Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Dünyayı büyük zora sokan global kriz Türkiye'yi önemli ölçüde etkiledi. Türkiye yüksek döviz rezervleri, 2001 sonrasında sıkı kontrol nedeni ile güçlü bankaları, bütçe açığı ve borç durumunun 2001 sonrasında toparlanmış olması sonucu, son yıllarda uzun zamandır büyüyen cari denge açıklarına rağmen ve sonunda gerileyen uluslararası finansmana rağmen, döviz kökenli bir çöküş ortamına düşmedi. Ama Türkiye global krizden etkilendi, dış etkenler nedeni ile durgunluk ve işsizlik yaşayacak ama ekonomimiz kendi iç sorunlarımızdan da önemli ölçüde etkilendi. Biz kendimize objektif bakamıyoruz. Gerilimli, sosyal, siyasi ve ideolojik nedenlerle bölünmüş, içeride sorunlu ve kavgalı  ülkeler, böyledir!  


Belki Ukrayna'ya bakarak bu söylediklerimin anlamını görebiliriz. Ukrayna Cumhurbaşkanı V.Yushenko ile Başbakan Y.Tymoshenko arasındaki siyasi kavga nedeni ile dünyanın en kötü yönetilen ve en zordaki ülkelerinden biri. Durum o kadar kötü ki IMF ile anlaşıp 16 milyar dolar yardım vaadi alan Ukrayna, bir bütçe taslağını geçirip üzerinde anlaşamadığından, IMF parasını alamıyor. Bu nedenle özel finansman da sağlayamıyor ve sürünüyor, sürünmeye de devam edecek. Finans krizinden ekonomik krize, ekonomik krizden sosyal krize ve sosyal krizden siyasi krize girmekte. Bizim 2007, 2008, 2009 seçim ortamlarındaki gerilim, kavga ve bölünmüşlüğümüz de oldukça benzer bir yapı ve  faturası da benzer oldu ama biz kendi kendimize yaptığımız tahribatın sonuçlarını  görmüyoruz ve kavgaya devam etme niyetindeyiz. 
Dünya ise 2008 sonunda ve 2009 başında yaşamakta olduğumuz büyük reel üretim çöküşlerini ortadan kaldırmak için G-20 toplantıları yapıyor. Yapılması planlanan, atılmak istenen adımlar iki türlü olmalı. Birincisi kısa vadede çöküşü durdurmak için atılması gereken ortak adımlar. İkincisi yapısal uzun vade adımları!
Burada ABD'nin hızlı davrandığı ve kendi sorunlarını küçültüp, kısa vadede toparlanma yolunda kararlı adımlar attığı gözüküyor. Avrupa ve Asya ise daha yavaş, daha sorunlu ve daha pasif. Pragmatik davranan ABD'de bu haftanın sürpriz verilerinde mart ayında otomobil satışları beklenenin çok üstünde arttı. Mart ayında binek ve hafif otomobilden oluşan araç satışları bir evvelki aya göre yüzde 7.8 yükseldi. Bir ay bir trend değil ama yıllık satış tahmini 9.1 milyon araçtan 9.8 milyon araca yükseldi. ABD tüketicisi düşen fiyatlara ve önlemlere cevap veriyor.
Gene ABD'de ISM adı verilen imalat sanayi ile ilişkili endeks değerleri de beklentilerin üstüne çıktı ve 36.3 değerine ulaştı. Bu hala azalma anlamına geliyor ama düşüş hızı iyice yavaşladı ve yakında pozitife dönecek diye düşünülüyor. Ama daha önemlisi bu endeksin alt kalemi olan 'new orders index' yani yeni sipariş endeksi, mart ayında 33.1 değerinden 41.2 değerine zıpladı ve 2008 Ağustos ayından bu yana en yüksek değere ulaştı. İngiltere de bu hafta faiz indirdi, % 1.25 değerinden % 1 değerine kadar ineceğini de ima etti. ABD 'mark to market' denen ve varlıkları cari piyasa değerlerine göre muhasebeleştirme (yani bugün ortamında piyasadaki düşük değerleri defterlere aktarmak) denen muhasebe kuralını gevşetti, bu da borsaları çıldırttı.
Peki bu tür gelişmeler dünyayı yeniden raya sokar mı? G-20 hepimizi kurtaracak kararlar alabilecek mi? Bu sorunun cevabı büyük ölçüde hayır. Nedeni de aslında açık. Dünya iki temel adım atmak zorunda: birincisi kısa vadede trendi değiştirme adımları. Örneğin yeni kabul edilen IMF'e üç misli fon vermek gibi. İkincisi ise uzun vadede atılması gereken ve global dengesizlikleri düzeltme çabaları içeren  yapısal önlemler.
Dünya, şu anda özet verilmek gerekirse iki kampa ayrılmış durumda. ABD, İngiltere ve mesela İspanya gibi ülkeler tasarrufu kıt, harcaması bol ve bu nedenle cari denge açığı veren ülkeler veren ülkeler: bunlara 'açık ülkeleri' diyelim. Buna karşılık mesela Almanya, Çin ve Japonya ise tasarrufu bol, ve cari denge fazlası veren ülkeler: bunlara da 'kısaca fazla' ülkeleri diyelim. Dünyanın döviz rezervleri  fazla veren ülkelerde birikiyor, açık veren ülkeler ise paralarının değer kaybetmesini yaşamak zorundalar. Ancak şimdi, kriz ortamında  açık veren ülkelerde özel sektör tarafı kendini kısıp, tasarruf edip, toparlanma çabası içinde iken (özel tüketim ve yatırım duruyor) kamu sektörü dev bütçe açıkları veriyor ve kısa vadede ekonomiyi canlandırmak için ileride başına büyük bela olacak maliye  ve para politikaları uyguluyor.
Fazla ülkeleri ise kısa vadede büyük sorun yaşamıyorlar, krizden daha az etkileniyorlar, dünya talebi canlanınca da ihracatları yeniden yükselecek. Ama G-20 toplantısında açık ülkeleri, fazla ülkelerinin daha fazla harcama yapıp, ekonomilerini canlandırıp, fazlalarını eritip, dünyanın uzun vadede de toparlanmasına katkı yapmalarını istiyorlar. Çin ve Almanya bunu yapmaya yanaşmıyorlar, tersine Bretton Woods sisteminin çökmesinden sonra oluşan dengesizlikleri ortadan kaldırmak için bir dünya parası yaratmak gibi tekliflerle geliyorlar. Bu teklifler uzun vade önlemleri ama açık ülkeleri şu anda birkaç yıllık perspektife endeksli olduklarından ve fazla ülkeleri de kendi avantajlı pozisyonlarını korumaya çalıştıklarından G-20 toplantısında önemli şeyler çok zor çıkar.
Yarın dünya çapındaki dengesizlikleri daha detaylı analiz edecek ve Çin tarafında gündeme getirilen 'yeni bir dünya parası' veya en azından dolar yerine SDR reformunun perde arkasını tartışacağız.

Deniz Gökçe

[email protected]

 

 

aksam.com.tr

 

 

Ekleme Tarihi
04.04.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız