Ayşe Hanım Teyzem, şaşırmış durumda. AKP Başkan Yardımcısı Sn. Gedikli, “Tedbirli olun... Ne varsa onu tutun... Fazla harcamayın” deyince kafası karışmış. Ardından Başbakan Yardımcısı Sayın Babacan’ın “Risk kapımızda... İhtiyatlı olalım... Demesi karşısında telaşa kapılmış.
Neler oluyor?
“Evladım... Neler oluyor? Büyüklerimiz mesaj üstüne mesaj veriyor da... Lafı ağızlarında dolandırıyor... Ne demek istiyorlar? Batıyor muyuz? Baksana risk kapımıza gelmiş... Şimdi benden istenen ne? Zaten üç kuruş emekli maaşım, beş kuruş tasarrufum var...
Ülkede un, şeker kıtlığı mı olacak... Bunun için daha az ekmek, daha az şeker mi alayım? İhtiyatlı olmak için eve yarım çuval un, beş on kilo şeker mi atayım? Banka mevduat hesabındaki beş kuruş paramı çekerek altın, dolar mı satın alayım? Risk kapımızda ise kara gün için altınları küpe koyarak bahçeye mi gömeyim? Bana akıl ver “diyerek Ayşe Hanım Teyzem sabah sabah karşıma dikilmez mi?
Biz kolay batmayız
Efendim, ne oldu ise son zamanlarda birdenbire kendimizi “battık-batıyoruz muhabbeti” içinde bulduk.
Sonra yazacağımı en başta yazayım: Türkiye’nin sorunları var, ama Türkiye bugün batacak durumda değil. Avrupa tekrar çalkalansa da, risk kapımıza dayansa da, batmayız. Biraz üzülürüz, sarsılırız... Evelallah gene düzeliriz... Biz bugüne kadar ne krizler gördük, geçirdik.
Dünya’da işler iyi gitmiyor?
- (1)Başta ABD olmak üzere bazı AB ülkelerinin bütçe açıkları var. Bunu kapatamıyorlar.
- (2) AB bütçe açığını dolar basarak kapatıyor. Ama AB ülkelerinin bütçe açığı nedeniyle büyüyen borçları var. Bunları ödemekte zorlanıyorlar. Bu borçlar için çıkarılan senetler (bonolar, tahviller) AB bankalarının kasasında. Bunların değeri düşünce, bunlar ödenemez hale gelince AB bankaları sarsılacak. Hükümetler bu bankaları ayakta tutmak için desteklemek zorunda kalacak.
- (3) Bütçe açığı olan ülkeler ikilem içinde. Bir yanda bütçe açığını küçültmek için tasarruf tedbirlerine gidiyorlar. Maaşları, sosyal harcamaları kısıyorlar. Ama öte yanda bu kısıntı nedeniyle ülkede iç talep daralıyor. Üretim yavaşlıyor. Ekonominin ayağa kalkabilmesi için büyümesi lazım. Küçülen ekonomide bütçeyi denkleştirmek, borç stokunu azaltmak imkânsızdır.
Dünyadaki bu olumsuz gelişmeler bizi nasıl etkiler?
- (1) Döviz açığımızı küçültmek için ihracatı artırmak zorundayız. ABD ve AB ülkelerinde ekonomik çalkantı nedeniyle talep daralır ise, bizim ihracatı artırma şansımız yok olur.
- (2) Cari açığımız büyük. Batıda finansal sarsıntı olur ise, Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye, portföy yatırımı ve dış kredi olarak giren döviz azalabilir. Bu durun da daha kısa vade ile daha pahalı borçlanmaya mecbur kalırız. Sonuçta döviz fiyatı hazmedilemeyecek boyutta artar ise, döviz borçlusu özel sektör firmaları sarsılır, enflasyon artar.
Ayşe Hanım Teyzem’in 2 ekmek yerine bir ekmek yemesi, çayına attığı şekeri 2’den bire indirmesi ne dünyadaki çalkantıyı, ne de Türkiye’nin durumunu düzeltir.
Biz dünyada riskli ülkelerden ayrışmış durumdayız. Bugün riskli, ülkelerde risk ölçüsü, bütçe açığının ve dış borcun milli gelire oranı. ABD’nin bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 10.5, kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 100’ün üzerinde. Bütçe açığı Fransa’da yüzde 7.0, İngiltere’de yüzde 10.5, İtalya’da yüzde 4.6, Almanya’da yüzde 3.3 oranında. AB tanımına göre kamu borcu Almanya’da milli gelirin yüzde 83’ü, İtalya’da yüzde 119’u, Fransa’da yüzde 81’i, Yunanistan’da yüzde 142’si oranında. Bizde bütçe açığı milli gelirin yüzde 3’ünün altında, AB tanımlı kamu borcu yüzde 45’in altında dolanıyor. İşte bizi kriz korkusu yaşayan ülkelerden ayrıştıran bu göstergeler.
‘Gerçekçi kur’ şart
Evet, cari açığımız büyük; ama cari açık 2 ekmek yerine bir ekmek yemekle, çaya 2 şeker yerine bir şeker artmakla küçülmez. Cari açığı küçültecek gerçekçi döviz kurudur.
Gerçekçi döviz kuruna dönük yapısal değişime karar
verilir ise, ekonomi bir süre dalgalanır. Ama sonra taşlar yerine oturur. Üretim tesisleri döviz tüketecek yerde
döviz üretir.
Unutmayalım her şeyin başı üretimdir. Ama “döviz tüketen değil, döviz üreten üretim.” İşte o zaman ülkede istihdam artar, refah artar. Gerçek büyüme ortaya çıkar. İşte o zaman kimse, “Aman çok büyüyoruz” diye üzülmez, sevinir.
Bu yapısal değişikliği
yapacak olan Büyük Türk Büyükleri’dir. Bunu yapacak yerde ikide bir uyguladıkları yanlış politikalardan Ayşe Hanım Teyzem’e vazife çıkarmaları, onu korkutmaları, ondan fedakârlık istemeleri ayıp oluyor.
Güngör Uras