İthalata dayalı ihracat, hızlı sıcak para girişi ve canlı iç tüketim ile alkış tutuğumuz büyüme ekonomi yönetimimizin övgülerine yol açtı.
Ancak, şimdi bir açmaz içinde olduğumuzu görüyoruz. İhracatçılar kurdan şikâyetlerini sürdürüyorlar. Önemli gelir elde eden yabancı "Sıcak paracılar" ülkemize yoğun şekilde gelmeye devam ediyorlar. Bu dolar fiyatının daha da düşmesine TL'nin değerlenmesine yol açıyor. İhracatçılar mağduriyetlerinin daha da arttığını öne sürüyorlar. Hükümetin ekonomiden sorumlu bakanları "dalgalı kurda" ısrarcı olduklarını bu alanda yapılabilecek fazla bir şey olmadığını söylüyorlar. TİM yönetiminin dün Ankara'da 6 bakan ziyareti de açmazı bir kez daha ortaya koydu.
TİM'in bir süre önce seçilen yeni yönetim kurulu dün Ankara'da 6 bakan ziyaretinde bulundu, bugün de üç bakan ziyaretinde bulunacaklar. Görüşmelerde şikâyetleri 1.40'ında altına düşen dolar. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Bakan Cevdet Yılmaz'ı ziyaretlerinin ardından "Şu arda ana gündem maddemiz kısa vadede kur konusu, ihracatçı büyük zarar ediyor. 1.50 altı bizim için kırmızıçizgiydi. Merkez Bankasına çağırıda bulunduk, döviz rezervini 100 milyar doların üzerine çıkarılmasını günlük 40 milyon dolar artı 40 milyon dolar opsiyonlu alımın yeterli olmadığını söylemiştik. Merkez Bankası yeni bir çalışma başlattı. Ama bu da yaraya merhem olmadı" açıklamasını yaptı.
Dün son görüşecekleri bakan olan Devlet Bakanı Ali Babacan, gün içersinde TRT'nin "işin doğrusu" programında dalgalı kurdan taviz verilmesinin mümkün olmadığını, Türkiye'yi şoklara karşı koruduğunu belirttikten sonra, ihracatçıların şikâyetlerine yanıt niteliğindeki şu açıklamayı yaptı: " Kur rejiminin ana çerçevesini değiştirmemiz söz konusu değil. Kim derse ki, 'ben kura garanti getiriyorum, kur şunun aşağısına inmez, bundan yukarı çıkmaz' bilin ki o Türkiye'yi sonu felaket olan uçurum olan bir yola sokmuştur. Böyle bir şey bizim dönemimizde olmaz."
Babacan, döviz cinsinden hammadde ve enerji girdilerinin, döviz cinsinden maliyet yapısı ağırlıklı kuruluşların ihracatında kurun çokta sıkıntı kaynağı olmayabileceğini belirterek, "Ama özellikle işçiliğin yüksek olduğu sektörlerde kur sıkıntısı daha çok oluyor" değerlendirmesini yaptı.
Babacan, ayrıca 22 Mart'tan 12 Ekim'e 6 ay20 günlük dönemde dünya borsa endekslerinin yüzde 1, gelişmekte olan Avrupa ülkeleri borsaları endeksinin yüzde 7, gelişmekte olan ülke endekslerinin yüzde 11 artarken, aynı dönemde Türkiye borsasındaki artışın yüzde 44 olduğu bilgisini verip, "Türkiye'de likidite rüzgârı var, ama demek ki Türkiye kendi içinde farklı şeyler ortaya koymuş. Bunda Anayasa değişikliğinin de piyasaları olumlu algılaması olumlu oldu" değerlendirmesini yaptı.
Bakan Babacan'ın ortaya koyduğu bu tablo arkadaşımız Naki Bakır'ın "Dolara 44 günde yüzde 25 kazanç" haberiyle bir arada değerlendirilmeli. Bakır, borsa endeksinin 31 Ağustos'ta 59 bin 972 puanda iken, 13 Ekim'de 70 bin 166 puana çıkarak yüzde 17 artış gösterdiğini, aynı dönemde doların TL karşısında yüzde 6.5 değer kaybettiğini bunun dolar bazında yabancı yatırımcıya yüzde 25.1 oranında kazanç sağladığını hesaplayarak ortaya koyuyor.
Bunu daha iyi algılayabilmemiz için ülkemizde "sıcak paranın" 120 milyar dolar ile tarihin en yüksek seviyesinde yükseldiğini, Eylül ayında yabancılar borsa'da 1.3 milyar dolarlık yeni alım yapmışlar, Eylül başında 1.5 milyar-2.5 milyar TL olan borsadaki günlük işlem hacmi de Ekim başında 3.5 milyar TL'ye yükselmiş
İşte bu tablo bir açmaz ortaya çıkarıyor. Sıcak paracılar dünyada en iyi para kazanabileceklerine inandıkları ve istikrarlı gördükleri Türkiye'ye yatırımlarını sürdürüyorlar. Ülkeye gelen bu döviz TL'nin yeniden değer kazanmasına yol açıyor. Ağustos sonunda dolar 1.51 TL değerindeyken ihraç sözleşmesi yapan ve mallarını gönderen ihracatçılar. Sattıkları mal karşılığını şimdi alan firmalar yüzde 5.6 daha düşük değerde 1.40 TL almış olacaklar.
İhracatçılar şimdi öngöremedikleri dolardaki bu gelişme karşısında düştükleri açmazı aşmak için arayışlar içersindeler ve bugüne kadar önerdikleri "Merkez Bankası günlük döviz alımlarını artırsın" gibi önerilerinin sonuç vermediğini görüyorlar. Şimdi sıcak para girişini frenleyecek vergilendirilme gibi yeni önerilerde bulunuyorlar. Ama bizce asıl yapılması gereken girdi maliyetlerinin azaltılması yoluyla yeniden üretimin canlanmasının sağlanması önerilmeli. İthalata bağlı ihracat modelini önleyici orta ve uzun vadeli bir yeni üretim modeline dönülmesini istemelidirler.
Osman Arolat
http://www.dunyagazetesi.com.tr/