ABD Merkez Bankası’nın önceki Başkanı Alan Greenspan’e göre, ulusal ekonomilerin verimsiz çalışmasının iki ana sebebi vardır.
Bunlar:
1. Kötü muhasebe ve
2. Alt-optimizasyon’dur.
Muhasebe meseleleri, beni çok ilgilendirir. Kötü yani hatalı muhasebe, iş hayatında hangi seçeneğin (ürün, süreç, araç, model, sistem v.s.) kârlı veya kârsız, pahalı veya ucuz, yararlı veya zararlı olduğunu bilmeden karar almaya sebep olur. Alt-optimizasyon, (İngilizcesi sub-optimization) pek aşina olmadığımız bir deyimdir. Türkçede en yakın karşılığı “küçük hesap”tır. Kötü muhasebe ile küçük hesap birbirini tamamlar. Birisini eleştirirken ona, “küçük hesap yapıyorsun” veya “küçük hesap peşindesin” demek; olayın bütününü görmeden, sadece kendi kısır çıkarını kolluyorsun, bu hatalı davranış da sonunda, sandığın kadar işine yaramayacaktır anlamına gelir.
¡ ¡ ¡
ABD’nin Vancouver şehri “çevreci” bir anlayışla yenileniyormuş. Buraya 21. Yüzyılın kenti deniyormuş. Şehrin sosyal, iktisadi ve fiziki planlamasında, hususi otomobil kullanımını asgariye indirmek hedeflenmiş. Bunu okuyunca “kahraman bakkal, süpermarkete karşı” tartışmalarını hatırladım. Süpermarketler, bakkalları eziyor. Burası kesin. Serbest rekabet ortamında bakkal, varlığını sürdüremiyorsa, yapacak bir şey yok denebilir. Acaba perakendecilikte süpermarketler, kentte yaşam kalitesinin artması açısından daha akıllı bir çözüm müdür? Birlikte irdeleyelim.
1. Süpermarketlere, genellikle bir taşıtla gidilir. Çünkü bu mağazalar oturulan yere uzaktadır. Gidilmişken, gerekli gereksiz mümkün mertebe çok miktarda mal alınır. Yaya gidilse bile araçla dönülür.
2. Alışveriş için süpermarkete bir tonluk arabayla giden bir kişi, kabaca 10 veya 15 kilo gıda ve ihtiyaç malzemesi olarak eve döner. Bu süreçte taşınan malın ağırlığının, taşıyan aracın ağırlığına oranı çok düşüktür. Yani faydalı yük az, faydasız yük (dara) çoktur. Dolayısıyla perakende alışveriş için süpermarkete gitmek total ulaşım maliyeti bakımından son derece pahalı bir yöntemdir.
3. Mahalle bakkalına yaya gidilir veya telefonla sipariş verilir, malı çırak getirir. Arabaya, taksiye veya otobüse binilmez. Benzin yakılmaz, hava kirletilmez, yollar tıkanmaz. Ulaşım maliyeti sıfırdır.
4. Bir an için süpermarketlerde, mal fiyatlarının, bakkala nazaran yüzde 10 düşük olduğunu kabul edelim. 50 liralık alışverişte müşterinin kârı 5 liradır. Halbuki bir kişinin süpermarkete gidip gelmesi bundan çok daha pahalıdır. Fuzuli trafiğin yarattığı sosyal maliyet hariç, bireysel maliyet dahi, düşük fiyatın avantajını aşar.
5. Süpermarketlerle, alışveriş merkezleri birbirinden uzak bahçeli evlerde oturan otomobilli Amerikan tipi yaşam tarzının bir çözümüdür. O şartlarda ekonomiktir. Ama şehir içinde yaşamının avantajı her tür ihtiyacı “yaya” olarak giderebilmektir.
6. Süpermarket çeşit sunar, rekabet yaratır dense de, süpermarketler tekelci güçleriyle üreticileri ezer. Tüketicinin, araştırmasını internette alışverişini ise yaya ortamında yapılması toplamda daha ekonomiktir.
Son Söz: Küçük hesapla büyük iktisat olmaz.
Ege Cansen
http://www.hurriyet.com.tr/