Türkiye'de 2001-2009 yılları arasında yaklaşık 2.5 milyon çiftçi ve ailesi tarımsal üretimi bırakmak zorunda kaldı.
Vahit Kızmaz 45 yaşında.
Türkiye kırsalında bir şeyler oluyor. Sessiz sedasız bir devrim yaşanıyor. Daha önce dünya tarihinde tarımdan en hızlı kaçış Stalin dönemi Sovyetler Birliği’nde olmuştu. 10 yılda tarımsal istihdam yarıya düşmüştü. Stalin’in ordusu ve devletçi iktisadi gücü sonuç vermiş, Rus köylüsü yok edilmişti.
Benzer bir süreç memlekette yaşanıyor. 2001-2009 arasında yaklaşık 2.5 milyon çiftçi ve ailesi, tarımsal üretimi bırakmak zorunda kaldı. 2009’da istatistiklere bir şeyler oldu. 2009-2010’da tarım, fazladan yaklaşık 700 bin kişiyi iş sahibi yapmış gibi görünüyor. Bu istatistiki balona inanmak zor. 2009 krizi sırasında kentlerde artan işsizlik nedeniyle kısmi bir artış gerçekleşti. Araştırmacılara göre abartılı bir artış bu.
İşin aslını kırsala çıktığınızda görüyorsunuz. Yerel basını takip edenler bilir. Köylü intiharları, iflasları neredeyse en sık rastlanan haber. Girdi maliyetlerinin artması sonucu borçlanma ve arkasından gelen arazi satışı ya da haciz hikâyeleri bol.
Sakarya ve İzmit, Türkiye’de yerel basının en etkili olduğu yerlerden. Herhangi bir gazeteciye girin, ulusal basın kadar satan yerel basınla karşılaşırsınız. Sakarya Yenihaber gazetesi buna iyi bir örnek. Gazeteci Hasan Kurtiç’in önemli bir haberi Sakarya’nın Kaynarca ilçesi kırsalında köylülerin sonunda çareyi topraklarını satmakta bulduğunu anlatıyor. Tahribatın boyutunu yerinde görmek için Kaynarca’ya gittim. Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Abdullah Aysu’yu arayıp onu da davet ettim. Kırmadı, benimle geldi.
Toprak el değiştiriyor
Kaynarca’nın köylerinden Nevrin’deyiz. Çiftçi Vahit Kızmaz’la konuşuyoruz. 45 yaşında. Hayatın ağırlığı bütün bedenine çökmüş. Yüzü tarlası gibi. Kalbi kırık. Morali bozuk. Mazotun pahalılığından şikâyet ediyor. Henüz kırsal motorinin yasaklandığını da bilmiyor. Kötü haberi vermiyoruz. Ona rağmen sinirleri harap. “Madem geminin mazotundan vergi almıyon, denizden doyursun başbakan milleti” diye veryansın ediyor. Ticari teknelerin kullandığı mazottan alınmayan ÖTV ve KDV’den bahsediyor. Sırf Kaynarca ve çevresinde onbinlerce dönüm arazinin el değiştirdiğini anlatıyor.
Nevrin’den ayrıldıktan sonra yolumuzu kaybediyoruz. İki köylü kadın görüp, onlara yaklaşıyoruz. Kadınlardan biri tarifi patlatıyor: “Bu yol aşağıda Kaynarca yoluyla piştişiyor. Doğru gidin.”
Kaynarca’da adım başı bir emlakçı. Hayatımda hiçbir yerde bu kadar çok emlakçı görmedim. Birçok köylü, emlakçıların, bankalardan borçlu köylülerin isimlerini yerel ilişki ağları sayesinde öğrendiklerini ve onlara baskı yaparak toprak satımına zorladıklarını söylüyor. Böylece bankalarla emlakçılar piştişiyor. Bankalara borçlanan çiftçi borcunu kapatabilmek için tarlasını elden çıkarıyor.
Konuştuğumuz köylülerin tamamı aynı fikirde. Köylü borç batağına saplanmış. Emlakçılar toprak alıyor. Sonra bunları İstanbullulara satıyor. Onlar da gelip ev yapıyor, konak dikiyor. Yılda üç beş kere gelip artık ismi barbekü olan mangallarını yakıyorlar. Köylüler de o konakları çevredeki diğer işsiz kalmış köylülerden korumak için ‘security’ oluyor. Bu arada toplumsal barışın güvencesi kır ortadan kalkıyor. Kaynarca böyle kaynıyor.
‘Destek AB-ABD seviyesine çıkarılsın’
Abdullah Aysu, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı. Kaynarca’da neler gördü, sorduk.
Kaynarca’da toprağın hızla el değiştirdiğini gördüm. Çiftçi önce borçlandırılıyor, sonra toprağını kaybediyor, iflas ediyor. Toprak çiftçi için aş ve iş demek. Toprağın kaybı çiftçi ailesi için felaket.
Köylü neden iflas ediyor?
Yanlış tarım politikalarından. Üretim girdilerinin artması, ürün fiyatlarının yerinde sayması. Desteklerin azaltılması, azalan desteklerin çiftçilerden çok tarım şirketlerine verilmesi. Tarımsal kredi faizlerinin yüksekliği.
Köylü geri kaldığı için ortadan kalkmalı diyenler var.
Köylü geri kalmadı. Önü kesiliyor. Onları diyenler, üstü kapalı bir biçimde “En iyi köylü ölü köylüdür” diyenler. Bu zor koşullara rağmen Türkiye çiftçisi pamuk gibi ürünlerde dünyanın en çok verim alan çiftçilerinden.
Ne yapılabilir?
Çiftçilerin mesleğini sürdürebilmesi için fiyatlar maliyetlerin üzerinde belirlenmeli. Desteklerin AB ve ABD destekleri seviyesine çıkarılması gerekir. Destekler tarım şirketleri yerine küçük çiftçiye verilmeli. Belirlenecek fiyatların gerçekleşebilmesi için çiftçilerin hak arama örgütleri olan sendikaları için yasal mevzuat düzenlemeleri yapılmalı.