Osman AROLAT / AROLAT'tan
Müşterinin alım gücü ürünün fiyatını etkilerken
[email protected]
Artık son dönemde ürünün raf fiyatını tayinde tüketicinin alım gücü önemli rol oynuyor. İPSOS-DÜNYA işbirliğiyle hazırlanan Hane Halkı Tüketim endeksi sonuçlarında yer alan düşük gelir gruplarının tüketim harcamalarının düşmesi, İndirim Marketlerin toplam içindeki payının artması da bu tablonun yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
Gazeteniz DÜNYA’ nın İPSOS ile işbirliği içerisinde hazırladığı Hane Halkı Tüketim Endeksinin Nisan ayı sonuçları, yılın ilk üç ayına göre tüketimde bir canlanmanın başladığını gösteriyor. Bir önceki aya göre yüzde 4 büyüme gösteren hane halkı tüketim harcamaları, yılın ilk üç ayında daralan tüketimin, eksiden kurtulup yıllık büyümesi sıfır seviyesine yükseldiği sonucunu ortaya koyuyor.
İPSOS araştırmasında bu gelişme değerlendirilirken, tüketimde canlanmanın nedenleri şöyle sıralanıyor: Yılın ilk üç ayında seçim öncesi olması, dolardaki hızlı yükseliş nedeniyle belirsizlikler talepte erteleme sonucunu getirmişti. Nisan’da ertelenmiş talebin son bulduğunu daha istikrarlı bir döneme girildi. Hane Halkı Tüketim eğilim trendinin daha iyi görülebilmesi için Mayıs ayı sonuçlarını beklemeliyiz.
Araştırmada yer alan Perakende alışveriş alanlarının tiplerine göre harcamaların hangi alanlarda artıp azaldığı da ortaya konuluyor. Buna göre son dönemde Ulusal zincirler, Yerel zincirler, Tekil süpermarketler, Bakkallar ve pazarlardan alışverişlerin toplam içindeki paylarında küçük oranlarda da olsa düşüşler yaşandığı görülüyor. Altı alışveriş alanından sadece indirimli marketlerin payı son 12 ayda yüzde 17.5’tan yüzde 18.2’ye yükseldiği belirtiliyor. Bu da 2012 yılında toplam içinde yüzde 14.8 paya sahip olan indirimli marketlerin payının, o dönemden bu yana, yaklaşık yüzde 4 arttığını, son dönemde de artışının devam ettiğini gösteriyor. Bunda bir yandan İndirim Marketlerinin uyguladıkları fiyat politikası rol oynarken, bir yandan da indirim market zincirlerinin satış noktası sayılarındaki hızlı artması rol oynuyor.
Eski dönemde bir ürünü üretip, piyasada yer almak isteyen firma, ürün maliyetini hesaplayarak üzerine karını koyardı. Eğer piyasada etkili bir eşdeğer ürün varsa. Tutunmak için karından yüzde 10-20 fedakarlık yaparak rekabetçi olmanın yolunu arardı. Şimdi piyasada fiyatı tüketicinin alım gücü belirlediği için tüketicilerin indirim marketlere yönelmesinin alım gücünün azalmasından kaynaklandığını araştırmadaki bir başka tablo ortaya koyuyor. Tüketicilerin AB, CI, C2, DE kategorilerindeki tüketim harcamalarının toplam tüketim içindeki paylarına ve gelişmelerine baktığımızda şu tablo ile karşılaşıyoruz:
En yüksek gelir grubunun yer aldığı AB grubunun tüketimdeki toplam payları 17’nin biraz üzerinde devam ediyor, son dönemde değişim söz konusu değil. Aynı şekilde orta gelir gurubunun üst diliminde yer alan C1 ‘dekilerin payları bindeli artışlarla yüzde 28’in biraz üzerinde. Orta Gelir grubunun dilimi C2’dekilerin toplam içindeki paylar ise yüzde 33 seviyesinde değişmeden sürüyor. En düşük gelirlilerin DE grubunun tüketim harcamalarının toplamındaki payları ise son dönemde yüzde 1gerilemiş durumda. Bana göre bu durum dar gelirlilerin düşen payı ile Tüketim Marketlerindeki pay artışını doğru orantılı olarak karşımıza çıkarıyor.
Bir gıda üreticisi dostuma ürünlerinin raf fiyatının nasıl oluştuğunu sordum. Aldığım yanıt şöyle: “Ürün fiyatında ürününe göre 1-8-18 KDV söz konusu. Bunun yanında yüzde 20 civarında market karı var. Bu bazı konservelerde yüzde 50’ye kadar çıkabiliyor. Ürünü markete ulaştıran distribütör payını da raf fiyatından düşünce fabrika çıkış fiyatı dediğimiz ürün maliyeti ve firma karının içinde yer aldığı fiyata ulaşıyoruz. Ürünün raf fiyatının bütün saydıklarımın eklenmesi sonrasında rekabetçi olup olmaması söz konusu oluyor. Raf fiyatı tüketici tarafından kabul ediliyorsa, üretim devam ediyor. Aksi halde ürününüz rafta sürekli kalamıyor.” Bütün bu tablo ürünün raf fiyatındaki en önemli unsurlardan birinin tüketicinin alım gücü olduğunu. Ondan geriye bir hesap yapıldığını gösteriyor. |