Son günlerde Tarım Bakanlığı'nın yoğurt üretimi ile ilgili mevzuatı değiştirdiği haberlerini okuyunca, "önce ekmekler bozuldu, şimdi sıra yoğurtta" diye düşündük. Yakında ne geleneksel Türk mutfağına ait tatları, ne de temel besin maddelerimizi sofralarımızda bildiğimiz, alıştığımız ve olması gereken özelliklerde bulabileceğiz. Bu tartışmaya katılmazsak gönlümüz razı olmazdı. Yoğurdumuzun sütten çıktığı ak hali ile kalabilmesi için biz de üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getireceğiz.
Günümüzde yoğurdun ilk kez kendileri tarafından üretildiğini, birçok millet iddia etmekteyse de “yoğurt”un öz Türkçe bir kelime olması, Orta Asya Türkleri tarafından bulunduğunu doğrulamaktadır. Türklerin bulduğu ve en çok tükettiği temel besin maddelerimizden biri olan yoğurt üzerinde son günlerde oynanan oyunları, döndürülen dolapları kör olmayan gözler görüyor, sağır olmayan kulaklar duyuyor.
İstatistikler Türkiye’de üretilen sütün ortalama üçte birinin yoğurt olarak tüketildiğini gösteriyor ki bu da yılda 2.4 milyon ton karşılığıdır. Bunun 600 bin tonu sanayi yoğurdudur ki parasal değeri bir milyar liranın üzerindedir. Sanayi tipi üretimin henüz ulaşamadığı dört katı büyüklükte bir pazar bulunmaktadır ve bu da iştahları kabartmaktadır. Bu rakamlar sanırım uluslararası tekeller için Türkiye’nin ne kadar önemli, cazip bir pazar olduğunu ortaya koymaktadır. Pazar bu kadar büyük olunca, doğal olarak yoğurt üzerinde bir süreden beri çirkin tezgâhlar çevrilmektedir.
Kaliteli, zengin aromalı süt olmadan kaliteli, sağlıklı, lezzetli yoğurt üretmek mümkün değildir. Dolayısıyla bu sorunun esas kaynağı onlarca yıldan beri tarımın ve hayvancılığın ihmal edilmesine, yok sayılmasına dayanır. Siz süt endüstrisi kurumlarınızı, et-balık kurumlarınızı kapatırsanız, özelleştirirseniz, onların yerine uluslararası ve yerli işbirlikçi tekelleri ikame ederseniz, üreticilerinizi de bunların yağmasına, insafına teslim etmiş olursunuz. Sonucunda da sütün litresinin sudan daha ucuza (30-40 kuruşa) alınıp satılmasını sağlarsanız. Siz hayvanlarınızı besleyecek tarım alanlarınızı ve meralarınızı çarpık yerleşime ve çarpık sanayileşmeye kurban ederseniz, üreticinizi, hayvanlarını ucuz ve kalitesiz yemlerle beslemek zorunda bırakırsanız, hayvanlarınıza yem olarak yedirdiğiniz şeker pancarı küspesini, mısır silacını ineklerinizin memelerinden süt yerine şekerli sıvı, mısır nişastası olarak sağarsanız.
Bunların daha beteri süte nişasta katarlar, jelatin katarlar hatta bunlar da yetmez mum yapımında kullanılan parafin katarlar, margarin katarlar, melamin katarlar ve bunları da size süt, yoğurt olarak yedirirler. Ondan sonra da Türkiye’de kanserin uğramadığı aile kalmaz. Siz devlet olarak, neden böyle yapılıyor, neden böyle oldu diye acı acı düşüneceğinize, o geçmişteki öğrencisiz okullar düşleyerek sorunları çözmek eğilimdeki milli eğitim bakanımız gibi, kalkarsınız çözümü, yoğurdunuzu yoğurt yapan bileşim oranlarını değiştirmekte bulursunuz.
Durum vahim ve acı. Tarımımız ve büyükbaş hayvancılığımız kan ağlıyor. Manda yetiştiriciliği bitmek üzere, küçükbaş hayvancılığımız da sizlere ömür. Burada tarladan kaşığa kadar tüm sürecin bütün olarak gözden geçirilmesi gerekiyor. Yapılması gereken yoğurt tekellerine ve yoğurt sahtekârlarına prim vermek, daha çok kâr ettirmek için standartları düşürmek değil, daha kaliteli, daha besleyici, daha sağlıklı, hilesiz, faydalı bakterileri ölmemiş, proteini, kuru maddesi daha yükseltilmiş yoğurt için düzenlemeler yapılmasıdır. Türkiye’nin kanayan bu yarasının iyileştirilmesi için, acilen ulusal tarım ve hayvancılık arama konferansları düzenlenerek ülke gerçeklerine uygun, hayvancılığı ve tarımı saplandığı bataklıktan çıkaracak projelerin hayata geçirilmesidir. Sorunun can alıcı kaynağı burasıdır.
Böylece kaderlerine terk edilmiş, özelleştirmeler sonucu çaresiz kalan, işsiz kalan üreticilerin vahşi neoliberal kapitalizmin insafından kurtulmaları sağlanmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde daha çok standart değiştirmek zorunda kalırız ve yoğurdumuz da yoğurt olmaktan çıkmış olur. Yapılması gereken, bu kararı protesto etmek ve herkesin yoğurdunu kendisinin yapmasıdır. Hem kolay, hem sağlıklı, hem de daha ekonomik olacaktır; ayrıca bu kararı almış ve aldırmış olanlara da anlamlı bir ders vermiş oluruz.
Sadık Çelik
cumhuriyet.com.tr |