Hani eski bir söz vardır "Marifet iltifata tabidir" diye. Efe Rakı'nın genç patronu Egemen Demirtaş'la tanışınca bu lafın hiç de boşa söylenmediğini anladım. Genç kuşağın dinamik yöneticileri, pazarlamanın gerçeklerini anlaşılan daha çabuk kavrıyor.
Egemen Demirtaş iş dünyasının içinde pişerek buralara kadar gelmiş. Otuzlu yaşlarda genç bir CEO! Önemli başarıları var. Değme tecrübeli yöneticiye taş çıkartacak kadar da iddialı. Sohbetimizde edindiğim ilk izlenim "challenge" ve "inovasyon!"
Rakıda ilk özel teşebbüs olma ayrıcalığına sahip "Efe Rakı", Egemen Demirtaş'ın yaklaşımı sayesinde kurumsal inovasyon misyonunu benimsemiş. Sadece ürün bazında değil; marka, organizasyon, fiyatlandırma, dağıtım açısından da öyle. Hatta takım çalışmasıyla ortaya koydukları "iddialı hedef" planlamasında bile "yaratıcı aklın" incelikleri seziliyor.
Genç bir ekiple çalışıyor Egemen Demirtaş. İzmirli patronların estetik anlayışını yansıtan İstanbul Maslak'taki ofislerinde yetkin bir reklam ajansının kokusunu hissediyorsunuz ilk anda. Güler yüzlü modern insanlar karşılıyor sizi. Başlangıçtaki izlenim epey şaşırtıcı! Karşılama bankosunda Efe Rakı'nın yarattığı "oyalı serpuşlarıyla" efe görüntüleri çarpıyor gözünüze. Belki anason kokusu yok ama heyecan ve koşuşturma buranın farklı bir yer olduğunu anlatıyor.
Ulusal kimlikle dünyaya açılmak amaç
Egemen Demirtaş yaşından beklenmeyecek olgunlukta bir işadamı. Konuşup sohbet ilerleyince heyecanı kadar olamasa da ufak sıkıntıları olduğunu seziyorum. Rekabetin çoğu zaman kendi sınırları dışına taşıp kırıcı hale gelmesinden yakınıyor. Şöyle ulusal planda birleşip dışarıya açılmak varken firmaların kendi arasında ayrışmasına anlam vermekte zorlandığını söylüyor. Oysa Efe Rakı "inovasyon anlayışıyla" şimdiden bir dünya markası olmaya adamış kendini. Rakı, geleneksel özelliğiyle biraz da dünyadaki yeni arayışları anlatıyor ona göre.
İzmirlilik ruhu içinde Egemen Demirtaş karşı kıyıdaki komşunun bu işi yalnız kendine mal edip sık sık gürültü koparmasını da hazmedemiyor. "Rakı, sonuçta bizim kültürümüzün bir parçasıdır" diyor. İyi anasonun Çeşme'de yetişiyor olması, rakıya meze olacak çipuraların "Gerence Körfezi"nde büyüyüp gelişmesi onun hayal ettiği yolun ilk kilometre taşları olmuş.
Egemen Demirtaş iki önemli üstünlükten bahsediyor. İlki üretim hattında uyguladıkları yüksek güvenlik ve tüketiciyi koruma felsefesi. Efe Rakı'nın tüm çeşitleri belli standartlarda hep aynı kalitede üretiliyor. Birinciyle milyonuncu şişe arasında sapma yok.
İkincisi, yaptıkları işin alkolle ilgili olması onları tüketiciye azami saygı noktasına yöneltmiş. Üretim bilgileri taklit edilemeyecek ve silinemeyecek biçimde her bir ambalaja yazılıyor. Kapaklar ise kopyalanamayacak cinsten özel niteliklere sahip. Üretim prosesini sıkıca takip etmenin yalnız kalite açısından değil, vergi yükümlülüğündeki duyarlılıklarından da kaynaklandığını söylüyor.
Hedefi parçalara bölmek
Efe Rakı'nın "Efe Klasik", "Efe Yaş Üzüm Rakısı", "Efe 3 Distile", "Efe Organik" şeklinde çeşitli alt markaları var. Benim içkiyle aram hiç iyi olmadığı için bu işin "nefaseti" konusunda bir fikrimin bulunmadığını söylüyorum kendisine. Cevaben her ürün serisinin ayrı bir pazar değeri olduğunu anlatıyor. "Rakı erbabı yaşlı insanlar" kadar, orta yaşlı tüketiciler de aşinaymış Efe Rakı'ya. Zamanı gelince dışarıda da bu başarıyı yakalayacaklarını söylüyor. İşte tam bu noktada Egemen Demirtaş'a dışarıdan ortaklık teklifi alıp almadıklarını soruyorum. Aldığım yanıt, Efe Rakı'nın yalnız iç piyasaya değil, orta vadeli gelecekte dışarıya da hitap edeceği yönünde oluyor. Bunun için dünyadaki tüketim eğilimlerine cevap verebilecek yeni "inovasyonlar" peşinde olduklarını öğreniyorum. Anlaşılan bu amaç gerçekleştikten sonra uluslararası platforma çıkma kararı verilecek.
Egemen Demirtaş "inovasyon kültürünü" kurumsallaştırmak adına pazarlama felsefesinde "böl ve yönet" düsturunu benimsemiş. Buradaki "böl ve yönet" Latincedeki "divida et impera" (böl ve yönet) anlamında değil elbette. Sosyolojik ve politik anlamının ötesinde rakıyı sevenler için bölümlere ayırma stratejisiyle birkaç hedef aynı anda yakalanmaya çalışılıyor. Yani modern pazarlamada tüketici kitlelerini "algısal konumlarına göre bölmek" ve "ihtiyaçlarını yönetmek" kısacası! Aynı anlayışı şimdiden ihracat pazarları için de planlamaya başlamışlar.
Egemen Demirtaş yurtdışından gelen kimi teklifleri ise büyük duyarlılıkla değerlendirdiklerini söylüyor. Ufukta henüz kendilerinden kaynaklanan bir işbirliği arzusu yok ama her an bir sürpriz olabilir! En büyük kozları ise yüksek adetlerde üretim yapmak yerine her tüketici grubunu memnun edecek ölçekte butik ürünlere yer açmak.
Nur Demirok
referansgazetesi.com |