Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 27 Nisan 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler


Osman MÜFTÜOĞLU
[email protected]



 
 
''Kolesterol motor ikaz ışığı gibidir''

Kardiyologlar, kolesterolü yüksek olanların, kalp damar hastalıkları bakımından daha fazla risk taşıdıkları görüşünde.


Ben de aynı kanaatteyim ama, bakın konunun uzmanlarından Dr. Murat Kınıkoğlu ne diyor: Kolesterol yüksekliği, arabaların motor ikaz ışığı gibi ciddi bir ‘gösterge’. Aldırmazsanız kısa dönemde sorununuz olmaz, ancak uzun vadede kalp damar hastası olma riskiniz artar.

KARDİYOLOGLARA göre, kolesterolün yüksekliğinin, hele hele LDL kolesteroldeki aşırı artmanın koroner kalp hastalığı yönünden risk yaratıp yaratmayacağını tartışıp durmanın hiç bir anlamı yok! Onlara göre, eldeki veriler -en azından şimdilik- kolesterolü yüksek olanların kalp damar hastalıkları, hatta felç atağı bakımından kolesterolü düşük olanlara oranla daha fazla risk taşıdıklarını düşündürüyor. Benim kanaatim de bu yönde; ama kolesterol yüksekliğini statinlerden önce “beslenme/aktivite” gibi “yaşam tarzı değişiklikleri” ile tedavi etmeye çalışan, kolesterol ilaçlarını da büyük bir dikkatle kullanan kardiyologlardan biri olarak bildiğim Dr. Murat Kınıkoğlu’na kulak verelim. Bakın, bu konuda Dr. Kınıkoğlu ne diyor: “Kolesterolün kalp kriziyle hiçbir ilişkisi yok diyen meslektaşlarım geçtiğimiz Cumartesi günü bir gazetenin doktor köşesine yazan annenin şu sorusuna cevap versinler: “Oğlum 19 yaşında, aileden gelen kolesterol yüksekliği var, şimdiye kadar iki kez enfarktüs geçirdi. Birer kez de sağ bacağındaki ve boynundaki damarlar tıkandı.”
Kolesterol – kalp krizi ilişkisini araştıran 1000 araştırmanın 990’ı kolesterolü en yüksek olan grubun kolesterolü en düşük olan gruba kıyasla daha çok kalp krizi geçirdiğini gösteriyor. Kolesterolün kalp krizinin tek ve en önemli nedeni olmadığını, mutlaka ilaçla düşürülmesi gerekmediğini ben de kabul ediyorum, buna karşılık ilaç firmalarının kolesterol konusunu suiistimal etmesi, bilimsel gerçekleri görmezden gelmemizi de gerektirmez. Dr. Kınıkoğlu, şu noktalara da dikkati çekiyor.

YANILGI NEREDE?

“Kolesterol hücrenin temel yapı taşıdır, o halde zararlı olamaz diyenler yanılıyorlar. Şeker de canlılar için çok önemlidir, vücudumuz besinleri şekere çevirerek enerjisini sağlar. Buradan yola çıkarak ‘Şeker faydalıdır, kan şekeri 300’e de çıksa önemi yok’ diyebilir miyiz? Aynı şeker gibi kolesterolün de fazlası zararlıdır. Ben kolesterol yüksekliğinin arabanın motor ikaz ışığı gibi ciddi bir ‘gösterge’ olduğunu kabul ediyorum. Kolesterolün 200 mg/dl iken, 250’ye çıkması motor ikaz ışığının yandığını, bir diğer deyimle o kişinin ‘kötü beslendiğini’ gösterir. Motor ikaz ışığı arabanın mutlaka sizi yolda bırakacağı anlamına da gelmez. Kolesterolü yüksek birçok insan hiçbir şikâyeti olmadan yaşantısına devam eder. Buna karşılık motor ikaz ışığı yanan ve yanmayan ellişer arabayı bir yıl boyunca takip ederseniz, ışığı yananların daha çok hasar çıkardığını görürsünüz. Yüksek kolesterolde bu böyledir, aldırmazsanız kısa dönemde bir sorunuz olmaz, ancak uzun vadede kalp damar hastası olma riskiniz artar.”
Kısacası, en azından şimdilik, “kolesterol yüksekliği ciddiye alınmalı mı, alınmamalı mı” ya da “yüksek kolesterol değerleri tehlikeli mi, faydalı mı” şeklindeki bir tartışmanın anlamı yok. Tartışılması gereken “kolesterolü azaltacak bir beslenme planının nasıl olması gerektiği, kolesterol sorunu olanların fazla kilolarını vermeleri, kan şekerini izlemeleri ve sigaraya ellerini bile sürmemelerinin zorunlu olduğu”dur. Bu kişilere kolesterol düşürücü bir ilacın ne zaman başlanılacağı, bu ilaçları kullanan kişilerin nasıl, ne şekilde izleneceği ise ayrı bir konudur.

Margarin kolesterolü arttırır mı?

- KOLESTEROL beslenme ilişkisinde sık tartışılan bir konu da ‘margarinlerin kolesterolü yükseltip yükseltmediği’dir. Benim görüşüm şu...Altmış yıl kadar önce mutfağımıza giren margarinlerin iddiası, başlangıçta ‘diğer yağlara göre daha ucuz olmaları’ idi. Buna kısa bir süre sonra sağlıkla ilişkili yeni bir iddia daha eklendi: “Tereyağında kolesterol vardır, margarinde kolesterol yoktur; o halde margarinler tereyağından daha sağlıklı yağlardır!”
Sadece bizde değil, diğer ülkelerde de doktor da toplum da bu bilgiye inandırıldı. Bize de tıp fakültelerinde öğretilen derslerde margarinlerin bitkisel yağlar olduğu, kolesterol içermedikleri, bu nedenle de sağlık için, özellikle de kalp ve damar sağlığı için tereyağından daha çok tercih edilmeleri gerektiği öğretildi.
Hocalarımız böyle deyip ders kitaplarımız böyle yazınca, biz de hastalarımızı bu yönde bilgilendirdik. Ama gerçek bir süre sonra ortaya çıktı ve görüldü ki, bitkisel yağlardaki doymamış yağların hidrojenasyon ile doyurulması bitkisel sıvı yağları sertleştirip tereyağı kıvamına getiriyordu ama söz konusu kimyasal işlem –hidrojenasyon- margarini sağlığımız için zararlı olabilen trans yağ asitlerinden de zenginleştiriyordu. Bu bilgi biz doktorları da, hastalarımızı da margarinden soğuttu. İyi de oldu bana göre. Her ne kadar geliştirilen yeni yöntemlerle margarin üreticileri hidrojenasyon tekniğini terk edip interesterifikasyon gibi daha güvenli yollarla üretim yapmaya başlasalar da bugün pek çok hekim ve hasta için (örneğin benim için) margarinler kalp sağlığı açısından güven veren yağlar değildir. Ben eğer ekmeğimin üzerine birazcık katı yağ süreceksem tercihimi margarinden değil, tereyağından yana kullanırım, yemeklerde de margarin yerine makul miktarda olmak kaydıyla tereyağı tercih ederim.

Bitkisel yağlar daha mı güvenli

HİÇBİR bitkinin kolesterol üretmediğini, kolesterol yerine ona son derece benzer kimyasal yapıya sahip başka maddeler –bitkisel steroller- üreterek ihtiyaçlarını karşıladıklarını biliyoruz. Kısacası hiçbir bitkide kolesterol bulunmuyor, bitkilerden elde edilen hiçbir besin de kolesterol ihtiva etmiyor. Elmada, armutta, mercimekte, nohutta, fındık, fıstık, ceviz, ayçiçeği, pamuk ya da mısırda yani hiçbir sebzede, meyvede, bakliyatta, tahılda kolesterol yoktur. Dolayısıyla ayçiçeğinden elde edilen ayçiçeği yağı, pamuktan elde edilen pamuk yağı, mısırdan elde edilen mısır yağı, bir tür palmiyeden üretilen palm yağı veya Hindistan cevizi, ceviz, fındık, keten tohumu yağlarının hiçbirinde kolesterol bulunmaz.

MUTLAKA ZEYTİNYAĞI

Ama ne var ki bitkisel yağların kolesterolden muaf olmaları onları –zeytinyağı dışında- sağlıklı yağlar kategorisine de sokmaz. Bunların hemen hiçbiri omega-3 gibi faydalı yağlar içermedikleri gibi fazlası kesinlikle sağlığa zararlı olabilen omega-6’lar gibi sorunlu yağlardan zengindirler ve bu yüzden de asla sağlığa faydalı yağlar olarak değerlendirilemezler. Bitkisel yağlar kolesterol sorunu olanlara da gönül rahatlığıyla tavsiye edilebilecek yağlar değillerdir. Bitkisel yağlardan sadece zeytinyağı – o da aşırı miktarlarda tüketilmemesi koşuluyla- kalp sağlığına zarar vermez, hatta soğuk pres yöntemi ile elde edilen sızma zeytinyağında damar sağlılığını destekleyebilecek bazı antioksidanlar da olduğu için faydalı olabileceği bile kabul edilebilir. Bana göre kalp damar hastalıklarında son yıllarda görülen patlamanın bir nedeni de zeytinyağı dışında kalan bitkisel yağların gereğinden çok ve sık kullanılmaları, özellikle de kızartmalık yiyeceklerse bu yağların tercih edilmesidir. Bitkisel yağların tekrar tekrar kullanılmaları da önemli bir damar tehdididir, tekrar tekrar kullanılan kızartmalık yağlar damarlar için aterojenik, bedeninizi için kanserojeniktir.

Hayvansal besinlere dikkat!

- YÜKSEK kolesterolün doğru diyetle az ya da çok ama mutlaka bir miktar düşürülebileceğini unutmamak ve işe önce beslenme modelini değiştirerek başlamak lazım. Bunun temel anahtarı ise son derece basit ve bir cümleden ibaret: Hayvansal besinleri olabildiğince azaltmak, özellikle yağlı hayvansal ürünlerin tamamını minimuma indirmek! Yani: Sebze ağırlıklı besleneceksiniz, abartmamak koşuluyla bakliyatlardan daha fazla istifade edeceksiniz, hayvansal ürünleri ölçülü tüketecek, yağsız ya da yarım yağlı olanları tercih edeceksiniz. Çünkü, kolesterol üretiminde en sık kullanılan yağ asidi olan doymuş yağlar en çok da hayvansal yağlarda bulunuyor.

Diyetle düşer mi?

ŞU nokta kesin gibidir: Çok özel bazı durumlar dışında yüksek kolesterol doğru bir diyetle düşürülebiliyor. Önemli olan diyeti doğru ve bilinçli yapmak, dikkatle uygulamaktır. “Kolesterol diyeti” yaptığını zanneden çoğu kişi bu işi doğru dürüst bilmiyor. Sorun bazen “eksik bilgilenmeden”, bazen de “dikkatsizlikten” kaynaklanıyor. “Diyet yapıyorum ama kolesterolüm düşmüyor!” diye yakınanların çoğu ile birazcık konuştuğunuzda yanlış yolda olduklarını bazı hataları tekrarlayıp durduklarını hemen anlayabiliyorsunuz.

AŞIRIYA KAÇMAYIN

Örneğin yoğurdun kaymaklısını, peynirin tam yağlısını yemeye devam eden biriyseniz, kırmızı etten vazgeçmeniz kolesterolünüzü düşürmenize yetmiyor. Bitkisel yağlar nasıl olsa kolesterolsüzdür ve kolesterolü yükseltmez diyerek her gün kaşık kaşık zeytinyağı tükettiğiniz zaman da kolesterolünüzü azaltmanız da mümkün olmuyor. “Ben kırmızı et yemiyorum, tavuk eti yiyorum!” diyerek de kolesterol savaşını kazanacağınızı zannetmeyin. Çünkü bir porsiyon tavuk etinde 60, aynı miktarda yağsız sığır etinde 66 mg kolesterol var. Eğer “yediğim et değil tavuk nasıl olsa” diyerek tavuk ızgarayı birkaç parça fazla yerseniz bedeninize giren kolesterol miktarı kırmızı etten fazla bile olabiliyor.

Doğru bilinen yanlışlar

- 1. Elma, yulaf kepeği, ceviz, balık ve benzeri bazı yiyeceklerin kolesterolü düşürdükleri doğrudur ama tam yağlı hayvansal ürünler yiyip diğer taraftan “gece suda bekletilmiş cevizin sabah suyunu içip kahvaltıda da kendisini yemek” size fayda sağlamaz.
- 2. Her sabah kahvaltıda “yağsız sütle hazırlanmış yulaf lapası” yiyerek de kolesterol azaltılamaz.
- 3. Yeşil çay ve benzeri antioksidanlar kolesterolü düşürmez ama kolesterolün en zararlı şekli olan okside LDL kolesterol oluşumunu yavaşlatabildikleri ya da okside LDL’nin yol açacağı mikropsuz damar iltihabı süreçlerini baskılayabilecekleri için fayda sağlayabilirler.
- 4. Kolesterol savaşını kazanmanın önemli ve öncelikli aşamalarından biri de şekeri azaltmak, hatta tamamen beslenme planından çıkarmak, un ve nişasta zengini yiyeceklere yüz vermemektir.
- 5. Balın, pekmezin, reçelin ve meyve sularının da damarlarınızı koruma gayretine yardımcı olabileceğini unutmayınız. Özellikle “vitamin takviyesi yapsın” diyerek abarttığınız taze sıkılmış meyve sularının, akşam keyiflerinize eklediğiniz meyve tabaklarının işinizi zorlaştıracağını aklınızdan çıkarmayınız.
- 6. Zeytinyağının sağlıklı bir yağ olduğu doğrudur ama ister sızma, ister riviera olsun fazla miktarda zeytinyağı tüketiminin hem kilo, hem de kolesterol kontrolünüzü bozabileceğini bir kenara not ediniz.
- 7. Her gün yapacağınız 30-45 dakikalık tempolu yürüyüşler kalbinizi en etkili kolesterol düşürücü beslenme planlarından daha çok destekleyecektir.
- 8. “Kolesterolle savaş” deyimini bir kenara bırakın, “kalp sağlığına yardımcı ol!” sloganını tercih edin. Kalp ve damar sağlığını desteklemek için hayatınızdaki yanlışları belirleyin ve değiştirin.









http://www.hurriyet.com.tr/

Ekleme Tarihi
05.03.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Kolesterol,Osman MÜFTÜOĞLU ,gıda
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız