EKONOMİNİN TEMELİ GÜVEN UNSURUDUR Ben de dahil, ekonomik gelişmeler konusunda yazı yazan hepimizin sürekli olarak aynı şeyleri tekrarladığımızı biliyoruz. Ama bu bizim seçimimiz değil. Her ekonomik veri gelişinde durumun daha da ciddi bir hale geldiğini ve giderek yaygınlaştığını görüyoruz. Sorunlar, öncelikli konumlarını yitirmiyor ve büyük işletmelerden sıradan vatandaşa kadar herkesin günlük yaşamını etkilemeye başlıyor. Bununla beraber, küresel krizin mevcut ve muhtemel etkileri de hergün daha belirgin hale geliyor. Çoğu görsel ve yazılı medyada geniş şekilde yer aldığı için, rakamsal ayrıntılara girmeden içinde bulunduğumuz durumun genel bir çerçevesini çizmek istiyoruz. Kriz artık bir finansal kriz olmaktan çıkmış ve reel sektörü ciddi şekilde tehdit etmeye başlamıştır. -Sanayi üretimindeki düşüşün Ocak ayında % 21,3 e ulaşması bir raslantı değildir. Üretimde gerileme Ağustos 2008 de başlamış ve artan bir hızla Ocak ayındaki düzeyine ulaşmıştır. -Sanayi üretimindeki gerileme sektörel bazda değil geneldir. Ana sektörler olarak nitelenen otomotiv, tekstil, haberleşme cihazları, dayanıklı tüketim malları,ana metal sanayii gibi sektörlerin tümünde ciddi üretim gerilemesi gözlenmektedir. -Kapasite kullanım oranlarındaki gerileme kaygı vericidir. 2008’in Eylül ayındaki % 79,80’ lik seviyesinden Ocak 2009 da % 63,8’e inmiştir. Bu durum, fabrikaların kapanmakta oduğunun veya kapasitesinin çok altında üretim yaptığının göstergesidir. Düşük kapasite ile çalışma, birim maliyetlerini arttırmakta ve rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir. Krizin kısa vadeli olmadığı anlaşılmıştır. Hiç kimse kısa vadede global finans piyasalarının eski haline dönmesini, dış pazarların eski canlılığına kavuşmasını, kredi piyasalarının muntazam bir şekilde işler hale gelmesini beklememektedir. Hatta krizin daha da derinleşebileceğini söyleyenler artık aşırı karamsar olarak nitelendirilmemektedir. Açılan trilyonluk kurtarma paketlerinin neredeyse sıfırlanan faizlerin, kamulaştırmaların getirdiği sonuçlar gözönünde tutulduğunda aksini söylemek te pek mümkün olamamaktadır. Reel sektöre yansıma, bankacılık ile kamu maliyesini de etkileyecektir. -Firmaların ciroları azalmakta, karlılıkları düşmektedir. Özellikle dış veya dövize endeksli borçları olan firmalar, kur farklarını zarar yazacaklardır. Varlıkları değer kaybına uğrayacaktır. -Firmaların bankalar nezdindeki kredibiliteleri azalacak ve yeni kaynak bulmaları zora girecektir. -Bankacılık sistemimizin daha dayanıklı halde olduğu doğrudur. Ancak birçoğunun yabancı ortakları vardır ve bu ortakların kendi ülkelerindeki durumu çok sağlam değildir. Önemli olan bankaların, batıkların artmayacağına ikna olacağı bir ortamın yaratılmasıdır. O zamana kadar, bankalar, haklı olarak,daha seçici olacaklardır. -İşletmelerin ciroları ve karlılıkları azalınca ve genelde ekonomideki canlılık yerini durgunluğa bırakınca, kamu maliyesinin geliri de azalacak ve bütçe açıkları öncelikli sorunların başında gelecektir. İşsizlik ciddi bir sorun olmaya devam edecektir. İşsizlik oranı yükseklik itibariyle OECD ülkeleri içinde, İspanyadan sonra ikinci sıradadır. Krizden önce de var olan bu sorun, üretim ve ihracattaki gerilemenin doğal bir sonucu olarak büyümüştür. Herşeyden daha önemli olan insandır. Elinde koruyacağı bir değer kalmayan insanlar, huzursuzluk kaynağı haline gelirler Ekonomideki temel unsurun ‘güven’ oduğu gerçeği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Trilyon dolarlık paketlerin,faiz indirimlerinin, maliye ve para politikaları tedbirlerinin beklenen sonuçları vermemesinin ana nedeni güven eksikliği ve bunun yarattığı belirsizlik ortamıdır. Yatırımcıyı yatırımdan, üreticiyi üretimden, elinde kaynak olanları tüketimden alıkoyan temel unsur budur. Sorunun iyi tanımlanması, kabulu ve şeffaflık bu yolda atılacak ilk adımlardır IMF’le yapılacak bir anlaşmanın yararı sadece ek kaynak sağlamak değil,makul bir program üzerinde sağlanacak mutabakatın güven ortamına yapacağı katkıdır.IMF’in öne sürdüğü,Gelir İdaresinin bağımsız hale getirilmesi,belediyelere aktarılacak kaynakların denetimi ve herkesin varlıklarının kaynağını açıklaması gereği gibi konular tartışılabilir niteliktedir. Vergi ve faiz indirimleri kamu harcamalarının arttırılması, özel tüketimin özendirilmesi, sektörel bazda verilecek teşvikler elbette yararlıdır ama etkinlikleri, güven ortamının oluşup,oluşmadığına bağlıdır... |