Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 21 Aralık 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  Tarım Tedarik »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
  ANA SAYFA   
 Tarım Finansmanı
 Tarım Sigortası
 Hizmet Sektörü
 Fuarlar
 Tohum
 Gübre
 Zirai İlaç
 Mekanizasyon
 Sulama
 Fidan
 Diğer

İki gün önce bu sütunda yer alan “Tohumda ‘haraç’ gibi kesinti” başlıklı yazıya ilişkin çok sayıda telefon ve mesaj geldi.
 
Tohum satışı üzerinden alınan binde 3 oranındaki kesintiden üretici, sanayici, tohum bayisi ve alt birlik, üst birlik herkes şikayetçi.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkilileri de bu kesintinin yasaya “sehven” girdiği görüşünde.
Hem binde 3’lük kesinti hem de tohumculuğun diğer sorunları bugün Bakanlıkta yapılacak toplantıda ele alınacak.Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Özcan Aygun, bakanlıkta görüşülmesini talep ettikleri sorunlarla ilgili ayrıntılı bilgi verdi.
Tohumculuk toplantısında ele alınacak ve çözüm getirilmesi istenen konular ana başlıklarıyla şöyle:
 
1- Tohumda Katma Değer Vergisi(KDV) yüzde 1 ile yüzde 18 arasında değişen oranlarda uygulanıyor. Türkiye’nin en çok dışa bağımlı olduğu sebze tohumunda KDV yüzde 8, hayvancılık sektörü için çok önemli olan yem bitkilerinde yüzde 18 olarak uygulanıyor. Tohum üreticileri KDV’nin standart hale getirilmesini ve yüzde 1 olarak uygulanmasını istiyor.
2- Tohum ihracatından “Tohum Islah Fonu” adı altında 1998’den beri yapılan kesinti, ihracatçılar tarafından kurulan İTAŞ (İhracatçı Birlikleri Tohumculuk ve Araştırma Sanayi ve Ticaret A.Ş) adlı şirkete veriliyor. TSÜAB yöneticileri diyor ki, “İTAŞ bizim üyemiz. İhracatçı tohum firmalarının gerçekleştirdiği ihracattan kesilen kaynak haksız rekabet yaratacak şekilde sadece tek bir TSÜAB üyesi tarafından kullanılması haksız rekabet yaratıyor.” Fonun tohum ıslahında, araştırma-geliştirme çalışmalarında kullanılmasını talep ediyor.
3- TUBİTAK tarafından açıklanan 2011-2016 dönemini kapsayan AR-GE destekleri kapsamında, tarım sektörünün sadece “Gıda Alanı Ulusal Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi Hazırlanmasına İlişkin Not” adı altında yer alan konular itibariyle destekleneceği duyuruldu. Tohumcular, tohumculuk sektörünün desteklenebilmesi için açıklanan bu programda “Tarım” başlığının yer almasını istiyor.
4- Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında tohumculuk sektörüne yönelik sadece dikey depo yapımına destek sağlanıyor. Tohum sektörünün talebi ise, yatık depo yatırımlarının destekleme kapsamına alınması. Çünkü işlenmiş ve paketlenmiş ürünler ancak yatay depolarda korunabiliyor. Dikey depoda saklanması zor. Bu nedenle yatay depo yapımının destekleme kapsamına alınması isteniyor.
5- Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, mevcut seraların ruhsatlandırılması zorunluluğunu getirdi. Bu kapsamda kurulu sera alanların mevcut alanın yüzde 50’sine çekilmesi söz konusu.. Bu sadece tohumculuğu değil, ülke yaş sebze üretimini ve ihracatını da bitirmek demektir. Bu nedenle sera alanlarının ruhsatlandırılmasında üretimi ve tohumculuğu etkilemeyecek bir çözüm bulunması gerekiyor.
Tohumcularla yapılacak toplantıda daha pek çok konu tartışılacak çözüm üretilmeye çalışılacak. Ancak, çözümün sadece Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nda olmadığı, Maliye Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı gibi ilgili diğer bakanlık ve kurumların da çözüme katkıda bulunması gerekiyor.
 
*****
Mera yoksa ot,ot yoksa et yok!
 
Hayvancılık ve et ithalatı konusunda çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Fakat, çok fazla gündeme gelmeyen konulardan birisi Türkiye’nin meralarını kaybetmesidir. TEMA Vakfı bu konuyu gündeme getirdi.
“Mera yoksa ot,ot yoksa et yok “ başlığı ile özetlenen TEMA’ nın açıklaması, özetle şöyle: “Ülkemizin içinde bulunduğu kırmızı et krizi temelinde; meralarımızın yok edilmesi yatmaktadır. Oysa meralarda doğal olarak yetişen bitki örtüsü, hayvanların yem ihtiyacını karşılar, erozyonu önler, su varlığımızı korur, üstelik bunun için ücret de talep etmez. Bütün faydalarına rağmen 1940’lı yıllarda 46 milyon hektar olan mera varlığımız, 1950’li yıllarda 37 milyon hektara ve günümüzde 21,7 milyon hektara kadar düşmüştür.
İçinde bulunduğumuz durumun özeti şöyledir: Besicilerimiz kaba yem ihtiyaçlarını maliyet olarak karşılayamadıkları için doğurgan dişi hayvanlarını bile kasaba vermektedir. Bu süreç kırmızı et, hatta kurbanlık ihtiyacımızın bile dışarıdan canlı hayvan ithal ederek karşılanmasına kadar varmıştır.
Kırmızı et ithalatı, et hayvancılığımızın tasfiyesine neden olacağı gibi, giderilmez sağlık sorunlarına da yol açacak niteliktedir. Halkımız sofrasına mısır ve soya gibi genetiği değiştirilmiş fabrika yemlerini tüketen hayvanlara ait etin gelme ihtimaline karşı büyük tedirginlik içindedir ve ne yiyeceğine kendi karar vermek istemektedir.
Yanlış hayvancılık sektör politikaları ve yetersizlikler sonucunda et fiyatları yükselişi gerekçe gösterilerek yapılan kırmızı et ithalatı daha şimdiden, çok ciddi üretim sorunlarına yol açmıştır. Et hayvancılığı gelişimi için doğru ve bilimsel politikaları oluşturarak uygulamak yerine, kolaycı yöntem seçilerek kasaplık hayvan ve et ithalatının önü açılmış, et hayvancılığı ve besicilik sektörü bu haksız rekabete karşı direnecek gücü olmadığı için ezilmiştir.
TEMA Vakfı, besi hayvancılığımızdaki bu olumsuz tabloyu gelecekteki kıtlığın habercisi olarak değerlendirmektedir. Bunun için; et hayvancılığının gelişmesi için kaliteli kaba yem üretimi desteklenmeli ve yaygınlaştırılmalı, eskilerin deyimi ile “et meselesinin ot meselesi” olduğu gerçeği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.”

Tohum ve ot konusunda yaşananlar gösteriyor ki, işin kaynağına inerek sorunları çözemezseniz, çok daha büyük faturalar ödemek zorunda kalıyorsunuz. 

 

 

 

 

Ali Ekber Yıldırım

 

http://www.tarimdunyasi.net/

Ekleme Tarihi
17.02.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız