Dış Ticaretten sorumlu devlet bakanı Zafer Çağlayan, önemli bir zihni model değişikliği olarak gördüğüm açıklamalar yaptı.
Madalyonun hep ihracat yüzünün olumlu açıklanırken, bu kez madalyonun diğer yüzü olumsuzluklar taşıyan "ithalat" yüzünü ele aldı. Hem de bu alanda değiştirmek istediklerini dile getirdi. Bunun bana da hatırlattıkları oldu…
Dış Tıcaretten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, dünkü basın toplantısında dış tıcarette "Madalyonun diğer yüzü" ithalatı ele alarak bu konuda almayı düşündükleri önlemleri dile getirdi. Çağlayan, bu açıklamalarıyla ekonomistlerin son dönemde en önemli tehlike olarak niteledikleri, "cari açık" ve onun alt kalemi durumunda olan "dış ticaret açığı" ile savaş açma kararında olduklarını ortaya koyuyor. Bu doğru ve destek verilmesi gereken önemli bir adım. Çağlayan'ın açıklamalarının yer aldığı haberi okurken bende bazı çağrışımlar yaptı. O nedenle Çağlayan'ın olumlu bulduğum açıklamalarını satırbaşlarıyla aktarırken bazı önerilerimi de ekleyeceğim.
Ama uzun süredir her seferinde övgüyle açıklanan "İhracat rakamları" sırasında adeta unutulan "madalyonun öbür yüzü ithalat" konusunun dış ticaretten sorumlu bakan Çağlayan tarafından "sorun" olarak görülüp, alınacak önlemleri sıralaması. Ayrıca üç ayda bir ithalatın gelişmesine ilişkin konularda topluma bilgi verme kararını da açıkladı. Bunun ekonomi yönetiminde çok önemli bir zihni model değişimi olduğunu ve takdirle karşıladığımı öncelikle belirtmek isterim…
Şimdi gelelim Çağlayan'ın açıklamalarına ve hatırlattıklarına:
-Bakan Çağlayan, en çok ara malı ithal ettiğimiz yabancı kuruluşları Türkiye'de yatırıma özendirileceğini açıklıyor.
HATIRLATTIĞI: O ara malını bize ithal eden firmayı bizim aynı alanda bizim üreticimiz karşısında rekabetçi kılan faktörler ve destekleri ele alıp, içerde rekabetçi üretimi sağlayabileceklerimiz olabilir mi? Ayrıca, o firmalarla bizim firmalarımızın evlendirilmesi veya işbirlikleri sağlanamaz mı? Bu konular araştırılarak ara mallarının üretiminde katma değerin bir bölümünün yerli KOBİ'lerin gelişmesine imkan tanıması yaratılamaz mı?
-Çağlan sektörel satın almalarda, "Girdi tedarik zinciri" ile ortak satın almalara geçilmesini öneriyor.
HATIRLATTIĞI: İşadamlarımız özellikle makine alımlarında israfa neden oluyorlar. Özellikle OSB'lerde kümelenme ile ortak makine kullanımları desteğiyle bu israf azaltılamaz mı? Örneğin yan yana iki işletmenin ikisinin ayrı ayrı aldıkları CNC tezgahlarını yüzde 10-15 kapasitelerde kullandıklarına birçok yerde tanık oluyoruz. Ayrıca, yerli makine kullanımı için daha konusunda da işletmelerimizin özendirilmesi o alanda ithalata fren getirecektir.
-Çağlayan ithalatı yüksek sektörlerin mercek altına alınacağını açıklıyor. Demir-çelik sektöründe 9 milyar dolarlık hammadde hurda ithalatının ortak depolama ile yüzde on kadar aşağıya çekilebileceğinin altını çiziyor.
HAKTIRLATTIĞI: Son terbiyevi et ithalatı ile yerli besicileri küstürürken, İrlandalı hayvancılık sektör yöneticileri bunun kendileri açısından "Türk lokumu" olduğunu, Alman Hayvancıları "5.5 euro olan karkas fiyatının yıl içinde yüzde 100 artacağına" inandıklarını açıkladılar. Acaba ithal kararı öncesi İrlandalı ve Alman hayvancılarına verilen desteklerle bizim desteklerimiz ele alınarak, içerde besiciliği öldürmek yerine doğru desteklemeyi sağlayamaz mıydık?
Bu konuda bir başka hatırlamam daha var. Türkiye 1 milyon 350 bin ton pamuk tüketiyor. 2000'li yıllarda 950 bin ton olan üretim şimdilerde 350 bin tona gerilemiş durumda. Bunda Çukurova'da pamuk ekim alanlarına Amerikan destekli mısır ektirme teşvikleri de rol oynadı. Biz eskisi kadar pamuk üretseydik 600 bin ton daha az ithalat yapacaktık ve sadece pamuk ithalatına 2 milyar 100 bin dolar az ödeyecektik. Ayrıca, ham yağ ithalatımızı da önemli ölçüde azaltabilecektik…
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın ithalatı irdeleyen çalışmaları çok önemli. Ancak, bunun ülkenin temel kalkınma stratejisine bağlı olarak ele alınması ve bütünsel bir ekonomik politikanın unsuru haline getirilmesinin büyük yararı olduğu unutulmamalı. Aksi halde bu iyi niyetli girişimler sürerken dünya mermer ve taş rezervinin yüzde 35'ine sahip olan ülkemizde, kamu kuruluşları ve belediyeler Çin'den taş getirmeyi sürdürürler…
Osman Arolat
http://www.dunyagazetesi.com.tr/ |