Pul biberin kan kırmızı, can acısı öyküsü! Ara sıra gündeme gelse de, süre giden bir başka ciddi sorunumuz aflatoksin, aslında bir mantarın oluşturduğu zehirdir. İnsanda özellikle karaciğer kanserine neden olduğu bilinir. Bu zehirle en olası karşılaşma şeklimiz ise uygunsuz koşullarda üretilen ya da saklanan pul biberlerdir. Üstelik önümüz bayram, oruç tutarken olasılıkla uzak durduğumuz pul biberi Ramazan sonrasında daha çok tüketeceğiz. İşte bu nedenle sağlığınız açısından çok önemli bu konuyu üretimin merkezinden biri olan Sayın Yavuz Biçkes'in aktardığı bilgiler ışığında paylaşmak istiyoruz. Pul biberlerdeki aflatoksinle mücadelelerine 15 yıl önce başlamışlar. TÜBİTAK, ODTÜ, KOSGEB ve Kahramanmaraş Üniversitesi desteğinde Kahramanmaraş'ta sorunu çözecek bir tesisi kurup, dönemin Cumhurbaşkanı'nın elinden TÜBİTAK Özel Ödülü almışlar. Buna karşılık doğrudan tüketiciye ulaşmakta "reklam, ticari rekabet vb." nedenlerle sorun yaşamışlar. Sayın Biçkes şunları söylüyor: "Geçmişte kanserli biber haberlerinin ardından birçok taklit, göstermelik kurutma tesisi kuruldu. Tesisi görmeye gitmek isterseniz herkes tertemiz giyiniyor, hazırlanıyor, süt dökün yalayın. Siz "aman ne güzel tesis" diyorsunuz. Aynı tesise bir de çat kapı gidin ağzınıza birçok gıda ürününü almazsınız bile. "Biber parçalanarak kurutulursa aflatoksin önlenir" düşüncesi de kendimizi kandırmaktan öteye gitmeyen yanlış bir proses. Ülkemizde zincir marketler en ucuz ürünü en güzel ambalajda satmaya devam ediyorlar. Vatandaş ucuz ürüne inanmaya hazır. Bir de üstüne güven verici yazılar ve raporlar eklediniz mi vatandaşımız hemen kanıyor maalesef. Ama bu vatandaşın kabahati mi? O ürünü oraya koyanın hiç mi kabahati yok? Bunu söylediğimiz büyük marketler çıkıp elimizde her türlü kalite sertifikası var. TSE, ISO, HACCP dosya halinde. Sattığımız ürünümüz sağlıklı diyip çıkıyorlar."
Boyalı biber "şahane", sertifika "bahane"
"Gerçekte o sertifika raftaki ürünü mü, temsil ediyor sanıyorsunuz? Şimdi yeni moda, bazılarının biberine organik dediklerini duyuyoruz, ama ürün aflatoksinli ve Türk Gıda Kodeksi'ne aykırı. Yani kanserli. Aktariyelerden veya marketlerden içi yağ dolu biberleri vatandaş iyi biber zannederek alıyor. Ne kadar yağ ve nemli ise o kadar ucuzlatılmış pul biber. Görüntüsünü ne kadar beğeniyorsanız boya olma ihtimali o kadar fazla. Bir de düşünün, fiyatı 5'e de var. 25'e de. İkisi de Türk Gıda Kodeksi'ne uygun olabilir mi? Peki ya sucuk, et üreticileri ve yemek fabrikaları diye soracaksınız. Buralarda pul biberler yemeğe veya sucuk içine girerken denetlenemiyor. Zaten çoğu faturasız satılıyor. Yakalasanız da "o biber benim değil" deme şansı var. Sucukçu veya yemek fabrikası elindeki düzmece raporu dosyalıyor. O sırada pul biber yemeğinize girdi bile. Pul biber az miktarda satın alınan küçük askeri birliklerde günlük piyasadan analiz bile edilmeden alınabiliyor. Yani askerimiz de zehirleniyor. Toplu alımlarda da ne olduğunu ne siz sorun ne biz söyleyelim. Fiyatı hemen ele veriyor zaten.
Fast food sektöründe masanın ortasında duran pul biberi ve sumağı hiç kokladınız mı? Ya da yeni moda fast food lokantalarında birer gramlık poşetlerin içinden çıkan pul biberi yemeğe eklemeden önce ayrıca bir yere döküp gözünüzle baktınız mı? Hiç bakmadıysanız yine bakmayın! Yüz binin üstünde tirajı olan bir gazetede 18 Haziran'da Türkiye'nin en büyük baharatçılarından birinin daha haksız rekabet yaptığı yayınlandı. Şu anda Türkiye'nin en büyük üç baharatçısının Türk Gıda Kodeksi'ne aykırı biber sattıkları ve haksız rekabet yaptıkları mahkemece onaylandı. İki tanesi yayınlandı, kimse okumaz ama bu haberleri. Merdiven altından bahsetmiyoruz dikkat edin adıyla sanıyla markalar bunlar! Dava açtıklarımızdan kim olduğunu duysanız hayret edeceğiniz bir büyük baharatçı da Yargıtay'ca ilan edildi. Genelde ilan edildiğinde firmalar "biz o firma değiliz isim benzerliği, ortaklarımız aynı sadece" gibi sözlerle inkar ediyorlar. Tüketici derneklerinden bazılarını bile bir şekilde ikna edip, markalarının ve reklamın gücü ile bu ana haberin içine bile reklam verip iyi üretici olduğunu zannettiriyorlar. Ve sonra da unutulup gidiyor.
Devlet denetlemezse, bize son çare tüketiciyi uyarmak kalır!
Sayın Biçkes gönderdiği açıklamayı çoğumuz gibi "umutsuzlukla" sonlandırıyor: "Bu konuları paylaşacağınız vatandaşım, önce "evdeki biberim memleketten geliyor, özel yapılıyor" düşüncesi ile mutlu bir şekilde gülümseyip, aflatoksinli kanserli biberi afiyetle yemeye devam edecek. Biraz eğitimli olan vatandaşım kalkıp pul biberine bakacak, belki korkup dökecek. Fazla eğitimlisi, analiz yaptırmaya götürecek, maliyetini duyunca vazgeçecek. Ama zaten markası üstünde götürmesin, kalite laboratuarları bile markasına göre yanlı rapor verebilir. Zincir market yöneticileri, sucuk üreticileri, yemek fabrikaları nasılsa bu haber de unutulur diyerek gülüp geçecek, çünkü zaten yıllardır bilerek o ürünleri satıyorlar. Devletin görevlileri de "bu konuşan da kim ki ortalığı karıştırıyor önce şunun bir biberine bakalım" diyerek yarın ilk işleri bizden numune almak olacak. Bu gazetelerde ilan edilen büyük baharatçılar şirketlerinde toplantılar yapıp, kampanyalarla kendilerini aklamaya çalışacak. Onları satmaya devam eden marketler onları çağıracak, kendilerini sağlama almaya çalışıp pul biber satmaya devam edecek. Sayın Biçkes de benim gibi "son söz tüketiciye sesleniyor": "Kanser olduğumuzda soruyoruz acaba neden? Peki önlem almak için ne yapıyoruz? Zincir markette, yemek fabrikasında, sucuğunuzun içindeki toz biber için hakkınızı arayın. Fabrikanızda, kebapçınızda size sunulan yemekteki pul biberden numune alın, analiz ettirin. Oyuna gelmeyin. İnternette pul biber ve aflatoksini araştırın. Ne yediğinizi bilin, bile bile zehirlenmeyin."
Yavuz Dizdar |