İlk ithalat haritamız çıktı; hayırlı olsun
Meral Tamer
Artık nihayet Türkiye’nin de bir ithalat haritası var. Çok geç kalındı, ama esaslı bir çalışma olmuş. Bütün sektörlerin ithalata hangi oranda bağımlılık gösterdiğini, her bir sektörün ne kadar üretim yaptığını, bu üretim için ne kadar ithal ara malı ve yatırım malı kullandığını en ince ayrıntısına kadar görebiliyorsunuz. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, dün İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında ekonomimizin ilk ithalat haritasını iftiharla tanıttı. Biliyorsunuz 2011’de 135 milyar dolar ihracata karşılık, 240.8 milyar dolar ithalat yaptık; dış ticaret açığımız tarihi bir rekora imza atarak 105.8 milyar dolara ulaştı. İhracatın ithalatı karşılama oranı, % 56.9 gibi utanılacak seviyede.
Tüketim malının payı % 12.3 Çağlayan “İhracattaki artıştan ne kadar mutluysak, ithalattaki artıştan da o kadar mutsuzuz. Ama önemli olan siz mutsuz musunuz?” derken halka sesleniyor ve “İthalattaki artış sizi mutsuz etmediği sürece bizim işimiz zor” demeye getiriyor. Durum tam öyle mi, pek emin değilim. Evet, Sayın Bakan’ın özellikle vurguladığı gibi geçen yıl tam 14.3 milyon adet cep telefonu satın aldığımız için 1.74 milyar dolarlık ithalatın sebebi biziz. Ama Türkiye’de üretildiği halde 871 milyon dolarlık ayakkabı, 123 milyon dolarlık cam bardak ve 43 milyon dolarlık şemsiye ithalatı yapıldığından yakınıyorsa, Uzakdoğu’dan gelen, halkın kesesine uygun ucuz ürünleri de mutlaka hesaba katılması lazım. Zaten mal meydanda. Tüketim ürünlerinin toplam ithalattaki payı sadece % 12.3. Bu oran, 29.7 milyar dolarlık parasal değere tekabül ediyor -ki içinde Sayın Bakan’ı mutsuz eden 1.74 milyar dolarlık cep telefonu da var.
Teşvikler Başbakan’ı bekliyor Hepimiz biliyoruz ki asıl sorun enerji ithalatı ve kimi sektörlerimizin üretimde ithalat bağımlılığında. Çağlayan “Geçen yıl dış ticaret açığı artan tek ülke biz değiliz. Japonya’nın dış ticareti 32 yıl sonra ilk kez açık verdi” diyerek sorunu hafifletmeye mi çalıştı, yoksa Japonya’daki büyük deprem ve tsunaminin ardından nükleer santrallerin durduğunu ve bu yüzden enerji ithal edilmek zorunda kalındığını unuttu mu bilemiyorum. Ama söylenenlere değil de rakamlara baktığımızda tablo çok net: 240.8 milyar dolarlık ithalatımızın 100 milyar dolarlık bölümü, başta enerji olmak üzere Türkiye’de üretmemizin mümkün olmadığı ya da henüz üretilmeyen ürünler. İkinci 100 milyarlık bölümde ise kömür, ilaç, yassı demir-çelik, kağıt ve pamuk gibi üretimin talebi karşılayamadığı ürünler var. Dolayısıyla çözüm yolu üretimden, sanayiden ve ciddi bir teşvik sistemiyle kanalların açılmasından geçiyor. Teşviklerin açıklanması ise Başbakan Erdoğan’ın 2. ameliyat sonrası, nekahat döneminin bitmesini bekliyor.
İthalat bağımlılık oranları İthalat haritasında 36 sektörde ithalat bağımlılık oranları belirlenmiş. Gübre % 72 ile ilk sıraya yerleşirken, demir-çelik % 69’la ikinci, kimyasallar % 56 ile üçüncü ve motorlu kara taşıtları da % 51”le dördüncü. Ancak daha da ince bir iş yapılmış e her sektörde Türkiye’de üretilen parçalardaki ithal madde oranları da ayrıca belirlenmiş.
Örneğin otomobili ele alırsak otomobil üreten firmaların yaptıkları ithalatın dışında, otomobilini içinde yer alan ve yerli üretilen saç, boya, metal aksam gibi diğer bileşenlerden gelen ithalatı da hesaplamışlar. Ve böylelikle Türkiye’de üretilen herhangi bir ürünün ne kadarının yerli olduğu bilinir hale gelmiş. Örneğin bu ince hesap da yapılınca otomobilde ithalata bağımlılık oranı % 51’den % 56’ya çıkıyor. Yerlilik oranlarına baktığımızda ise hazır giyim % 75’le başı çekerken, onu % 70.4’lük yerlilik oranıyla makine imalatı izliyor.
Çağlayan, “2023’te 500 milyar dolar ihracat derken ihracatın ithalatı karşılama oranını da % 80 olarak hedefliyoruz,” diyor. Umarız 10 yıllık bir sürede % 56.9’dan % 80’lere ulaşabiliriz. |