Ekonomideki sorunlar açıktır.
Dış ticaret açığı ve buna bağlı cari açık giderek büyümektedir.
İç talep, Merkez Bankası’nın aldığı munzam karşılıkları arttırma kararlarına rağmen yükselmektedir.
Ekonomik büyüme, ithalata daha bağımlı hale gelmektedir.
Sıcak para girişi devam etmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK),dış ticaretimize ilişkin Mart ayı verilerini geçen hafta açıklamıştır.
Buna göre;
Aylık dış ticaret açığı 8,9 milyar dolardır. Geçen yılın ayni ayında bu rakam 5,5 milyar dolardır.
Ocak-Mart aylarını kapsayan 3 aylık dış ticaret açığı 24,6 milyar dolardır.
Üç aylık ithalat 56 milyar doları geçmiştir.
Üç aylık ihracatın ithalatı karşılama oranı % 56,3 e gerilemiştir. Mart ayında bu rakam % 54,7 dir. Yani ithalatımızın, ihracat gelirlerimizle karşılanabilme oranı düşmektedir.
İthalat artışını sadece petrol fiyatlarındaki olağanüstü artışlara bağlamak zordur. Enerji dışındaki sektörlerde de artışlar vardır. Yatırım malları ve ara malları ithalatları da yükselmiştir.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), haklı olarak dış ticaretimize ağırlıklı olarak ihracat cephesinden bakmakta ve iyimser açıklamalarda bulunmaktadır.
TİM kayıtlarına göre Nisan ayında ihracatımız, rekor bir seviyeye, 11,7 milyar dolara çıkmıştır. 4 aylık ihracat % 22,21 lik bir artış göstererek 43,2 milyar dolar olmuştur.( 3 aylık ithalat 56,1 milyar dolardır)
Konu açıktır.
Sorun, ithalatın ihracattan çok daha hızlı şekilde artmasıdır.
İhracatın, ithalata bağımlılığının yükselmesidir.
İhracatta ilk sıraları alan otomotiv, kimyevi maddeler, demir çelik, hazır giyim ve elektrik-elektronik sektörlerinde, hazır giyim hariç, katma değerin düşük olması yani sektörün ihracatına yakın, bazen daha fazla ithalatının olmasıdır.
Dış ticaret açığının, cari denge açığının ana nedeni olduğu bilinmektedir. Nitekim 2009 yılında 14,3 ve 2010 yılında 48 milyar dolar olan açığın bu yıl 60 milyar doları aşacağı tahmin edilmektedir.
Açığın finansmanında şimdilik ciddi bir sorun görünmemektedir.
Dünya finans piyasalarında likidite boldur. ABD Merkez Bankası düşük faiz politikasına daha bir süre devam edileceğini ve sıkılaştırma politikasına yakın zamanda dönülmeyeceğinin işaretlerini vermiştir.
Gelişme yolundaki ülkelerde borç az, büyüme daha hızlıdır.
Bu ülkeler krizden daha az etkilenmişlerdir. Faizler daha yüksektir.
Her şey sıcak paranın girişi için cazip haldedir.
Gerekirse, yeniden dış borç alarak, cari açığı kapatmak imkan dahilindedir.
Dış kaynakların kesilmesi yani borçlanmanın zor hale gelmesi veya sıcak paranın bir sebeple kaçması durumunda ne yapılacaktır? Her halde bu sorunun çözümü, sorun ortaya çıktığı takdirde düşünülecektir.
Enerji dışındaki sektörlerde de, yani yatırım ve ara malları ithalatında da artışlar olduğuna göre, yatırım iştahı devam etmekte, üretilen mallar satılabilmektedir. Bir başka ifade ile iç talep artışı sürmektedir. Merkez Bankası’nın, kredi hacmini daraltma politikaları, en azından ilk çeyrekte bekleneni sağlayamamıştır. Muhtemelen, seçimlerden sonra vergi ve zam gibi ek maliye politikalarına başvurulacaktır.
İç talebe bağlı bir büyümenin sürdürülmesi ise kolay değildir. Bir noktadan sonra, iç talep artışının,enflasyonu körüklemesi ve fiyat istikrarını bozması tehlikesi vardır.
Açıktır ki, böyle bu durum, bütün makro dengelerin zarar görmesi anlamına gelecektir.
ŞEVKET ÖZÜGERGİN |