B (Brezilya) + R (Rusya) + I (India-Hindistan) + C (Çin) bir araya gelince, bunlara BRIC ülkeleri deniliyor.
2050 yılında dünyanın 5 büyük ülkesinden 4’ünün bu BRIC ülkelerinin olacağı tahmin ediliyor. Bu tahminin arkasında (1) Bu ülkelerin nüfuslarının büyüklüğü (2) Bu ülkelerin yıllık büyüme oranlarının yüksekliği var. Çin’in nüfusu 1.3 milyar, Hindistan’ın 1.1 milyar, Brezilya’nın 200 milyon, Rusya’nın 150 milyon. (ABD 300 milyon, Almanya 85 milyon, Fransa ve İngiltere 60’şar milyon.) Çin son yıllarda üst üste yüzde 9 dolayında, Hindistan yüzde 7 dolayında, Rusya ve Brezilya yüzde 5 dolayında büyüdü. (Batı’da sanayileşmiş ülkeler krizden önce yüzde 2-4 oranında büyüyebiliyordu.) Çin’de kişi başı milli gelir 3.300 dolar, Hindistan’da 2.700 dolar, Brezilya’da 6.600 dolar, Rusya’da 10 bin dolar dolayında. (ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’de kişi başı milli gelir 44-46 bin dolar dolayında.) Kişi başı milli gelir rakamı bir ülkede ortalama olarak bir kişi başına düşen üretim (katma değer yaratma) gücünü gösterir. İnsanların kişi başına ne kadar üreterek ne büyüklükte gelir elde ettiklerini ortaya koyar.
Kişi başı üretim önemli Kişi başı milli gelirin büyüklüğü (1) Ülkenin katma değer yaratma kapasitesinin ölçüsüdür. Bu da büyük ölçüde eğitime, teknolojiye ve verimliliğe bağlıdır. (2) Ülkenin ve ülke insanının alım gücünü gösterir. Nüfusun büyüklüğü ve de çok sayıdaki nüfusun küçük küçük üretimlerinin toplamından oluşan milli gelir rakamının büyüklüğü, bir ülkenin çok güçlü olduğunu göstermez. BRIC ülkelerinin toplam milli gelir rakamları büyüktür ama bu ülkelerde henüz eğitim ve teknoloji geridir. Verimlilik zayıftır. Kişi başı gelirin düşüklüğü nedeniyle iç pazarlar fakirdir. Bu ülkelerin büyüyebilmeleri büyük ölçüde ihracat yapabilmelerine bağlıdır. Bu ülkeler ihracat yapabilmek için Batı’nın zengin, sanayileşmiş ülkelerinin pazarlarına muhtaçtır. Bu pazarların başında da ABD de Avrupa ülkeleri (bunların da başında Almanya, Fransa, İngiltere) geliyor.
İhracatsız büyümek imkânsız BRIC ülkeleri sadece mal satabilmek (ihracat yapmak) için Batı’nın sanayileşmiş ülkelerine muhtaç değiller, mal satarak elde ettikleri parayı da en emin şekilde bu ülkelerde değerlendirebiliyorlar. Paralarının isteseler de istemeseler de Amerikan Doları’na bağlıyorlar. Amerikan Doları konusundaki tüm eleştirilerine, tüm alternatif arayışlarına rağmen bugüne kadar paralarını Amerikan Doları’ndan çözerek euro’ya, Japon Yeni’ne, Rus Rublesi’ne, Çin Yuan’ına bağlayan olmadı. BRIC liderleri önceki gün Rusya’da bir araya geldiler. Ulusal para birimlerini güçlendirerek, Amerikan Doları’na alternatif bir rezerv para birimi yaratma arayışını tartıştılar. Karşılıklı olarak birbirlerinin tahvillerini alarak ve paralarını takas ederek, dolara bağımlılıktan kurtulma imkânının olup olmayacağını konuştular. Bu konularda bir karar çıkmadı. Sadece IMF ve Dünya Bankası yönetimlerinde daha fazla söz sahibi olmak istedikleri açıklandı.
Güngör Uras
milliyet.com.tr |