Şimdi gözlerinizi kapatın ve bir düşünün. Dünya krizi yarın sabah, hadi daha gerçekçi olalım, yıl sonunda herhangi bir sabah bittiğinde cumhuriyetimizin satılan tüm kazanımları geri gelecek, kapanan, makineleri haraç-mezat satılan, çalışanları kapıya konulmuş fabrikalar, atölyeler, hemen bir şeyler üretmeye başlayacak mı? İflas etmiş, her şeyini kaybetmiş, gerçekten iyi niyetli işverenler, işyerlerini yeniden açabilecek mi? Çoğu iyi bir eğitimden geçmemiş, geçirilmemiş milyonlarca insanımız hemen iş bulup evlerine ekmek götürebilecekler mi? Yoksa işsizliğe önlem diye gündeme getirilen devlet adına cam silme, pet şişe toplama işinde hiçbir güvencesi olmaksızın çalışıp işsizlikten kurtulabilecekler mi? Sorunun cevabı evet ise bugün pet şişe toplayan, cam silerek yaşamını devam ettiren on binlerce insanımız ne toplayıp, ne silecek? Önemli bir soruya cevap bulmalıyız dostlar; geleceğimizi başkalarından mı bekleyeceğiz, yoksa kendimiz mi belirleyeceğiz? "Obama Hüseyin ne dedi", "AB ne der" saçmalıkları ile bir ülke nasıl kalkınabilir? Kendimize bu kadar eziyet etmek nasıl bir duygudur, nasıl bir iştir? "Her şey yolunda, bize bir şey olmaz" umursamazlığı ile son altı, yedi ayda, kayıtlı, kayıtsız iş arayan, aramaktan bezmiş-usanmış altı milyonu aşkın işsizimiz oldu. Bize bir şey olmaz iddiaları içinde, hiçbir önlem almadan, vaktimizi boşa geçirdik. Eski alışkanlıklarımız ile bize para vermeye devam ederler belledik. Dünyada para var bitmiyor ama güven yok. Güven duyulmayan ülkeler içinde de iyi bir sıradayız. Biz zaten birbirimize de güvenmiyoruz. Karşılıklı tetikteyiz. Atılan her adımda muhakkak bir "hinlik" arıyoruz. Dünyanın kavgası petrol, su ve gıda için yapılıyor. Gelecekte bu kavga artan dünya nüfusu ile daha da yoğunlaşacak. Bizim kontrol edemediğimiz boşa akan sularımız, her nedense çıkartmak yerine başkasına peşkeş çekmek istediğimiz petrolümüz, gazımız ve tarım için muhteşem topraklarımız var. Son bir ayın kısa da olsa birkaç gününü Diyarbakır'da geçirdim. Sevdiğim, mert, aklıselim sahibi, sözü dinlenir dostlarım ile birlikte oldum. Onlara topluca hitap edebilme, gerçekleri paylaşabilme imkânım oldu. "Krizi nasıl hissettiniz" sorumu gülümseyerek cevapladılar. "Biz" dediler, "hissetmedik"; sonra eklediler: "Bizde doğru dürüst bir iş yok ki hissedelim." Malatya'dan, Diyarbakır'a yukarıdan baktığınızda muhteşem bir tarım zenginliği, her yer yemyeşil. Bölge 270 gün güneş alıyor, Dicle kıvrıla kıvrıla akıp gidiyor, dünyanın, iyi planlanırsa, yılda üç ürün alınabilir çok ender topraklarından biri. Biz bir ürünü zor alıyoruz. Tarım Türkiye'nin sigortası. Doğu ve Güneydoğu'nun iki defa sigortası. Bölge nüfusunun en az yüzde yetmişinin bugün için tarımdan, hayvancılıktan başka yapacağı iş yok. Sahip olunan topraklar Türkiye'yi de Ortadoğu'yu da besler zenginlikte. Arap Yarımadası'nda yaşayanlar, "Bizim suyumuz az, tarım yapamıyoruz, sizin topraklardan bize satın" diye geliyorlar; yakında onları da satarsak hiç şaşırmayın. Kırk yılı aşkın süredir bitirilemeyen bir sulama projesi ve kontrollü sulama için eğitilemeyen bölge çiftçisi, sanırım sadece bize özgü işler. Bölgede bitirilen hayvancılık, kapatılan et kombinaları, süt işleme tesisleri hep liberalleşme adı altında başımıza örülen çoraplar. Devletin sahip olduğu Et Balık Kurumu'na, İstanbul'da "sütlü İnegöl köfte" yaptırmaya kalkan kafa, Kars'ın, Van'ın, Ağrı'nın, Diyarbakır'ın daha nicelerinin et kombinalarını bir gecede kapattı, süt fabrikalarını çürümeye terk etti. Bilinçli bir şekilde bölgeyi fakirleştirdi. Artık bunlara dur denmek zorunda. Siyasi çekişmelerin, çaresizliklerin, cahilliklerin bedelini hepimiz ağır ödedik. Türkiye, ülkemiz, dost insanların, birbirini seven vatandaşların ülkesiydi, yine öyle olmalı. Birbirimize güvenerek, severek birbirimizin haklarını kendi hakkımız gibi koruyarak, ekonomimize, topraklarımıza, gençliğimize, çalışanlarımıza sahip çıkmalıyız. Eğitmeli, insanca yaşanabilir gelirlere sahip olabilir bireyler yetiştirmeliyiz. Bizi biz yapan değerlerimize geri dönebilmeli, geçmişimizi unutmadan, geleceğimizi doğru planlayabilmeli, her yanından bereket fışkıran ülkemizin değerini bilmeli, onu korumalı, anlamsız iç çekişmelerle enerjimizi boşa harcamamalı, umutlarımızı tüketmemeliyiz. Kalın sağlıcakla. Haftaya "Fuarcılık Mesleğinden Hoş Anılar kaynak. referans. |