Yanımızdaki Arap ülkeleri gibi su çıkarmak için 3 km kazmak gerekmiyor. Büyük bir istihdam imkanı var. Toplam istihdamın yaklaşık üçte biri tarımdan geliyor. İhracat pazarı çok geniş. Rusya ve Arap ülkelerinde üretim imkanları sınırlı. Arap ülkelerine helal gıda göndermek imkanı var. İç pazar da çok büyük. 72 milyon nüfusun % 44’ü 25 yaşın altında ve sağlıklı bir beslenmeye ihtiyacı var. Tarım, imalat sanayi gibi büyürken cari açık yaratmıyor. Tüm bu Allah vergisi imkanlara rağmen tarım üretimi toplam üretimin sadece %9’u (1995’te %15’i iken). Ne hükümetler tarımı en önemli stratejik sektör olarak görebiliyorlar ne de çiftçilerimiz dünyanın tarımda yeniden yapılandığı bir ortamda babadan gelen yöntem ve vizyonlarla çalışmaktan vazgeçiyorlar.
Brezilya nasıl becerdi?
Yaklaşık 200 milyon nüfuslu Brezilya bugün dünyanın en büyük tarım üreticilerinden biri haline geldi. Üstelik yıllarca Türkiye gibi geliri düşük, borcu büyük, enflasyonu yüksek, politikası istikrarsız olduğu ve ekonomisi IMF boyunduruğunda yönetildiği halde. 1990’ların ortasında uyandılar. Coğrafi açıdan çok büyük bir potansiyeli olan tarım sektörünü stratejik sektör ilan ettiler ve her yeni gelen hükümet tarıma destek verdi. Ama bütçesinden çiftçiye parasal teşvikler vererek, destekleme fiyatları açıklayarak değil.
Önce ülkenin tarım envanterini çıkardılar ve nerede en iyi ne yetiştirebilir ortaya koydular. Küçük ölçeklerin verimin en büyük düşmanı olduğunu görerek hukuki düzenlemelerle toprakların bölünmesini engellediler. Toprak reformu ve arazi islahı yaparak tarımsal arazi yaratarak çiftçiye dağıttılar. 2003-2007 yılları arasında 371 bin çiftçiye 32 milyon hektar (yani neredeyse Türkiye’nin yarısı kadar) tarım arazisi verildi. Dünyanın neresinde ne tür tarımsal ürünlere ihtiyaç olduğunu araştırıp ona göre bilinçli bir şekilde üretimlerini yönlendirdiler. Bugün Nijerya’nın şekeri, Hong Kong’un tavuğu, Almanya’nın tütünü, Japonya’nın kahvesi, Çin’in soya yağı ve portakal suyu Brezilya’dan gidiyor.
Ama belki de en önemlisi, dünyanın enerji açığını görerek tarımsal üretimle etanol ve biyodizel gibi alternatif enerji ürettiler. Ülkenin önemli ürünleri olan şekerkamışı, şeker pancarı ve mısırdan şeker ürettiler ve her şeker fabrikasının yanına rafineri kurarak şekerden etanol türettiler. Sadece etanol üretmenin yeterli olmayacağını gördüler ve buna talep de yarattılar. Ülkeye gelen otomobil ve traktör firmalarına üretimlerinin en az yarısının etanolle çalışması şartı getirdiler. Etanol pompası olmadıkça benzin istasyonu izni vermediler. O nedenle bugün Brezilyalı çiftçiler petrol ve enerji fiyatlarındaki artıştan etkilenmiyorlar. Başkan Lula Dünya Ticaret Örgütü’nün kapısından ayrılmayarak şeker lobisi yaptı ve gelişmiş ülkelerin Brezilya şekerine kapılarını açmalarını, ithalat vergilerini düşürmelerini sağladı. Biz şekere kota koyup (arzı kısarak) fiyat arttırıp çiftçiyi mağdur etmemeye çalışırken Brezilyalılar talep yaratarak çiftçilerine bolca ürettirdiler ve fiyat artışına çok gerek kalmadan kazanmalarını sağladılar.
Devlet her şeyi yapamaz
Elbette tarımı stratejik sektör ilan edecek ve hukuki düzenlemelerle tarım reformunu destekleyecek olan devlet. Ama tek başına yeterli değil. Çiftçilerimize de çok iş düşüyor.
Öncelikle verim arttırmanın birinci şartı olan büyük ölçeklere ulaşmaları gerekiyor. Güç birliği şart. Lobi yapıp politikacılardan taviz (yüksek destekleme fiyatı) koparmak için değil. Satın alımlarda ve ürün satışlarında pazarlık gücünü arttırmak, vizyon ve eğitim desteği almak için. Babadan kalma yöntemleri bırakarak teknolojiden faydalanmaları ve üretim risklerini azaltmaları, hiç değilse uygun ürünlerde damlama sulama gibi şart değişiklikleri yapmaları çok önemli. Artık çiftçiler evlerinde otururken don olup olmayacağını tarlasına gömdüğü ufacık sensörlerden anlayıp önlem alma yoluna gidebiliyor.
Özetle, devletin ve çiftçilerimizin tarımda çok daha büyük düşünmeleri gerekiyor. Ancak bu şekilde globalleşen dünyada ülkemizin büyük tarım potansiyelinden faydalanmamız mümkün.
kaynak. star |