Politikada hareketlilik artınca ekonomiye ilgi azalıyor gibi. Olağan dönemlerde bu ters korelasyon çok nettir. İç ve dış siyasette ısı artınca ekonomi konuları soğur. Bu sıralarda da biraz böyle oldu.. Siyasette hararetin artması ekonomiyi çok kısa süreli olarak serinletti. Siyaset eski kulvarına dönünce ekonomi yine gündeme geldip baş köşeye oturdu. Önemli bir tartışmanın içine düştük. ‘Obama geldi, bizi çok sevdi’ falan derken gözden kaçırmış olabilirsiniz. Ekonomiye ilişkin son tartışmanın konusu ‘Ekonomik krizde dibe vuruldu mu?’ sorusu. Şimdi bu soru üzerinde bir ilgi yoğunluğu olmaya başaldı. Aslında bunun ‘Tünelin ucunda ışık göründü mü?’ şeklinde ifade edilen biraz daha mülayim bir versiyonu da var. Burada ışıktan maksat dip tabii. Yani soru ‘Dip göründü mü?’ şeklinde ifade ediliyordu. Bir süre önce bu versiyon gündemi işgal etmişti. Şimdi herhalde dibin görüdüğü ve bu yolda mesafe alındığı saptanmış olmalı ki güncel sorun artık dibin görünmesi ile değil bizzat dibe değme durumuyla ifade ediliyor. Dibe değmiş olmak önemli. Dibi bulunca yol yukarıya dönüyor, canlanma başlıyor. *** Bu dip tartışmasında sorunu dünya ölçeğinde algılamamız gerekir diye düşünüyorum. Malum, bu krizin en önemli özelliği temel dinamiklerinin bizim dışımızda işliyor olması. Yani dibe vurmak söz konusu ise bunu dünyadan bütünüyle kopuk biçimde yapmanın olanağı pek yok. Küresel ölçekte dibe vurulduğuna hükmedebilmek için ise krizin temelinde yatan küresel dengesizliklerin ne durumda olduğuna bakmak gerekir. Dibe doğru mesafe alınması ancak küresel dengesizliklerdeki düzeltmenin gerçekleşmesi yani dengesizliklerin küçülüp, sürdürülebilir hale gelmesi ile mümkün olabilir. Küresel dengesizlikler olduğu gibi duruyorsa bırakın dibe vurmayı, dibe doğru hareket edildiği dahi söylenemez. ABD’nin yanı sıra Çin, AB ve diğer ülkelerin büyüme performansları ve ticaret dengelerine ilişkin veriler küresel dengesizliklerin düzeltildiğini gösteriyor. Buna biz de dahiliz. Düzeltmenin fiilen gerçekleşiyor olması ışığın göründüğü, ışığa doğru hareket edildiği anlamına geliyor. Bu iyi kuşkusuz. Ancak aynı verilerden küresel ölçekte düzeltmenin görece yavaş ve sınırlı olduğu da anlaşılıyor. Bu da henüz dibe vurulmadığının biraz daha süreye ihtiyaç olacağının işareti olarak okunabilir. Son günlerde dip tartışmasının hararetlenip, ön plana taşınmasına önayak olan bazı gelişmeler oldu. ABD’de yeni Hazine Bakanı’nın devreye soktuğu mali sistemi temizleme planı bu gelişmelerden birisi. G20 toplantısında IMF’yi güçlendirme ve küresel ölçekte birlikte hareket etme yönünde oluşturulan uzlaşı da kriz iklimini ve beklenti biçimlenmesini olumlu yönde etkileyen bir başka gelişme. Beklentilerin olumlu yönde etkilenmesi mali sektör fiyatlarını da olumlu etkiledi. Bu ekonomilerin iyiye gittiği, düze çıkıldığı şeklinde okundu. Düze çıkıldıysa dibe de vurulmuştur gibi bir sonuç türetildi bundan. Dip muhabbetinin birden alev alıp, zihinleri işgal etmesinin nedeni bu. *** Son günlerdeki gelişmeler ve özellikle küresel davranma güdüsünün devreye girmiş olması olumlu kuşkusuz. Bunların iki ciddi katkısının görece kısa vadede devreye girmesi mümkündür. Bir etki korumacılığın denetim altına alınacak olmasıdır. Bu ticareti canlandırıp, bizim gibi bir çok ekonomide eksikliği hissedilen dış talebi güçlendirerek bu ekonomilerin dibe vurmasını hızlandıracak bir gelişme olacaktır. Son günlerdeki gelişmelerin ikinci bir olası etkisi de güven kaybı nedeniyle olağanüstü ölçüde kurumuş olan küresel sermaye akışının güven tazelenerek, yeniden hareketlendirilmesidir. Bu da bizim gibi fon ihtiyacı artık akut hale gelmiş olan pek çok ekonomide canlanmanın önünü açacak önemli bir katkıdır. Ulusal düzeydeki önlemlerle (eğer varsa !) eklemlendiğinde bu yeni gelişmeler ekonomilerin dibe doğru hareketinin yavaşlatılmasına katkı yapacaktır. Bu da kısa süre sonra negatif büyüme hızlarının küçülmeye başlayacağı, yani ekonomilerin dibe vurup yukarıya doğru harekete geçeceği anlamına gelir.
Taner Beerksoy
radikal.com.tr |