Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Siz hiç logosunda fare olan bir marka gördünüz mü? Aslında biraz stilize edilmiş şekliyle Walt Disney'in "Mickey Mouse"unu saymazsanız yok gibi değil mi? Oysa Hindistan'da fareyi logo olarak benimsemiş en az 20 yerel marka var.

Söylentilere göre 7 milyon Hintli farelere tapıyor. Örneğin büyükçe sayılabilecek Hint kentlerinden "Bikaner"deki "Karni Matha Tapınağı"nda on binlerce fare var. Onlara yemek sunuluyor ve artıkları ibadet niyetine afiyetle yeniyor.

Bu beldede tanınmış markalara fare amblemi konması elbette doğal. Çin'de de öyle; milli sembol haline gelmiş ejderha figürü dışında çeşitli yılan ve sürüngenler kimi markalara pek ala sembol olmuş.

 

Markanız ne kadar soylu 

Markalar tarihi incelendiğinde saygınlık uyandıran her hayvanın bir şekilde marka ve logo olarak benimsendiği görülür. Kimi ailenin soyadından devşirme marka haline gelmiştir, kimi de logo olarak benimsenen hayvanın özelliğini yansıtmaktadır.

Her ne olursa olsun biz Türkler hayvan figürlü markaları hiç yadırgamayız. Yeter ki insanda nefret duygusu uyandırmasın! Örneğin "koç" ve "boğa"nın ya aile isminden ya da doğrudan marka olması gayet olağan bir durumdur.

Aslan, kaplan gibi yırtıcılar da gücün sembolü olarak kabul edilir. At da öyledir. At aynı zamanda bizim kültürel tarihimizde soyluluğu ve yüceliği temsil eder. Osmanlı Ordusunda sancak başlarında "tuğ" denilen atın kuyruk kıllarından bir demet bulunması bundandır. Padişahın sancağında altı; büyük vezirin sancağında üç atkuyruğu bulunur. Bu semboller Türklerin "akıncılık" geleneğini temsil eder. Zamanında "Karahanlılar" ve "Gazneliler" de tam "dokuz tuğ"u bağımsızlık sembolü olarak kullanmışlardır. 

 

'Asena'lı bir kurt masalı

Kurt ise Türk'ün en önemli simgesidir. Bugünkü siyasal Ergenekon hikâyeleri bir tarafa, kurt figürünün Türk ırkının doğuşunu simgeleyen "Ergenekon Destanı"yla olan yakın ilgisi şaşırtıcıdır. Hatta söylenir ki Büyük Roma kültürüne Etrüskler kanalıyla mal olmuş "Remus" ve "Romulus"lu hikâye de kurt masalının Batı'daki evriminden başka bir şey değildir.

Dahası, Latin medeniyetini güya Türk ırkından olduğu söylenen Etrüskler kurmuştur da bu gerçek çoğu araştırmacı tarafından gizlenmektedir! Eh, şu bildiğimiz Kurt, ırkçılık sembolü gibi görünse de gerçekten birçok "markayı" yukarılara taşımış, Anadolu'da da ticari hayatın bir efsanesi olmuştur.   

Buna karşın kurdun yakın akrabası "köpek" asla marka adı olarak kabul edilmez. Biraz aşağılama hatta hakaret duyguları yüklenir bu zeki hayvana. Kısacası kurt her koşulda en saygın hayvandır. Bir bağımsızlık semboldür adeta. Fakat yine de politik bir figür olarak algılanır ve ticari ambalajların üstüne pek çıkmaz. Argo edebiyatına girmiş akrabaları da sansüre uğrar çoğunlukla. Sanal dünyadaki "Mozilla"ya olan derin sevgimizi hariç tutarsanız, örneğin bir tilki ya da çakalı amblem olarak pek göremezsiniz. Atın küçük akrabası eşek de öyledir. Nedense hayvanların filozofu biraz da Nasrettin Hoca geleneğinin vazgeçilmez sembolü olarak ironi unsuru gibi algılanır çoğunlukla. 

 

Kartal bağımsızlığın sembolü

Daha nice hayvan simgesi marka adı olmuştur da onların bir bölümü korkularımızı ele veren bilinçaltı figürleriyle doludur zihnimizde. Örneğin yılan korku uyandırır, sinsiliği akla getirir. Ayı, duyarsızlığı yontulmamışlığı temsil eder.

Ama sıra "Selçuklu"nun simgesi kartala gelince durum hemen değişir. O, gücü ve sonsuzluğu temsil eden olağanüstü bir hayvandır. Selçukluların "çift başlı kartalı" hem doğuyu hem de batıyı temsil eden tam bir hâkimiyet sembolüdür.

Kartal her şeyden önce bağımsızlığın ve hürriyetin de simgesidir. Çoğu ulusa tarihin akışı içinde doğrudan sembol olmuştur. Nitekim ABD'nin devlet logosunda yerel bir kartalın harika görüntüsü epey etkileyicidir.

Almanların stilize edilmiş kartalı da hayli görkemlidir. Bayraklarda ise bugün Ekvador, Arnavutluk, Karadağ, Moldova, Zambiya gibi ülkeler kendi ulusal markalarını kartal figürüyle temsil ederler.

Kartalın bir özelliği daha vardır markalar dünyasında; simetrik görüntüsüyle grafikerlere sonsuz figüratif imkânlar sunar. Kartal markalı ürün ve logolar "non-figüratif" kartal görüntülerinin en mükemmel örnekleridir. 

 

Markalar dünyasının ünlüsü deve

Diğer tüm hayvanlar belli duyguları tarif ettiklerinden ne sembol olabilmişlerdir ne de marka adı. Eski Türkler kaplumbağa gibi ağırcanlı hayvanları kutsal saymışlardır ama bugünün markalarında hiç kullanılmaz. Çünkü çağımız hızlılığı ve atik olmayı emreder.

Şirin ördek figürü bizde kullanılmasa da Batıda epey yaygındır. Korkaklığın timsali tavşan da öyledir. Cinsellikle hiç ilgili olmamasına rağmen boğazında papyonuyla "Playboy Tavşanı" Batı toplumunda heyecanlı çağrışımlar uyandırır.

Tropik bölgelerde yaşayan maymun, gergedan, zürafa gibi hayvanlara bizim toplum pek rağbet etmez. Ama tüm hayvanların içinde en büyük marka olmuş tek hayvan devedir. Sıcak çöllerin tek hörgüçlü devesi aynı zamanda hürmet gören bir canlıdır da. Dayanıklılığı ve onuru temsil eder.

Geçmişte Amerikalı J.R. Reynolds firmasının "Turkish and American Blend" yazılı "Camel Sigarası" bu sempatik hayvanı Batıya tanıtmıştır. Hatta devenin marka olma hikâyesinin altında Padişah Abdülmecit'in olduğu da söylenir. Amerikalılar Kızılderili savaşları sırasında at yerine Osmanlı'dan gönderilen deveyi tercih etmişlerdir güya.

Amerikalılar nedense deveyi çok sever. Birileri işleri karıştırmadan önce Holywood'da develi çöl filmleri çok prim yapmıştır örneğin. Rudolph Valentino ile başlayıp İngiliz Aktör Cornel Wilde'a kadar uzanan "bin bir geceli" Bağdat filmleri ve fondaki develer bir başka rüya âlemini yansıtmıştır zamanında.

 

Anadolu kültürünün yarattığı markalar

Yakın zamana kadar, "Develi", "Çiftkartal", "Karakoç", "Altınkurt" gibi kaynağını tamamen hayvanlardan alan bizim geleneksel markalarımızı eskiler iyi hatırlar.

Kısacası hayvanlar ile marka adları arasında sıkı bir bağ olması boşuna değildir. Örneğin Türkiye'nin en büyük topluluklarından birine ad olan "Koç" ismi, şirketlerin kurucusu olan rahmetli Vehbi Koç'un Ankara eşrafından Koçzade Hacı Mustafa Efendi'nin oğlu olmasından ileri gelir.

Aynı zamanda Türklerin milli sembollerinden olan koç, kıvrık güçlü boynuzlarıyla üretkenliği ve gücü temsil eder.

Markalar hayvan sevgisinin belirtisidir

Bugün pazarlama psikolojisi söz konusu olduğunda hayvanları markalaştırmanın tamamen psikolojik nedenlere bağlı olduğunu biliyoruz. En başta da stilize edilmiş olsun ya da olmasın, her hayvan figürünün beyinde kalıcı etkiler bıraktığı bir gerçektir. İkincisi, pazarda farklılaşmayı sağlayan en önemli unsurdur. Üçüncüsü ise mesajı basitleştirip bilinen bir öğeyle tüketiciyi olumlu çağrışımlara yönlendirir.

Unutmayalım ki bugün tüm dünyada isim ve soyadlarının önemli bir bölümünü hayvan isimleri teşkil ediyor. Hayvanlar insanın hem onurunu kurtarıyor hem de mizacını düzeltiyor.

Dahası, bir toplumda ne kadar çok hayvan figürü ya da markalaşmış hayvan sembolü varsa psikologlar o toplumlarda hayvan sevgisinin (dolaysıyla da insan sevgisinin) daha gelişmiş olduğunu söylüyor.

 

Nur Demirok

 

referansgazetesi.com

Ekleme Tarihi
16.05.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız