Geçtiğimiz salı günü dünyanın yenilikçi ve lider ilaç firmalarından Novartis'in Trabzon'da düzenlediği Biyoteknoloji Konferansı'na katıldık.
Konferansın iki önemli özelliği bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi TBMM Sağlık, Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyon Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Dr. Mahmut Tokaç ve Türkiye'nin önde gelen akademisyenlerinin katılımıyla gerçekleşmesi idi, yani işin mutfağında bunanlar oradaydı. Ama daha önemlisi, konferansa paralel olarak gerçekleştirilen çalışma ile, ülkemizin Novartis'in bu yıl Amerika'da düzenlediği BioCamp'a katılacak genç bilim insanları bu toplantı çerçevesinde belirlendi. Türkiye'nin birçok üniversitesinden 12 öğrencinin katılımı ile BioCamp Türkiye Çalıştayı'na alınan genç yetenekler, iki gün boyunca biyoteknoloji alanında çalıştılar. Burada aldıkları eğitimle bugüne kadarki bilgilerini birleştirerek kendilerine verilen proje konusu üzerinde bir atölye çalışması gerçekleştirdiler. Biyoteknoloji alanındaki uzmanlardan oluşan jüri de "Uluslararası BioCamp 2009"da Türkiye'yi temsil edecek iki öğrenciyi belirledi.
Tüm dünyada biyoteknoloji alanında eğitim alan lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencilerini bir araya getiren bilimsel bir çalıştay olan BioCamp, her yıl farklı bir ülkede düzenleniyor. Bu yıl 27-31 Ekim tarihleri arasında Amerika'nın Cambridge (Massachusetts) şehrinde gerçekleştirilecek olan "Uluslararası BioCamp 2009"a Türkiye ilk kez aday gönderecek.
İlaç endüstrisinin yeni ufku biyoteknoloji
Toplantının açılış konuşmasını yapan Novartis Türkiye Ülke Başkanı Güldem Berkman, biyoteknolojinin ilaç sektörü için öneminden detaylı olarak bahsetti. Berkman, "Ülkemizin biyoteknoloji alanında gelişimine ve genç bilim insanlarımızın bu alanda dünya çapında yetkinlik geliştirmesine vesile olacak bir bilimsel atılım olarak, uzun yıllar varlığını sürdürmesini hedefliyoruz" derken, aslında bu yeni misyonlarının da çerçevesini çizmiş oldu... Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin bu konudaki çalışmalarını çok iyi bildiklerinden toplantıyı da Trabzon'da düzenlediklerini vurgulayan Berkman, ilaç alanında yılda toplam 7 milyar dolar Ar-Ge harcaması gerçekleştirdiklerini ve bunun yüzde 25'ini biyoteknolojik ilaçlar konusunda yaptıklarını belirtti. Daha sonra söz alan Novartis Bilimsel Operasyonlar Direktörü Dr. Müge Mert ise Novartis'in Ar-Ge alanında 5000'i araştırma ve 7700'ü de geliştirmede olmak üzere toplam 12.700 kişi çalıştığını; 2013'e dek 40 yeni molekül üzerinde daha çalışmaların sürdüğünü söyledi. Novartis, biyoteknoloji çalışmalarını Singapur, İtalya ve ABD de dahil olmak üzere bu amaçla kurulan enstitülerde yürütmekte. Konuşmalardan aldığımız ortak izlenim ise, ilaç endüstrisinin geleceğinin biyoteknolojide olduğu ve ülke olarak vakit geçirmeksizin bu alana yatırım yapmamız gerektiği oldu.
"Trabzon'un nüfuzu"
Bu bilimsel toplantı ve BioCamp 2009, Türkiye'nin ilaç ve biyoteknoloji konusundaki Ar-Ge potansiyelini doğrusu bir kez daha vurguladı. Toplantı sırasında görüşmek şansını yakaladığımız aday arkadaşlarımız aslında atıl kalan bir insan gücüne işaret etmekteler. Bu çocuklarımızı kapasitelerine uygun istihdam edebileceğimiz araştırma merkezlerimizin sayısı çok kısıtlı. Fakat beri yandan Trabzon'da kurulmuş olan ATİ hücre ve doku kültürü merkezini gördüğümüzde tabiri caizse "ağzımız bir karış açık kaldı". Dünyadaki emsallerinden sadece boyut olarak daha küçük, ama gerek işletme, gerekse işletim felsefesi olarak birebir aynı bu biyoteknoloji merkezi. TBMM Sağlık, Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyon Başkanı Cevdet Erdöl'ün deyimiyle adeta "Trabzon'un nüfuzunu" simgelemekte. Bizi bağışlayın, bu merkez başlı başına bir yazı konusu olacak, o yüzde sadece bu kadar değinebiliyoruz. Sözün özü, Novartis, BioCamp 2009'un Türkiye ayağını Trabzon'da düzenlemekle, çok isabetli davranmış, bir taşla üç iş kotaran bir seçim yapmış.
Yavuz DİZDAR
http://www.dunyagazetesi.com.tr/ |