Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

ÜLKEMİZİN yıllık gereksinimi 1.2-1.5 milyon ton ağırlındadır.

Ülkemizde yağlı tohum üretimi yetersiz olduğu için, her yıl yaklaşık 850-900 bin ton ham ve rafine yağ, 1.4- 1.6 milyon ton civarında da yağlı tohum ithalatı yapmaktadır.

Bu yağ açığımızın kapatılabilmesi için, 1980’li yıllardan beri uğraşırım. O dönemdeki Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Prof. Dr. Şabahattin Özbek Bey’in de desteği ile, pek çok toplantı, seminer ve kongrelere katılıp, Soya ve Kanola üretiminin önemini ve bu konuda ülkemizdeki mevcut potansiyeli anlatmıştım. Yine o dönemde çeşitli yazılar ve makalelerle konuyu gündemde tutmaya özen göstermiştir.

Ülkemizde 1960’lı yıllarda getirilmiş olan Kolza bitkisi özellikle Trakya yöresinde yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmış, ancak çiftçilerimizin kendi aldıkları tohumlarda genetik özellikler korunamadığı için, Kolza yağındaki insan sağlığına zararlı olan Erüsik asit ile küspesindeki hayvan sağlığına zararlı olan Glukosinalat oranları yükselmiş, ve nihayet 1979 yılında üretimi yasaklanmıştır.

Kolza’nın Kanada’da ıslahı sonucunda, Erusik asit ve Glukosinalat ihtiva etmeyen bir türü elde edilmiş, adına da, İngilizce “Canadian Oil Low Acid” (düşük asitli Kanada yağı) sözcüklerinin kısaltması olan “Kanola” denmiştir.

Kanola (Brassica napus Kanola Oleifera sp.), kışlık ve yazlık olmak üzere iki yetiştirme dönemine de uygundur ve tanesinde bulunan yüzde 38-50 yağ ve yüzde 16-24 protein ile önemli bir yağ ve yem bitkisidir.

USDA verilerine göre 1981 yılında dünyada 12 milyon hektar alanda yapılan Kanola ekiminden yaklaşık 11 milyon ton ürün alınmıştır. 2009 yılında ise dünyada 55 milyon ton Kanola ürünü hasat edilmiş ve bu üründen 21.5 milyon ton yağ elde edilmiştir.

Kanola son 5-6 yıldır dünyada Soya’dan sonra ikinci yap bitkisi konumuna gelmiştir.

Ülkemizde ise Kanola ekim ve kullanımı yavaş ilerlemektedir. 2000 yılında 82 ha alanda 187 ton üretim yapılırken, 2009 yılında 22 bin ha alanda yaklaşık 60 bin ton ürün alınmıştır. Bu gelişmede, hissedar olduğum Tohum şirketimize yaptığım baskılar neticesinde geliştirilip piyasaya sunulan Hibrit Kanola çeşitleri ile sağlanan verim artışları yanında, Trakya’daki Önder Çiftçi Derneği’nin yaptığı üretim ve ürün alım organizasyonlarının da payı büyüktür. 

Ülkemizde yağ ve yem bitkileri üretiminde Hibrit Mısır ve Hibrit Ayçiçeği çeşitleri yıllar önce kullanılmaya başlanmış, Kanola’da ise düşük tane ve yağ verimi olan standart çeşitler ekilmeye devam etmiştir. Hibrit Kanola çeşitleri, iklim, toprak ve yetiştirme koşullarına iyi adaptasyon, tane dökmeme, Glukosinolat ve Erüsik asit içermeme, hastalıklara dayanıklılık gibi özellikleri sayesinde daha yüksek oran ve kalitede yap ve tane verimi sağlamaktadır.

Yine telkinlerim doğrultusunda, Hibrit Kanola tohumları Türkiye’de üretilmeye başlamıştır. Bu sayede ülkemizin tohum ithalatıyla dışa bağımlığı nispeten azaltılarak çiftçimizin kaliteli tohuma daha uygun şartlarda ulaşmasına imkan sağlamıştır. Bugün ortağı olduğum şirketimiz bile, tek başına Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak düzeyde Kanola tohumu üretebilecek yetenek ve bilgiye sahiptir.

Kanola’ya olumlu özellikleri olarak, Buğday, Ayçiçeği, Şekerpancarı gibi bitkilerle münavebeye girerek kendinden sonra yapılan ekimlerde de verim artışlarına sebep olması, çiftçilere alternatif yaratarak daha fazla kazanç sağlaması, yazlık ekildiğinde Temmuz, kışlık ekildiğinde ise haziran ayında hasat olgunluğuna gelmesi (bu aylarda hiç bir yağ bitkisinin hasadı söz konusu olmadığı için atıl kapasite çalışan yağ ve yem fabrikalarının hammadde gereksinimini karşılayarak tam kapasiteyle çalışmalarına olanak vermesi), ekimden hasadına kadar mekanizasyona uygun olması, birim alandan birçok yağ bitkisine göre daha yüksek küspe ve yağ vermesini sayabiliriz.

Kanola bitkisinin çok önemli bir özelliği de yağının çok kaliteli olmasıdır.

Kanola yağı tekli doymamış yağlar yönünden zengin olup, kötü kolesterolü engelleme özelliğine sahiptir. Kanola yağı ideal yağ oranlarına sahip bir bitkisel yağdır. Tekli doymamış yağ oranı zeytinyağında yüzde 73, Kanola yağında ise yüzde 63’tür. Bu özelliğinin yanında ciddi miktarda A, D, E ve K vitaminleri ile Omega-3 ve Omega-6 içermektedir. Bilindiği üzere A vitamini antioksidandır, D vitamini ise kalsiyumun kemiklere taşınmasında baş faktördür. Bütün bu vitaminleri içeriğinde bulunduran Kanola yağının yanma derecesi 238 santigrat olup, yüksek ısıya ayçiçeği yağından daha iyi dayanır. Bu özelliği ile özellikle kızartmalarda, endüstride ve biyo yakıt üretiminde tercih edilmektedir.

ABD’de tüketilen yemeklik yağlarda soya ilk sırada yer alırken Avrupa’da Kanola yağı ilk sırada yer almaktadır. Ayrıca Avrupa’da üretilen biyo-dizelin yüzde 80’lik kısmı Kanola yağından sağlanmaktadır.

1980’li yıllardan bu yana Türkiye’nin yağ açığını kapatma arzu ve gayretim, tüm dünyada yükselen değer olan Kanola tarımının Türkiye’deki gelişimi ile bir nebze de olsa karşılık bulmuş oldu. İki milyon hektarlık tarla alanı Kanola tarımına uygun olan Türkiye’nin yağ açığının bu bitki sayesinde kapanması hayal değildir. Yeter ki çiftçilerimiz ile beraber tüm gücümüzle çalışmaya devam edelim.

 

hurriyet.

Ekleme Tarihi
29.08.2009
Ekleyen Kişi
Kemal Erdoğan

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız