamanda insanlar da büyük bir tehdit altındalar; çünkü gıda ve sağlık krizleri kapıda. Güney ülkelerinde gıda güvensizliği daha fazla
IPCC. 21. yüzyılının sonuna kadar. küresel ısınma ne düzeyde olursa olsun, okyanus kaynaklarının küresel ölçekte azalacağına dikkat çekiyor.
Karada ise, buğday, mısır ve pirinç üretimi hava ısısının artmasından dolayı olumsuz etkilenecek. Balıkçılık haritasının da değişeceğine değinen rapora göre, 2050 yılına doğru özellikle Afrika ve Güney Amerika ülkeri bu değişimden en fazla etkilenen ülkeler olacak. Tarım için daha az su
IPCC’nin en fazle endişe ettiği konu, tropik bölgeler başta olmak üzere, dünya üzerindeki su kaynaklarının tükeniyor olması. Su miktarının azalması kadar, kullanılan su kalitesinin sağlıksız olması da endişe yaratan bir diğer konu. Rapor, Afrika, Asya ve Avustralya’nın güneyinde kuraklıklar yaşanacağına; Avrupa ve Kuzey Amerika’da ise kaynakların daha fazla baskı altına gireceğine dikkat çekiyor.
Daha fazla fakirlik
Rapora göre küresel ısınma, ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak. Bunun sonucunda dünya genelinde fakirliğin azalması zorlaşacak; hatta çoğunluğu şehirlerde olmak üzere daha fazla “boş cep” yaratılacak.
Daha fazla savaş ve güvensizlik
Fakirlik ve ekonomik şokların artması ile birlikte. dünya genelinde nüfus hareketlerinin artacağına değinen rapor, bunun çatışma riskini artıracağının altını çiziyor. Su ve gıda kıtlıklarının yaşanacak olması, ülkeler arasında yeni çatışmalar yaşanması riskini artırıyor.
Daha fazla sel ve erozyon
Rapora göre küresel ısınma, kıyı bölgelerini daha fazla etkilemeye başlayacak. Bunun başlıca nedeni deniz sularının yükselmeye başlaması ve şehirleşmenin artması. Özellikle Avrupa, Asya ve Latin Amerika sel tehlikesinin en fazla hissedileceği bölgeler.
Daha fazla sağlık sorunu
Rapor, gelişmekte olan ekonomiler başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde sağlık sorunlarının artacağını tahmin ediyor. Sıcaklıkların artması, kötü beslenme, pis su veya gıdalardan kaynaklanan salgın hastalıklar temel nedenler arasında sıralanıyor.
Riski yönetmeyi bilmek
Ortada bir risk olduğu tartışılmaz. Nitekim raporda da, risk yönetimi konusu gündeme getiriliyor. Mevcut riski yönetmek çok önemli. Oysa bugüne kadar, gerek iş ve siyaset dünyası; gerekse fosil yakıt endüstrisi, karşı karşıya olduğumuz bu riski görmezden geldi. Petrolcüler gibi, politikacılar da kısa vadeli karlara odaklandılar. Ve bugün Uluslararası Enerji Ajansı bile, daha uzun bir süre petrol kullanmaya devam edeceğimizi söylüyor.
Küresel ısınma ile mücadelede ortak ve net bir tavır konmamış olsa da, hala çözüm yolu var. IPCC raporunda belirtildiği gibi, siyasi, ekonomik, sosyal ve teknolojik düzeyde bu riskle mücadele etmek mümkün. Bu mücadele her bir taraf için “kazan-kazan-kazan-kazan” durumu yaratacak. Ama tabi ki bir an önce harekete geçilmesi şart.
Alarm sistemlerinin kurulması; su depolanması ve doğru sulama tekniklerinin uygulanması; yeni tarım modellerinin geliştirilmesi; daha etkili aşılama yöntemlerinin bulunması; tehdit altında olan türlerin belirlenmesi; ekonominin çeşitlendirilmesi; fosil yakıtlar yerine enerji verimliliği sağlayan kaynakların tercih edilmesi; yeşil teknolojilerin desteklenmesi bu önlemlerin başında geliyor. Ama hepsinden önemlisi, bakış açısının değişmesi ve ‘günü kurtarmak’ yaklaşımından vazgeçilmesi.