Oya GÖKER
Ömrümüze ömür katan sebze: Enginar
Bahar geldi, manavların tezgahlarını dolduran bir sebze var bugünlerde. Ben de bugünkü yazımı bu sebzeye, enginara ayırdım. Bana en sevdiğin yemek nedir diye sorsanız, hemen sızma zeytinyağı ile pişmiş, üzerine dereotu serpilmiş enginar derim. Ne tesadüftür ki kızlarım da, eşim de enginarı benim gibi çok seviyorlar. Belki de tesadüf değil bu sevmeleri. Küçük yaşlarından bu yana evde özellikle Mart, Nisan, Mayıs aylarında sürekli bulunan ve ebeveynleri tarafından çok sevilen bu yemeği onlar da seviyorlar. Aynen benim annemin, babamın da çok sevmesi ve benim bu yemeği yeme alışkanlığını onlardan edinmem gibi.
Annem hep mevsiminde en az 40 kere yenmesi gereken enginarın karaciğerin dostu olduğunu söylerdi. Sadece zeytinyağlısı değil, kuzu etlisi, dolması, salatası da yapılan bu nadide sebze ne yazık ki oldukça pahalı. Çocukluğumda annemin enginar pişirmesi epey bir seramoni olurdu. Pazardan alınan enginarlar önce yaprakları elle koparılarak ayıklanır, sonra ortasındaki tüyler bir kaşık yardımı ile sıyırılırdı. Böyle temizlenen enginarlar kararmamaları için limonlu suya atılır ve hepsi ayıklandıktan sonra pişirme işlemine geçilirdi. Tabii her seferde en az 10 tane pişirildiği düşünülürse ve enginar mevsiminde haftada 2 veya 3 kez bu seramoninin tekrarlandığı da dikkate alınırsa siz işi düşünün. Sanırım eski ev hanımları daha tahammüllü ve sabırlı idi. Şimdi gençler diyecekler ki ama biz çalışıyoruz. Ama şu anda da enginar mevsimi her köşe başında soyup, limonlu su içinde bir kaç dakikada servis yapan enginar satıcıları var. Hoş çocukluğumda enginara bıçak değmez derlerdi ama, artık ben bile soyulmuş enginar alıyorum. Zaten soyulmamışını nereden bulacağım. Enginarın zaman içerisinde sadece karaciğer dostu değil başka bir çok hastalığa da iyi geldiği yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkmış bulunuyor. Enginarın içinde bulunan polifenollerin başta prostat kanseri olmak üzere, meme kanseri, lösemi gibi birçok kanser türünün önlenmesinde önemli rol oynadığı anlaşılmış bulunuyor. Gene enginar yapraklarının özünde bulunan antioksidanların kanserli hücreleri öldürdüğü ve bu hücrelerin yayılmasını durdurduğu da tespit edilmiş durumda. Slovakya'da Comeniuz Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada enginar yaprağı özünün, lösemi hücrelerinin büyümesini 24 saatte durdurduğu anlaşılmış. Ne müthiş bir olay değil mi. Enginarın kanser üzerindeki çok olumlu etkilerinin yanı sıra yüksek kolestrol, kalp ve şeker hastalıklarındaki etkileri de tartışılmaz. Antioksidan içeren bitkiler arasında 4 . sırada olan enginarın içinde bulunan sinarin maddesinin sindirim sistemine olan etkileri de yapılan araştırmalar arasında. Sinarin maddesi safra üretimini uyarmak için kullanılırken yağların sindirilmesini de sağlıyor. Enginarın taç yapraklarında, gövdesine oranla sekiz kat daha fazla sinarin bulunuyormuş. Gene yapılan araştırmalar göre enginar yapraklarının kaynatılması sonucu elde edilen su, sabah aç karnına içilirse vücuttaki yağlar süratle eriyor ve zayıflama sağlanıyormuş. Kilo problem olan kişiler bu konuya çok sıcak bakacaklardır sanırım. Bağırsaklar için de çok faydalı olan enginar sadece mevsiminde yenmekle kalmayıp limonlu su içinde derin dondurucularda saklanarak bütün sene tüketilebiliyor. Ben her yıl mevsiminde aldığım ve yukarda bahsettiğim metotla derin dondurucu da sakladığım enginarları bütün kış aileme pişirebiliyorum. Bu kadar faydalı, cana can katan bir sebzenin az biraz pahalı olması normal karşılanır değil mi? Hem pazarlardan enginarı daha ucuza da alma imkanımız var. Bence evimizden hiç eksiltmeyeceğimiz enginar ömrümüze ömür katacak bir gıda. Hemen derin dondurucudan bir torba enginar çıkarayım ve akşama zeytinyağlı bir enginar pişireyim. Ayrıca enginar çok az da yağ çekmesi sebebiyle tam bir diyet yemeği... |