Böyle artış görülmedi yıllardan beri
Güngör Uras
Olayların içinden
[email protected]
2005 yılında 100.0 olan sınai üretim endeksi 2011 Ekim ayında 138.4 olarak gerçekleşti. Bu aylık üretim rekorudur. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında bile aylık üretimin geçmiş aylarda görülmeyen bir çizgiye ulaştığı anlaşılmaktadır.
Üretim artışı demek, gelir artışı, istihdam artışı demektir. Büyüme demektir. Ekonomi politikalarının hedefi en yüksek büyümeyi gerçekleştirmektir. Ne var ki biz büyümeden korkar olduk. Büyüdüğümüz için üzülüyoruz.
* Biz bu büyümeyi sürdüremeyiz... Sonunda bir yerden başımıza dert çıkacak diyerek dertleniyoruz.
* Eyvah. Büyüyoruz. Büyüdükçe ithalat artıyor.. Cari açık sorunu çıkıyor. Nereden döviz bulacağız? Bulamaz isek ne yapacağız? Diyerek dertleniyoruz.
Hükümet işte bu korku ile büyümenin frenlenmesine karar verdi. Büyümeyi frenlemek için (1) Maliye Bakanlığı vergileri artırıyor, harcamaları kısıyor. Bütçenin açık vermemesine çalışıyor. (2) Merkez Bankası’nın ne yaptığı ne yapacağı belirsiz ama... Başkanın ifadesine göre Merkez Bankası da büyümeyi sınırlandırıcı uygulamalar içinde. Sonunda kontrolü kaybetti ama. Başlangıçta döviz fiyatının yükselmesi için düğmeye bastı. Sonunda kontrolü kaybetti ama... Faizin belli koridor içinde yükselmesinin yolunu açtı. (3) BDDK kredi artışını yavaşlatmak istiyor. Bankalara talimatlar veriyor.
Geliniz görünüz ki bütün bunlar fayda etmiyor. Üretim artıyor. Üretim neden artar? (1) İç ve dış talep canlıdır. (2) Üretici stoğa çalışmaktadır. Üretim bu 2 nedenle artar. Günümüzde üreticinin stoğa çalışması mümkün değil. Stok zarar demek. Dış talep (ihracat pazarı) büyümüyor. Aylık ihracat rakamı kemikleşti. Bu durumda üretim artışının arkasındaki gücün iç talep olduğu ortaya çıkıyor.
Tedbirler işe yaramıyor
İç talep canlılığını sürdürüyor ki, üretim artıyor. İç talep neden canlı? (1) Maliye Politikası sıkı ama para politikası gevşek. Merkez Bankası piyasaya para salmaya devam ediyor. (2) Cari açık sorunu devam ediyor. Cari açığı kapatacak yabancı kaynak girişi devam ediyor. Dışarıdan giren kaynaklar (çok kişinin söylediğinin aksine) yatırıma değil, tüketime gidiyor. Ekim ayındaki bu büyük üretim artışı kasımda durmadı. Aralıkta durduğunu gösteren hiçbir işaret yok. Özet ile yılın son 3 aylık döneminde de (Hükümetin ve Merkez Bankası’nın tahminlerinin aksine) büyüme devam ediyor demektir. Bu yılı gene rekor büyüme ile kapatacağız.
Tehlike şurada: Bugüne kadar alınan tedbirlerle ekonominin yavaşlatılamadığını gören Hükümet ve Merkez Bankası önümüzdeki günlerde ek tedbirler alabilir. Vergiler, faizler artırılabilir. Kredilere sınırlamalar getirilebilir. Büyüme hızı artmış ekonomide frene hızlı basılır ise, ekonomi zınk diye duramaz. Sağa sola savrulur. Fren patlar. Hepimiz üzülürüz.
Özet ile ekonominin kaptanları zor durumda.
Euro’yu kurtarma zirvesi
Dün başlayan bugün sona erecek olan zirve, 24 ‘üncü AB Zirvesi imiş !. Bugüne kadarki zirvelerin amacı Yunanistan,İtalya gibi sorunlu ülkeleri kurtarma zirvesi idi. Bu zirve Euro’yu kurtarma zirvesi görünümünde.
27 AB üyesi ülkenin 17’si Euro sistemi içinde. Merkel ve Sarkozy”27 Ülke için geçerli yasaları değiştirmek zor. Euro sistemindeki 17 ülke için yeni bir yasa belirleyelim. Ülkelerde bütçe açığının milli gelirin yüzde 3’ünü,kamu borcunun yüzde 60’ını aşmamasını zorunlu hale getirelim.” diyorlar. Bilindiği gibi 1992 yılında kabul edilen Maastricht kriterlerinin en önemlileri de yüzde 3 bütçe açığı yüzde 60 kamu borcu sınırlaması idi. .Bugüne kadar AB’nin denetim ve yaptırım gücü olmadığından (ama daha da önemlisi zorunlulukdan) ülkeler bu sınırları aştı.