Soru: KDV ve ÖTV indirimi ile binek ve taşıt araçlarının, beyaz ve kahverengi eşyanın ve lüks konutun fiyatı aşağıya çekilince, iç talep canlanır mı? Stoklar erir, ardından üretim harekete geçer mi? Ne ölçüde iyileşme olur? Cevap: Üretimdeki duraklamanın, işsizlikteki artışın ana nedeni talepteki daralmadır. Talep (1) İç talep, (2) Dış talep ihracat olarak ikiye ayrılır. Dış talepte iyileşme kontrolümüz dışında. Bizim toplam talebimizde iç talebin ağırlığı büyük. İç talebi harekete geçirmeye mecburuz. Soru: Talep neden daralır? İç piyasa neden küçülür? Cevap: Talep genelde (1) Fiyata duyarlıdır. (2) Gelire duyarlıdır. Fiyatlar ucuzlayınca talep artıyorsa, bu, gelire duyarlılık demektir. Basit anlatımıyla, insanların geliri azaldığı için veya ellerindeki parayı harcamaktan korktukları için talep azalıyorsa, bu, gelire duyarlılık demektir. Soru: Bizde şimdilerde talep neye duyarlı? Cevap: Kriz rüzgârının etkisinde üreticiler, satıcılar fiyatları düşürdü. Birçok yerli üretimde, birçok ithal malda fiyatlar maliyetlerin altına indi. Birçok malda döviz girdisi hesabı hâlâ dolar 1.30 TL hesabıyla yapılıyor. Tüketiciler de bunun farkında. Ama buna rağmen talep daralıyor. Demek ki kriz şartlarında talebin fiyata duyarlılığı (yok olmasa da) azalmış. Şimdilerde (kriz rüzgârının etkisinde) talebin gelire duyarlılığı arttı. Soru: Talebin gelire duyarlılığı neden arttı? Cevap: İnsanların (1) Gelirleri azaldı. (2) Geliri olanlarsa, varlıklarını kaybetme korkusuna kapıldı. Geliri azalan, işsiz kaldığı, işyeri kapandığı için geliri yok olanlar harcama yapamıyor. “Yarın başımıza ne gelir?” korkusuyla harcamıyor. Soru: Halkın geliri, varlığı var mı ki harcasın? Cevap: Herkesin parası varlığı yok ama çok kişinin de parası ve varlığı var. Kriz bu paraları varlığı azaltmadı. Merkez Bankası’nın belirlemelerine göre (Finansal İstikrar Raporu, Sayı: 7, Tablo 1.7), halkımız krize 351 milyar TL varlıkla yakalandı. 2008 yılı Eylül ayında halkımızın (altın, gayrimenkul yatırımları hariç) değişik yatırım araçlarında önemli miktarda parası vardı. Parasının yüzde 48.5’i TL mevduatı (170.7 milyar TL), yüzde 23.9’u döviz mevduatı (83.9 milyar TL) olarak bankalardaydı. Bu paralar bankalarda, borsada ve fonlarda gene duruyor. 10 Mart 2009’da halkımızın bankalardaki TL mevduatı 187.6 milyar TL, döviz mevduatı 92.5 milyar TL büyüklüğündeydi. (Parası olanların paraları krizin başladığı 2008 Eylül ayına göre artmıştı.) Soru: Parası olanın parasına göz mü koyacağız? Hayır: Kimsenin parasına, varlığına (her ne şekilde olursa olsun) göz konulamaz. Ama şimdilerde biz talebi canlandırmak için bu paraların harcanmasının yolunu açmak zorundayız. Soru: Hane halkının finansal varlıklarının harcanmasının yolu nasıl açılabilir? Bu paralarla talep nasıl artırılabilir? Cevap: (1) Hane halkına güven verilir. İnsanlar “Yarın ne olacak? Yarın daha kötü olabilir mi?” korkusundan kurtarılır. İşte o zaman geliri olanlar, varlığı olanlar para harcamaya başlar. (2) Bu yetmez. Devlet hane halkının harcamadığı gelirleri ve varlıkları, “iç borçlanma” ile onlardan ödünç alır. Devlet harcar. Devletin harcamalarıyla iç talep canlanır, üretim ve istihdam harekete geçer.
Güngör Uras
milliyet.com.tr |