Rüyada gibiyim, şoklardayım sanki!
Ahmet Yazıcıoğlu
Anadolumuzun batısındaki bütün verimli ovaları, taban arazileri berbat etmiş, bereket fışkıran toprakları, fabrikalar ve konutlarla doldurmuşuz. Ama Güneydoğu'da gördüğümüz ovalar hala bakir! Meslekdaşlarımızla, Medikal Park İzmir Hastanesi Genel Müdürü Veysi Kubba'nın davetlisi olarak Batman, Siirt, Mardin ve Diyarbakır'ı, üç gün boyunca dolaştık. Başhekim Yardımcısı Dr. Zeki Hozer'in koordinasyonu, Harun Aygün'ün (İzmir Has Ajans) organizasyonu ve oraları avcunun içi gibi bilen Batmanlı meslekdaşımız Nizamettin İzgi'nin rehberliğinde önce Batman'ı selamladık. 380 bin nüfuslu Batman, 1957'de ilçe olmadan önce her bakımdan geri kalmış bir beldeymiş. Kaderi 1947'de MTA'nın petrol bulmasıyla değişivermiş. 1990'da ise il yapılmış. Petrolden doğan Batman, aynı zamanda Hizbullah'ın da merkezi! Garzan ve Germik petrol sahalarından çıkarılan petrol, yurdumuzun akaryakıt ihtiyacının ancak yüzde 8'ini karşılıyor. Terör nedeniyle Batman ve ilçelerini terk eden Yezidiler, huzur ortamıyla geri dönmeye başlamışlar. Batman'da 14 ayrı günlük gazete yayınlanıyor.
BATMAN'DA AMERİKA! Batman Medical Park Hastanesi'ni, Başhekim Mahmut Akdağ gezdiriyor. 30 küvözün 30'u da dolu. Günde ortalama bin hastaya bakılıyor. Hastane, 1996'dan bu yana Batman'da çok büyük bir ihtiyacı karşılıyor. Türkiye Petrolleri Anomim Ortaklığı'nın Batman tesislerindeyiz. TED Koleji, olimpik yüzme havuzu, tenis kortları, modern bina ve lojmanları, ağaçlıklı yolları ve her türlü imkanıyla "Küçük Amerika" diyorlar oraya. Özelleştirildiği için Koç Holding'in çalıştırdığı Tüpraş tesisleri ile Botaş'ı, karşıdan görüyoruz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Hanım'ın memleketi, Güneydoğu Anadolu'nun çıkmaz sokağı Siirt'e de gidiyoruz. Terör belasından çok çeken Siirt'te fabrika yok, üretim yok ama, Arapça konuşan çok. 1960'lı yıllarda dokuz kapalı sineması olan Siirt'te bugün tek sinema bile yok! Bir zamanlar PKK'nın üssü Botan Vadisi'ndeyiz. Botan Nehri'nin üstünde yap-işlet-devret yöntemiyle dört ayrı baraj inşa ediliyor. Karşıda Yüksekova ve Şırnak, arkalarında Kuzey Irak.
HASANKEYF Tamamlandığında, Türkiye'nin Atatürk Barajı'ndan sonra ikinci büyük barajı olacak Ilısu Barajı'na doğru yol alıyoruz. Su tutulmaya başlandığında bir tarih son bulanacak. Raman Dağları'nın güney eteklerinde, Dicle nehrinin iki yakasında kurulu 12 bin yıllık Hasankeyf, olduğu gibi sular altında kalacak. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan'ın Otlukbeli Savaşı'nda ölen oğlu için yaptırdığı, dıştan silindirik, içten sekizgen Zeynelbey Kümbeti ile Artuklular'a ait iki katlı Artuklu Köprüsü'nü de sular yutacak. Büyük ve Küçük Saray'lar, İmam Abdullah Zaviyesi, Sultan Süleyman Külliyesi, El Rızk Camii, İç Kale, Ulu Camii gibi yerler gezilemeyecek. O güzelim mağaraların tamamı yok olacak. 1970 yılında Başbakan Demirel Hasankeyf'i dolaşırken, beş bin mağaranın birçoğunda insanların barındıklarını görünce "Olmaz" demiş, "Benim vatandaşlarım bu devirde mağaralarda yaşayamaz. Onları derhal sağlıklı evlere kavuşturun!" O zamanki aklıevveller de tarihi mağaraları yıkarak ya da doldurarak üstüne derme çatma konutlar yaptırmışlar. Sonraki yazıda Midyat'tan devam...
http://www.yeniasir.com.tr |