Et ve sebzede yaşanan üretim sıkıntısı eylülde enflasyon beklentilerini aşarak yüzde 23'e çıktı. Yıllık enflasyon oranı 0.9 puan artarak yüzde 9.24'e tırmandı.
Enflasyondaki bu artışın tamamen işlenmemiş gıdadan kaynaklandığını TÜİK verileri ortaya koymakta. Et ve sebzedeki üretim sorununun devam etmesinin, yılın son çeyreğinde beklenen enflasyon düşüşünü şimdiden sınırlandırabileceği öngörülmektedir. Normalde hasat sonu bolluğunda fiyatların düşüşe geçmesi beklenirken enflasyonda eylül ayı şampiyonu olan domates fiyatlarının yüksek oluşunun nedenleri arasında geçen yıl fazla üretim yapılarak pazarlanamamış olması, ihracata gönderilen domateslerin de büyük bölümünün ilaçlı ve böcekli diye geri gönderilip üreticiyi zorda bırakarak mağdur etmesi başta gelir; bu da çiftçilerin 2010 yılında 2009’daki kadar üretim yapmasına engel olmuştur. Ayrıca geçen yazın aşırı sıcaklıkların sebep olduğu verim düşüklüğü ve tuta absoluta güvesine karşı da zamanında önlem alınmaması üretimi daha da olumsuz etkileyerek dekar başına 10 ton civarındaki üretimi 2-3 ton seviyelerine kadar düşürmüştür. Sezonda yaşanan aşırı sıcaklıklar nedeniyle örtü altı üreticileri domates fide dikimini 25-30 gün geç yapmasından dolayı, sera domateslerinin ekim sonu piyasaya çıkması beklenirken kasım sonu çıkacak olması domatesteki fiyat artışlarının bu tarihe kadar devam edeceğini göstermektedir. Ancak domates üretiminde açık alanlarda yüzde 30 civarında verim düşüklüğü yaratan tuta absoluta güvesinin seralarda da görülmesi üreticilerde şimdiden endişe yaratarak üretimde verimsizlik yaşanacağı kaygılarına neden olmaktadır.
Eylülde en yüksek enflasyon oranı yüzde 4.72 ile gıda ve alkolsüz içecek kaleminde gerçekleşti. Gıda ve içeceklerin eylül enflasyonuna yaptığı katkı 1.29 puan ile yüzde 1.23 olan genel enflasyonun bile üzerine çıktığını analistler ifade ederken bu artışa neden olan domates, taze fasulye, yeşil biber, patlıcan vb. sebzelerin fiyatı en fazla artan ürünler arasında başı çekti. Kırmızı et, tavuk eti ve peynirdeki fiyat artışı eylül ayında da sürdü. Çekirdek enflasyon göstergeleri eylüldeki fiyat artışının neredeyse tamamının sebzelerden, meyvelerden ve temel gıda maddelerinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır.
TÜİK verilerine göre, tarım ürünlerinde, üretici fiyatları son on iki aylık dönemde yüzde 17.4 oranında arttı. Gıda enflasyonunu, tarım ürünlerindeki fiyat artışı belirlediğinden gıdanın esası tarım ürünleridir. Tarım ürünü fiyatları on iki ayda yüzde 17.4 arttığından gıdada fiyat artışı son on iki ayda yüzde 9.43’lere kadar gelmiştir. Halkımızın toplam tüketim harcamalarının yaklaşık üçte birini gıda harcamalarının oluşturduğu ve gıda fiyatlarının da diğer fiyatların önünde seyrettiği göz önüne alınırsa, son on iki ayın ortalaması yüzde 8.16 enflasyon oranında gerçekleştiğini TÜİK verileri ayrıca ortaya koymaktadır.
Ancak halkımızı en çok yakından ilgilendiren fiyatların artıp artmaması ve gıda fiyatlarındaki artışın özellikle diğer fiyatların üzerine çıkıp çıkmamasıdır. Sanayide yıllık ortalama fiyat artış oranları yüzde 4.71 iken tarımda ise yüzde 17.43 olarak gerçekleşmesi tarım ürünlerindeki yüksek fiyat artışının ve tüketici fiyatlarını yukarıya tırmandırması konusunda tarım alanındaki yaşanan sorunların ve arz yetersizliğinin rakamsal tespitidir. Bu olumsuz tablonun resmine doğru bakmak ve doğru yorumlamak gerekiyor. Ülkemizde neden tarım arzı, talebi karşılayamıyor? Burada sorumluluğu olanlar kafa yorup enflasyon rakamlarını doğru yorumlayarak, nerede yanlış yaptıklarını bulup düzeltmeliler ki Türkiye’nin kanayan yarası tarım ve hayvancılıkta, üretim yetersizliği problemi çözülsün.
Ülkemizde tarımsal alanda sermaye yetersizliği ve maliyetlerin yüksek oluşundan üretici, maliyeti doğrudan ya fiyata yansıtmak zorunda kalıyor ya da işin içinden çıkamayarak tarımı terk ediyor. Bu durum tarım ve hayvancılık alanındaki fiyat artışlarında çözülmesi gereken en temel sorunlarından birisidir. 26 Aralık 2009 tarihli Kırmızı Ette Yaşanan Sıkıntı başlıklı yazımızda et fiyatlarındaki artışın üretim yetersizliğinden ve maliyet artışından kaynaklandığını ortaya koyarak, hükümetin üretimi arttırıcı, maliyetleri düşürücü tedbirler alıp kesinlikle ithalat kapısını açmaması gerektiğini belirtmiştik. Oysaki hükümet çare olarak ithalat kapılarını önce canlı hayvana sonra da kesik ete sonuna kadar açarak sorunun çözüleceğini sanmaktadır. Halbuki 1989’da yapılan et ithalatları Türk hayvancılığını bitirerek bugünkü sonu hazırlamıştır. Çözüm olarak kendi tarım ve hayvancılığımızın yapısal sorunlarını çözerek doğru politikalar geliştirip dünyanın yeniden düzenlendiği çağımızda, Türkiye tarım ve hayvancılığını buna koşut olarak yeniden yapılandırarak; tarım ve hayvancılığımız daha fazla tahrip edilmemelidir. Tarım bir kültür ve yaşam biçimidir. Hem üreticiler hem tüketiciler için tarım ve hayvancılık gıda AŞ’lere bırakılamayacak kadar yaşamsal öneme sahiptir.
[email protected]
http://www.cumhuriyet.com.tr/ |