Mersin’de tarım ve ticaret iyi, sanayi yok
Güngör Uras Olayların içinden [email protected]
Geçen cuma Adana’da derece 44’ü gösteriyordu. Radyoda hava durumunu anlatan uzman “hissedilir sıcaklığın” 50 derece olduğunu söylüyordu. Minibüse bindik. Mersin’e gidiyoruz. Bir saat 15 dakikalık yolculuk boyu minibüsü kullanan Mersin’li yolun sağındaki solundaki tarlalar hakkında bilgi veriyor.
Örtü altındaki yeşillikler üzüm bağları imiş. Tarsus Beyazı diye anılan sofralık üzümleri kuşlar yemesin diye bağların üzerine balık ağı gibi incecik örtüler çekilmiş. 450 bin ton üzüm bekleniyormuş. Erken hasat olduğu için bu üzümün iyi bir ihraç pazarı varmış. Sarı renge bürünen tarlalardan erken hasat buğday ürünü toplanmış.Sulu tarlalara ikinci ürün mısır ekilecekmiş. Narenciye ağaçlarında ürünler ceviz büyüklüğüne ulaşmış. İlginç olan, daha önce narenciye ağaçları, üzüm bağları olan bazı tarlalarda şimdi sıra sıra zeytin ağaçlarının yükselmeye başlaması. Zeytinde arz fazlası yakında ekonomiye bela olacak. Örnek: Nar para ediyor diyerek, dağa taşa nar ağacı dikmişler. Şimdilerde narın alıcısı yokmuş. Karpuz, yola uzak tarlalarda yetiştiriliyormuş. Yayladaki bahçelerde ihraç imkanı olan iri kiraz, şeftali ve erik üretimi varmış. Türkiye’deki seraların 1/5’i Mersin yöresinde imiş. Seralarda ise yemeklik domates üretimi önde imiş.
Ticareti başlatan Levanten’ler Mersin pek çok özelliği olan bir ilimiz. Bereketli toprakları var. Doğa güzel, her köşede farklı medeniyetlerin tarihi kalıntı var. (Çok kişinin haberi yok !) Mersin’de günümüzde ticaret, sanayinin önünde koşuyor. Bunun da ilginç bir geçmişi var.
Osmanlılar 1838 Serbest Ticaret Anlaşması ile yabancılara imtiyazlar tanıyınca, Mersin’e, değişik Avrupa ülkelerinden tüccar aileler göç etmiş. Levantenler diye adlandığımız bu aileler, Mersin’i ithalat-ihracat limanı haline getirmişler.
İç harpte Amerika’da pamuk üretimi duraklayınca, başka ülkelerde pamuk yetiştirme arayışına giren yabancılar Mersin’de pamuk tarımı başlatmış. 1863 yılında Mersin’de bir İngiliz ilk sanayi tesisi olarak “çırçır fabrikası” kurmuş.
Mersin’de ticaret o kadar gelişmiş ki, 1866’da ticaret odası açılmış. 1888’de Osmanlı ve Ziraat bankaları Mersin’de faaliyete geçmiş. O yıllar 12 ülkenin Mersin’de konsolosluğu varmış. Levantenler Mersin’e Batı uygarlığını ve yaşam tarzını da getirmiş. Şimdilerde Mersin’de gemi acenteliği yapan 3 Levanten aile kalmış. (Çok, hem de çok güzel bir Mersin araştırması: Gülizar Açık Güneş, Mersin’de Levanten Aileler, Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Lisansüstü Araştırması, 2010)
Borsa Başkanı ihracatı anlatıyor Mersin’de Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir ile sohbet ettik. Özdemir diyor ki: “1838’de kurulan ekonomik yapı devam ediyor. Mersin’in yerlileri ya tarımla uğraşıyor ya da topraklarını satarak yaşamlarını sürdürüyor. Mersin’e ticareti, bu defa yabancı ülkelerden değil de Türkiye’nin başka yerlerinden gelerek Mersin’e yerleşenler sürdürüyor.
1980’lerde Mersin’de ticari hayat “Bakliyat-Nakliyat” diye özetlenirdi. ”Körfez Krizi” Mersin’de büyük yıkıntıya yol açtı. Sonraki yıllarda Mersin turizm patlamasından yararlanamadı. Şimdilerde Mersin ekonomisi ticaret ve tarıma dayalı durumda. Türkiye’deki toplam yaş meyve ve sebze üretiminde ve ihracatında Mersin’in payı (narenciye ağırlıklı olarak) yüzde 30. Türkiye’den ihraç edilen bakliyatın yüzde 85’i Mersin’den ihraç edilir. Mersin’deki işletmeler Anadolu’da yetişen mercimeği, fasulyeyi, nohutu ve diğer bakliyat çeşitlerini toplar,ihracata hazır hale getirmek için işler ve Mersin limanından ihraç eder.”
Abdullah Özdemir bunları anlattıktan sonra ekliyor: “Mersin için önemli olan narenciyenin işlenerek ihracatı. Özellikle, arz fazlası limonu değerlendirecek sanayin kurulması. Yaş meyve ve sebzeyi işlemeden olduğu gibi ihraç ediyoruz.”
Benim derdim ise “sanayi üretimi”. Ne var ki Mersin’de küçük ölçekli işletmelerin sayısı artarken, ekonomik ölçekli yatırım yapılmıyor. Mersin’de “Ataş” rafinerimiz vardı. 1958’de yabancı petrol şirketleri tarafından kurulmuştu. 1978’de Deniz Baykal’ın “Devletleştirme teşebbüsü nedeniyle” ünlenen bu 2.9 milyon ton kapasiteli rafineri 2004’te kapatıldı. Şimdi akaryakıt deposu olarak kullanılıyor.
Mersin’de sanayi deyince, Çimsa çimento üretiyor. Anadolu Cam ve Şişe Cam’ın soda ve kromsan tesisleri var. Bir de gübre fabrikası. İşte o kadar. Son 25 yıldır Mersin’de ekonomik büyüklükte üretime dönük yatırım yapılmamış. |