Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler




 Osman MÜFTÜOĞLU
 [email protected]

 20 Temmuz 2013




Un ve şeker erken yaşlandırıyor

Beslenme konusunda birbiriyle çelişen çok sayıda görüş var.


Bununla birlikte bazı bilgiler var ki onların doğruluğunu tartışma konusu yapmak artık gereksiz gibi görünüyor. Unun ve şekerin fazla miktarda tüketildikleri takdirde daha hızlı yaşlandırdığı, daha çok hastalandırdığı ve ömrü kısalttığı bilgisi de bunlardan biri.

Nasıl besleneceğiz? Proteini, yağı, karbonhidratı ne miktar ve oranlarda alacağız? Hangi proteinleri, hangi yağları, hangi karbonhidratları daha az ya da çok yiyeceğiz? Soruları çoğaltmak mümkün ve emin olun ki bu soruların her biri için birbirinin çok farklı, hatta birbiriyle taban tabana zıt yanıtlar bulabilirsiniz. Hem de altlarında son derece saygın bilim adamlarının imzalarını hayretle okuyarak!
Zaten bu nedenle de bir gün “Fazla miktarda protein tüketmeyin. Bedeninizi asidik yapar, damar sertliği riskinizi artırır, kalp krizi ya da felce zemin hazırlar, dahası kemiklerin içini de boşaltabilir!” diye bir uyarı okurken, yine aynı gün son derece değerli bir başka bilim insanının “Protein ağırlıklı beslenin, çünkü ilk insanlar bizden daha sağlıklıydı ve esas olarak hayvansal gıdalar -süt, yoğurt, peynir, et- yani protein tüketiyorlardı” şeklindeki görüşünü de bulabilirsiniz.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Kısacası beslenme konusunda -sık sık yazdığım gibi- birbiriyle çelişen çok sayıda görüş var.

ŞEKERİ VE UNU UNUTUN!

Bununla birlikte bazı bilgiler var ki onların doğruluğunu tartışma konusu yapmak artık gereksiz gibi görünüyor. Unun ve şekerin fazla miktarda tüketildikleri takdirde daha hızlı yaşlandırdığı, daha çok hastalandırdığı ve ömrü kısalttığı bilgisi de bunlardan biri. Aşırı un ve şeker tüketimi geçtiğimiz ve gelecek yüzyılın en önemli sağlık tehdidi gibi görünüyor. Elimizdeki yüzlerce güvenilir veri un -ve undan üretilen her türlü yiyecek, un katılan her türlü besin- ve şekerin -ve şeker eklenen her türlü yiyecek ve içeceğin- bizi hasta ettiğini gösteriyor.
Eğer daha sağlıklı biri olup daha az hastalanmak, daha sağlıklı bir ömür yaşayıp hatta daha uzun bir hayat sürebilmek istiyorsanız -ki bunların tümünü herkesin arzu ettiğini tahmin ediyorum- beslenmenize aman dikkat edin.
Dikkatinizi en çok da un ve şeker yüklü gıdaları olabildiğince az yiyip içmekte kullanın. Daha çok un ve şeker tüketmenin insülin direnci, kilo problemi, kan şekeri dengesizliği, kan yağ ayarlarında bozulma, ürik asit yükselmeleri ve neticede damar sertliği ve obezite gibi problemlere davetiye çıkardığından hiç kuşku duymayın.

Osteopeni mi osteoporoz mu

50 yaşın üzerindeki kadınları kemik sağlığı açısından iki sorun bekler: Bazıları kendilerini uzun süreli bir tedavi planının içinde bulurlar; diğerleri işin öneminin farkında olamadıklarından beklenmedik anlarda kemik kırıkları gibi ciddi sorunlarla karşılaşırlar.
Kemik yoğunluğu testini yaptırmak için menopozu beklemek gerekmeyebilir. Ailesinde “osteoporoz” yani kemik erimesi sorunu olan, geçmişte kırık öyküsü bulunan, ince yapılı, inflamatuvar barsak hastalığı ya da multipl skleroz gibi bazı hastalıkların tedavisini görenler daha erken dönemde kemik yoğunluğu ölçümü yaptırmalıdırlar.
Yaşı 65 ve üzeri olanlar kemik erimesi açısından en yüksek risk grubunu oluştururlar. Ölçüm sonuçlarının ön gördüğü sıklıkla takip yaptırmaları zorunludur. Kemik yoğunluğunun, normalin altında olmakla birlikte kemik erimesi sınırlarını aşmadığı “osteopeni” durumunda, destek tedaviye başlama ya da durumu izleyerek bekleme seçenekleri doktorları iki kampa ayırmıştır. Kullanılan ilaçların gribal enfeksiyona benzer bir tablo yaratması, yutma güçlüğüne ve bazı hastalarda uzun süren eklem veya kas ağrılarına yol açması kullanımlarını zorlaştırmaktadır.
Doktorunuzun size özel riski belirlemesi ve uygun gelen planı birlikte yapmanız en doğru yaklaşımdır. Kemik, kas ve eklem sağlığı her yaşta önemlidir. Asla “Artık çok geç!” değildir.
Büyüme çağında gelişen organların daha sonraki çabalarla bir şey kazanmayacağı, menopozda da hızla zayıflayacağı genel bir söylemdir. Ancak küçük kazançlar, engellenen ufak kayıplar bile çok önemlidir. Yiyecekler, doğrudan kemik yoğunluğunu artıramaz ama dengeli ve nitelikli bir beslenme planı yapmak işi kolaylaştırır. Günde ortalama 1200 mg kalsiyum ve 1000 UI D vitamini alarak, güneş ışınlarını da listeye ekleyerek kemik sağlığını koruma planı tamamlanabilir. Dr. Evren ALTINEL

Omega 3: Bitkisel mi, hayvansal mı?

Omega-3 yağlarının bitkisel olanı da var, hayvansal olanı da. Bizim vücudumuz da –tıpkı balıklar, tavuklar ya da diğer hayvanlar gibi- bitkilerden aldığı bitkisel omega-3 alfa linoleik asitten EPA ve DHA üretiyor. Bu üretim esnasında omega-3’ün önemli bir bölümü harap oluyor. Yani siz bol bol semizotu, ceviz tükettiğinizde kazandığınız bitkisel omega-3 ALA bedeninizde EPA ve DHA’ya dönüşüyor.
Ama ortalama bir porsiyon omega-3 zengini balıktan kazanacağınız EPA ve DHA’yı her gün bir avuç ceviz yiyerek anca kazanabiliyorsunuz.
Sadece bu nedenle bile omega-3 ihtiyacımızı karşılayabilmek için bitkisel kaynaklara güvenmemiz doğru bir yaklaşım değil. Doğru olanı tabiî ki cevizden ve diğer omega-3 kaynaklarından vazgeçmemek ama omega-3 ihtiyacını balıktan ya da omega-3 desteklerinden karşılamak.








http://www.hurriyet.com.tr

Ekleme Tarihi
20.07.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Osman MÜFTÜOĞLU ,Un ve şeker erken yaşlandırıyor
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız