Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 24 Kasım 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Çevre, Enerji »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Örgütler, Paydaşlar
 Çevre Sorunları, Koruma
 Toprak,Su Kaynakları
 Küresel Isınma, İklim Değişimi
 Doğal Kaynaklar Yönetimi
 Enerji Kaynak, Sistemleri
 Sulama, Enerji Sistemleri
 Araştırma, Geliştirme
 Kamu çalışmaları
 Destek, teşvikler
 Biyoteknoloji
 Hava Durumu
 Diğer


 
Yalçın BAYER
 
Kuraklığın esas nedeni HES ve Bakan Eroğlu’dur
 
[email protected]
 
 
 
 
TRAKYA’da Ergene Nehri’nin kurumasından sonra (yeraltından çekilen katran gibi akan suyuyla karıştırmayın) Karadeniz’de de, 1.150 km uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun nehri olan Kızılırmak’ın da kuruma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekildi.

Açıklamalarda, önümüzdeki yaz ülke genelinde büyük ölçüde kuraklık yaşanacağı, yağışların düşeceği ifade edilirken, Bakan Eroğlu ise bu durum karşısında B planları olduğunu, teknik olduğu için açıklayamayacağını söylüyor. Ülkemizde ‘Suyu bilen adam’ olarak tanıdığımız, HES’lere karşı verdiği mücadelelerle ülke gündemini oluşturan Derelerin Kardeşliği Platformu’nun sözcüsü Ömer Şan’a göre bu durumun sorumlusu HES’ler ve Eroğlu...
 
HES’lerin, ilkokul kitaplarında dahi okutulan ‘su döngüsü’nü kestiğini, suyun kilometrelerce tünellere hapsedilerek ekosistemle bağlantısının koparıldığını ifade eden Şan, çözümün, derelerin ve akarsuların önündeki bentlerin kaldırılarak, hapsedildikleri tünellerden kurtulmasında ve kendi yataklarında özgürce akmasında olduğunu söylüyor.
 
Ömer Şan, “Kızılırmak, Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Kızıldağ’ın güneyinden doğarak Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum ve Samsun’un vadilerine can vererek Bafra Ovası’ndan Karadeniz’e dökülür. Üzerinde Sarıoğlan, Kesikköprü, Hirfanlı, Kapulukaya, Derbent ve Obruk barajları ile ülkenin 4. büyük barajı olan Altınkaya Barajı bulunur. Altınkaya Barajı’nın önündeki Durağan-Boyabat HES nedeniyle nehrin 10 km’lik kısmı kuruyarak çöle dönüştü. Sayın Bakan hâlâ açıklayamadığı, olmayan B planından söz ediyor. Dereler yatağında özgür akmadıkça, HES’lerden vazgeçilmedikçe bu sorunlar artarak her dönem devam edecektir” diye konuştu.
 
Şan ayrıca, Türkiye’nin yüzde 1’lik oranla, Avrupa’da ise yüzde 16’lık oranla ‘su fakiri’ sayılan ülkeler arasında yer aldığına vurgu yaparak şöyle dedi: “Su, bulunduğu ortamın ve ekosistemin hakkıdır. Hiçbir canlı, suya ulaşma hakkının diğerlerinden öncelikli olduğunu ileri süremez, iddia edemez. Su, alınıp satılan bir meta, salt bir enerji üretim kaynağı olarak görülemez.” Türkiye’deki yolsuzluk ve rüşvet iddialarının temelinde HES’lerin ve doğa katliamlarının olduğuna dikkat çeken Şan suyuna, toprağına sahip çıkmayanların yarın bağımsızlığına ve özgürlüğüne de sahip çıkamayacağını kaydetti.

Zorlu Center’a son anda iskan
 
BEŞİKTAŞ’ta 6 Şubat 2014’te adaylar açıklanmadan 3 gün önce Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın, iskana imza atacak olan mühendisleri odasına bizzat çağırarak “Benimle çalışacak kişiler bunu imzalamalı” deyip iskanı imzalattığı ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca Zorlu Center’daki 125 dairenin, yer altında 20.000 metrekare, yer üstünde 74.000 m2’nin kaçak olduğu tespit edilmesine rağmen iskan verildi. İskanda imzası olanların İsmail Ünal’ın aday gösterilmemesi üzerine haklarında soruşturma açılacağı tedirginliği yaşadıkları belediye kulislerinde konuşuluyor.

Adaylar TEMA’yı izlesin
 
TEMA Vakfı 30 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimler öncesinde tüm belediye başkanı adaylarına çağrıda bulundu. Mevcut durumu değerlendirerek, Anayasa ile garanti altına alınan ‘Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı’ için gerekli olan düzenlemelere dikkat çekti.
 
TEMA mevcut durumu değerlendirdiğinde vahim bir tablo ortaya çıkıyor:
-Türkiye genelinde toplanan belediye atıklarının % 43.5’i insan sağlığını tehdit eden çöplüklere dökülüyor.
(Yerel Yönetimlere Çağrı metninin tamamını [email protected] adresinden talep edebilirsiniz.)

Gül’ün ‘pansumanı’ tutmaz hastanın rengi soluyor
CUMHURBAŞKANI, Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirmiş, son dönemlerde iktidar tasarrufları ile tarumar edilen alanlarda incelemeler yapmasını talep etmiş...
 
Devlet Denetleme Kurulu, bağlayıcı rapor ihdas edemez, tespitte bulunur, yasal olmayan dinlemeler ile TSK komuta heyeti çökertildi. 17 Aralık’tan sonra da bakan çocuklarının evlerindeki zulalar adeta ‘lağım’ patlar gibi patladı. HSYK, bu bebeleri ve babaları olan bakanları kurtarmak için hallaç pamuğu gibi atıldı. Cumhurbaşkanı, mırın-kırın etse de kanunu onayladı, internet yasası ile de ayrı bir düzen tutturulmaya çalışılıyor, imar rantları iktidarın beslendiği bir başka alan, Sultanahmet Camisi’nin şerefeleri arasından gökdelenler yükseliyor, internete düşen tapelerdeki konuşmalara bakılırsa, nerede ballı bir imar alanı varsa, iktidar yakınları arasında analarının ak sütü gibi üleşiliyor.
 
Cumhurbaşkanı, Ali Cengiz oyunları bu kadar ortada dolanırken, ne kanunları veto etti ne de Başbakan’ı, bakanları uyardı...
 
Her perşembe, devlet ricali ile yapılan olağan görüşmelerde, üzümlü, cevizli kurabiye eşliğinde çay içmekle zaman harcıyorlarsa yazık... Cumhurbaşkanı’nın istihbaratı, olup bitenleri bildirmiyorsa, “yandı gülüm keten helva”... AB fonları bile, yağmalanmış, AB yetkilileri soruşturma açılmasını talep etmiş, fonları yağmaladınız diyor... Bu nasıl bir düzendir... Cumhurbaşkanı, doğru bir iş yapıyor ama, biraz gecikmiş görünüyor; atı alanlar, ayakkabı kutularının üzerinden Üsküdar’ı geçti.. Son yolsuzluk tapeleri, AKP’ye şiddetle oy kaybettiriyor, Cumhurbaşkanı kan kaybına bir pansuman yapmaya çalışıyor ama hastanın rengi solmaya başladı.. Haydar VODİNALI

Biliyor musunuz
 
BUGÜNE kadar 221 il ve ilçe merkezinde (9’u yurtdışında olmak üzere) ve 200 bine yakın yurttaşın katılımı ile gerçekleştirilen Milli Anayasa Forumları ve Milli Merkez toplantılarının sansüre uğratıldığını belirten Aydınlık Gazetesi yazarı Ufuk Söylemez’in, yazarları arasında Hüsamettin Cindoruk, Doğu Perinçek, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Arslan Bulut, Prof. Zekeriya Beyaz, Sönmez Targan, Türker Ertürk, Ümit Ülgen, Haluk Dural’ın olduğu Milli Merkez Dergisi’nin bugün dağıtımının başladığını söylediğini...

Ukrayna olaylarının ortaya serdiği gerçekler
 
SON haftadaki Ukrayna’da gelişen olaylar, bir çok gerçeği ortaya çıkarmıştır. Gezi olaylarını da bu bakımdan incelemeliyiz.
 
Aşağıda inceleyelim.:
 
1- Ukrayna’nın güneyi, Kırım, Odesa (Özi), Basarabya 1830 yılına kadar bir Türk yurdudur. Osmanlı İmparatorluğu’nun 300 yıl bir parçasıdır. Rus Çarı Deli Petro’nun sıcak denizlere Karadeniz’den inme hayali 1774 yılında Küçük kaynarca anlaşmasıyla gerçekleşmiş, 1794 yılında Kırım,1830 yılında da Edirne anlaşmasıyla da, Dinyeper nehrinden, Batum’a kadar olan yerler, Rusya’ya geçmiştir. Savaşlarda yenildik, imzaladık ve vazgeçtik. 1554 yılında, Rus Çarlığı kurulurken, adına Ukrayna denilen Polonya topraklarını ülkesine katmıştır. Tarihte Ukrayna Devleti diye bir ülke yoktur. 1921 yılında Ukrayna bir yıl bağımsız olmuş, 1991 yılında da, Sovyetler Birliği çökünce, yeniden bu günkü Ukrayna devleti Sovyetler Birliği içindeki sınırlarında yeniden bağımsız olmuştur. 1914 1.Dünya harbinde Galiçya dediğimiz çarpıştığımız cephe Ukraynanın batısıdır. Kaldı ki Ukrayna halkı bir Slav halkıdır.
 
2- Ortalığı karıştırıp, Maidan Meydanındaki protestoculara gaz veren Batı, her zaman olduğu gibi kendilerini interese etmemesine rağmen, dışardan baş rolü oynamaktadır. Batı Ukrayna Katolik, doğu ise ortadoktstur.. Mezhep kökenli ayrılığı AB kızıştırmaktadır. Eli oynamadığı için, protestocular devleti yıkmışlar, parasızlıktan ortada kalıvermişlerdir. Rusya bir ‘dev’dir. Demokrasi falan hikayedir. Batı ülkeleri, Rusya 1991 anaforunda, Rusya ayılmadan, Bağımsız ülkelerin bağımsızlığını tanımıştır. Putin ayılmış, bu ayrışmıyacağını kabul etmeyeceğini çeşitli kere söylemiştir. Fırsat ayağına gelmiştir. Dev Rusya’nın, gemilerini üstleyeceği Sivastopol, Ukrayna’dan kiralıktır. Rusya eninde sonunda burayı alacaktı. Kaldiki halkın %82’si Rus; %17’si Tatarlardır.
 
3- Sovyetler Birliği dönemine Komünist -Partisi Genel Sekreterleri Kruşçev ve Brejniev, Ukraynalıdır. Hatta uzaya ilk giden astronot Gagarin de ukraynalıdır. Sovyetler Birliğinin tüm uzay, uçak nükleer tesisleri Ukraynada kurulmuştur. Çernobil de Ukrayna’dadır. Halkın kültürel, spor ve teknik kapasitesi bile çok yüksektir. Uyanık Amerika, 1994 yılında 5 milyar $ karşılığında, Ukrayna’nın elindeki 100 nükleer silahı imha ettirmiştir.
 
4- Türkiyeye gelince: Tüm demir-çelik ürünlerini Ukrayna’dan ithal ederiz. Dış ticaret hacmi 10 milyar dolar civarındadır. Turizm bakımından iyi ve uyumlu bir ortaktır. Bir ay kadar ay önce Yanukoviç’le Ankara’da stratejik ortaklık anlaşması da imzalanmıştır. Ukraynalıları severiz.
 
Önerimiz, AB ne güvenmemeleridir. Türkiye’yi 50 yıl üyelik için bekletmektedirler. Kiev Maidan Meydanındaki, protestocular, AB’nin hemen bunları içeri alacakları ve refaha boğacakları, hayaline yansınlar. 35 milyar borç borç isteyince, AB topu ABD’ye atmıştır. Unutmasınlar ki, Almanya 2.Dünya Savaşında Ukrayna, ‘ekmek sepeti’ diye tarım topraklarını zaptetmek için saldırmıştır. Türkiye hemen konuya atlamıştır. Beklemesi gerekirdi. Konu ABD-Rusya arasında büyük bir sorundur. Ancak, Kırımlı soydaş Tatarların istemedikleri ve tekrar Rus boyunduruğuna girme ihtimali üzücüdür. Davutoğlu’nun Kiev ziyaretinin, Gezi’cilere Maidan’ın ne kadar kötü bir şey olduğunu söylemek amacıyla yapmış olması da olabilir.
Ukrayna beş parasız, ortalıkta kalıvermiştir.
Aslan ÖZMEN


- KEÇİÖREN, Türkiye’nin en büyük ilçesi; 681 bin seçmen var. CHP’nin son seçimlerde aldıĞı oy 125 bin. (1977’de aldıgı oy oranı ise %52)
CHP Genel Merkezi’nin Keçiören’e gönderdiği para 30 bin TL... AKP’nin bütçesi 2.5 milyon TL; Turgut Altınok’un ayırdığı kaynak ise 700 bin TL...
CHP Genel merkeziilçeyi adeta kadro ve para yönünden yalnız bırakmış.
Turgut Altınok, 150 seçim bürosu açmış; CHP ise 5...
Keçiören, adeta Melik Gökçek’e teslim edilmiş.
Keçiören, Solun eski kalesi...
Melih Gökçek ilk yenilgisini 1989 yılında yerel seçimlerde buradan aldı.
Seçimi yine kaybedecekse,gene Keçiören’den büyükşehire Mansur Yavaş’a gidecek oylarla kaybedecek.
Melih Gökçek, Keçiören’liye verdigi sözlerin%70 ini gerçekleştirememiş.
Metro bitmemiş.
Çubuk çayı gene pis akıyor.
Trafik 20 yıl öncesi gibi Fatih cadde’sinde sabahları taşıtlar cm adımlarla ileriyor.
Keçiören’in tepeleri,AKTEPE,UFUKTEPE,YÜKSELTEPE,SANCAKTEPE’de belediye otobüsleri ile yolculuk balık istifi gibi,
Her ay Ankaralı,yolcular,Otobüs kavgalarından, birbirlerini karakola şikayet ediyor.
,Etlik karakolu bu Otobüs kavgalarından bıkmış.
CHP GENEL MERKEZİ,KEÇİÖREN’DE YAVAŞ DAVRANIYOR.HEP PARA YÖNÜNDEN,HEMDE ÖRGÜT YÖNÜNDEN.
Osman GÜMÜŞ.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ekleme Tarihi
06.03.2014
Ekleyen Kişi
Özgür Şevik

Etiketler: Yalçın BAYER, kuraklık, HES, çevre
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız