Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 11 Ocak 2025 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Şekeri azaltın


Geçtiğimiz günlerde New York’ta toplanan Birleşmiş Milletler konferansının önemli gündem maddelerinden biri de “kronik hastalıklar” ve bunlarla nasıl mücadele edileceğiydi.


Kanser, şeker hastalığı, obezite, hipertansiyon gibi daha çok 60’lı yıllar sonrasında özellikle de 50 yaş sonrasında yoğunlaşan bu hastalıkların yaşlılık döneminde hayat kalitesini bozup bazı yaşlıların başına bela oldukları biliniyor. 

Söz konusu hastalıklar, orta yaşlılar hatta gençlerde de patlama noktasına ulaşınca işin uzmanları kara kara düşünmeye başladı. 

Yalnız uzmanlar değil, devletler de soruna çözüm arıyor. Çünkü işin bedensel maliyeti dışında ekonomik maliyeti de çok ağır. Rakamlar kronik hastalıkların yıllık maliyetinin 47 trilyon dolar civarında olduğunu gösteriyor.

Kronik hastalıkların birçok nedeni var. En önemli nedenlerinden biri aşırı şeker tüketimi. 

Tatlı yiyip tatlı konuşmak kulağa hoş gelse de eğer dozu kaçırırsanız bu güzel cümleyi “tatlı yiyip, hastalık konuşmak” şeklinde değiştirmek gerekiyor. 

AŞIRI TÜKETİM VAR

Şeker tüketiminde korkunç bir artış var. Rakam bazı ülkelerde yılda kişi başına 100-150 kiloyu bulabiliyor. Bizdeki rakam sanırım 100 kilo. Rakamın büyüklüğüne sakın şaşırmayın. Bir kutu meşrubat neredeyse 8-10 kesme şeker içeriyor. Yediğimiz tatlılar fruktoz şurubu kaynıyor!

Şeker tüketiminin artması yalnızca sofra şekerinin kullanımının artışıyla da ilgili bir durum değil. 

Sofra şekeri tüketiminin inanılmaz boyutlara yükseldiği doğru ama genelde her türlü şekerin tüketiminde artış var. 

Kahverengi şeker, mısır şurubu şekeri, dokstrin, yüksek düzeyde fruktoz içeren diğer nişasta bazlı şekerleri de fazla kullanmaya başladık. Hatta bazılarımız kahverengi şekeri sofra şekerinden daha az zararlı ve daha besleyici sanıyor. 

Ayrıca yine bir şeker olan fruktoz yani meyve şekeri tüketiminde de ciddi bir artış söz konusu. Fruktoz, doğal olarak meyvelerde bulunan bir şeker. Ayrıca mısır nişastasından da fruktozlu mısır şurubu elde edilebiliyor. 

Bu şeker düşük maliyetli ve aşırı tatlı olduğu için özellikle gıda sanayi tarafından tercih ediliyor. 

Ayrıca gazlı, kafeinli içeceklerin çoğunda, salata soslarından turşu ürünlerine, ketçaptan et sularına, sakızlardan cipslere, meyveli yoğurtlardan kahvaltı gevreklerine kadar yüzlerce yiyecekte şeker var. Bunların her biri birer gizli şeker kaynağı ve biz maalesef farkında bile değiliz. 


Çocuklara dikkat!


Eskiden şeker bir güç kaynağı olarak düşünülür, okul dönüşünde ekmeğe margarin sürülüp üzerine toz şeker ekilerek çocukların eline tutuşturulurdu. Şekerin 1 gramının 4 kalori enerji sağladığını ne biz biliyorduk ne de anne babalarımız. Ama toz şeker, şekerleme, reçel, bal, pekmez ya da bol şekerli bir limonatanın enerji verdiğinin hepimiz farkındaydık. Çocuklarımız şimdi de meyve suyu konsantrelerinin, kolalı içeceklerin içindeki yoğun şeker içeriği ile baş başalar. Gofretler, şekerlemeler, bisküvi ve kurabiyelerin arasında kıvranıp duruyorlar. 

Ayrıca, ister bakkal şekeri, kahverengi şeker, ister meyve sularında bulunan fruktozu fazla tüketelim durum hiç fark etmiyor. Gereğinden fazla şeker bedene girdiğinde metabolizmamızı tehdit etmeye başlıyor. İnsülin direncinden diyabete, kilo fazlalığından obeziteye kadar giden pek çok soruna sebep oluyor.


Resveratrol insülin direncini azaltıyor


Yeni bir çalışma, resveratrolün tıpkı tarçın özleri gibi insülin direnci ile mücadelede ciddi bir yardımcı olarak kullanılabileceğini gösterdi. 

Resveratrol üzümde, üzüm suyu ve kırmızı şarapta, fıstık, badem ve fındığı sarmalayan ince kırmızı kabukta bulunan bir doğal antioksidan. Özellikle çekirdekli siyah üzümün resveratroldan zengin olduğu biliniyor. 


Omega-3 desteklerini ne zaman alalım? 


Omega-3 yağ asitlerini içeren (EPA + DHA) destekleri ne zaman alacağınızın pek bir önemi yok. Ne zaman isterseniz alabilirsiniz. 

Tok karna almanızda fayda var. Sabah alındığında daha faydalı ya da daha etkin bir zayıflama yaptığı doğru değil.


Egzersiz, yorgunluğu azaltıyor


Kronik yorgunluktan yakınıyorsanız, egzersiz yapın. Çünkü düzenli aerobik egzersiz yapmanın -mesela her gün 20-30 dakika yürümenin- yorgunluk duygusunu azaltabileceğini gösteren çok sayıda gözlem var. 

Özellikle bugün “kronik yorgunluk sendromu” ile mücadelede düzenli egzersiz alışkanlığı ciddi iyileşmeler sağlayabiliyor. Hatta bazı merkezler düzenli egzersiz çalışmaları, özellikle yürüme ve yüzme, bisiklete binme gibi egzersizleri neredeyse ilaçlar kadar etkili sayıyor. 

“Egzersiz terapisi” adı verilen bu çalışmalardan kronik yorgunluktan, özellikle yorgunluk sorununu, depresyon ve benzeri psikolojik nedenlerden kaynaklandığını düşünenlerin faydalanması gerekiyor.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU 

Ekleme Tarihi
27.09.2011
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız