Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler


 
Yalçın BAYER
 [email protected]

 22 Ağustos 2013








Ayçiçeğinde oyunlar

TÜRKİYE Ziraat Odaları İl Koordinasyon toplantısı Çorlu’da yapıldı.


Oda başkanları, ayçiçeği fiyatlarına isyan etti. Geçen Yıl 1 kg ayçiçeği 1.50 TL iken, bu yıl 1 TL’ye hatta onun da altına düşmeye başladı.
Tekirdağ Ziraat Odası Başkan Vekili Şerif Baykurt, üretici ve köylünün dışında tüketicinin ne gibi durumlarla karşılaşacağını bize şöyle özetledi:

“Ayçiçeği ülkemiz insanı için vazgeçilmez bir yağ bitkisidir, çünkü Türkiye bitkisel yağ tüketiminin % 70’ini ayçiçeği yağından karşılıyor. Ama gel gör ki ayçiçeği çiftçisi gerçekten şokta... Bizler Tekirdağ ve Trakya çiftçisi olarak ayçiçeğini yıllardan beri ekiyor ve ülke üretiminin ancak % 35’ini karşılayabiliyorduk. Hep diyorduk ki, özellikle ben 15 yıl Tekirdağ Ziraat Odası Başkanlığı yapmış biri olarak Adana, Konya, Urfa özellikle GAP bölgesinin ayçiçeği üretimine girmesiyle yurtdışına ödediğimiz milyarlarca dolar ülkemizde kalacağı için umutlanıyorduk. Buna karşın Türkiye’de yıllık üretim 900 bin tondan 1.6 milyon tona çıktı, üretim % 50 arttı ama fiyat % 30 düştü. Bunu anlamak mümkün değil. Sanılmasın ki bu üretilen ülke ihtiyacını karşılayacak.

Yine Türkiye yılda 400 ila 500 bin ton arası bitkisel yağ ithal etmek zorunda... 2013 yılı 1 dekar ayçiçeği maliyeti 190 TL. Bunun içinde tarla kirası yok, yani fiyat 1 TL seviyelerinde olursa ancak maliyet karşılanır, diğer taraftan ayçiçeğine verilen devlet desteği 3 yıldır neredeyse hiç artmadı. Hâlâ 24 kr; böyle giderse seneye Konya, Adana ve GAP çiftçisi ayçiçeği üretiminden kaçar. Bu da yine dışa bağımlılığı arttırır.
Geçmişte bunu biz yaşadık, bakın ta 1980’li yıllarda Türkiye ayçiçeği üretimi 1 milyon 250 bin tonlara ulaşmıştı. Ama özellikle 1984 sonrası ben dışarıdan daha ucuza getiririm mantığı ayçiçeği üretimini 650 bin tonlara kadar düşürmüştü.

TABAN FİYATI YOK


Lütfen diyorum, sayın yetkililer bizim bu sesimize kulak versinler.
Bu hafta içinde Tekirdağ’da hasat başlıyor. Ancak taban fiyatı yok. Zaten beklemek de yanlış olur, çünkü 2000 yılından itibaren ayçiçeği devlet desteklemesinden çıktı. Yani serbest piyasada belirleniyor. Burada şöyle bir yanılgı var; ayçiçeğinin en büyük alıcısı Trakya Birlik yıllara göre ülke üretiminin % 50’sine kadar mubaya (satın alma) ediyordu ancak 2000 yılından itibaren devlet bütün birlikler gibi Trakya Birlik’i de hesabını yap öyle al, zarar edersen ben karışmam dedi. Dolayısıyla fiyatlar tamamen dünya fiyatları da göz önünde bulundurularak belirleniyor. Hasbelkader ben de o kurumun 2005-2008 yılları arasında yönetim kurulu üyeliğini yaptım, ama yine de Trakya Birlik bu yıl geçmiş yıllarda olduğu gibi ortağını mağdur etmeyecektir.

ÇÖZÜM VE GÜMRÜK BİRLİĞİ


Dediğim gibi çözüm yurtdışından yapılan ithalatta uygulanan vergilerin arttırılması, 1995 yılında AB ile yapılan Gümrük Birliği antlaşmasına göre devlet ithal edilen ay çekirdeğinden % 27, ham yağdan da % 36’dan fazla gümrük vergisi uygulayamıyor. Bu da o günkü hükümetin yaptığı en kötü antlaşmalardan biri, bunu da belirtmek lazım. Bu sebeple ‘referans fiyat’ uygulayarak bu işi çözmek gerek. Çünkü geçmişte bu sistem uygulandı.
Nedir bu sistem diyeceksiniz, referans fiyat uygulamasında devlet sanayiciye dedi ki, ‘Sen kaça alırsan al ama ben 750 dolardan vergini alırım’ bu da otomatik olarak ithal fiyatlarını yükseltti. Bugün aynı sistem uygulanırsa ve alınan bu vergiler devletin cebinden hiç para çıkmadan çiftçiye verilen desteklere eklenerek devlet desteği en az kg başına 50 kr’a çıkartılırsa, ülke çiftçimizin mağduriyeti giderilebilir. Yoksa Konya, Adana, GAP çiftçisi ayçiçeği üretiminden kaçar, yine dışarıya bağımlı hale geliriz. 2008 yılında dünyadaki krizde ayçiçeği fiyatları 950 dolara kadar çıktı, biz üretmeyelim de görelim bakalım yağı kaça yiyoruz.”

Gazeteci Metin Turan ve Mustafa Sabri Hazretleri olayı nedir

TRT Genel Müdürlüğü dün köşemizde yer alan ‘Mustafa Sabri Efendi’ başlıklı yazıya ‘hiddetli ve şiddetli’ bir açıklama gönderdi. Açıklamada ne yazık ki, yazının esas sahibi Yeniçağ gazetesi yazarı Aslan Bulut’tan söz edilmiyor. Biz Bulut’un yazısından ilginç bir bölüme yer vermiştik. Bulut yazısında “Metin Turan’ın, bana bir şey olursa, beni Gafir Mezarlığı’nda, Mustafa Sabri Hazretleri’nin kabrine defnedin” dediğini aktarıyor” dedikten sonra şu bilgileri veriyor bize:
“Mustafa Sabri Hazretleri, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında ölüm fetvası veren kişidir. 150’likler listesindedir; vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 1927’de yazdığı bir şiirde, ‘Türklükten istifa ediyorum. Tövbe yarabbi, tövbe Türklüğüme, beni Türk milletinden addetme’ demiş birisidir. Böyle bir adamın yanına gömülmeyi isteyecek kişinin TRT’de ne işi vardı diye sordum.
Dolayısıyla haberde bir yanlışlık yoktur; yorum ise hürdür.”
Sadece insani olarak Metin Turan’ın başına gelenlerden bir meslektaşı olarak elbette üzüntü duyarız.
Ama bu olayı görmezlikten de gelemeyiz; Aslan Bulut da bunu yapmıştır.

CHP’li vekilin tepkisi

Atatürk’ü çıkar Said-i Nursi’yi koy


CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya soruyor:
“Türkiye genelinde kaç eğitim kurumuna Said-i Nursi adı verilmiştir? Bu eğitim kurumlarının eski adları nedir? Said-i Nursi’nin hangi özellikleri nedeniyle eğitim kurumlarına adı verilmektedir? Said-i Nursi’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne veya çağdaş eğitime ne gibi katkıları olmuştur? Son 3 yılda Atatürk adını taşıyan kaç eğitim kurumunun adı değişmiştir? Ders kitapları ve öğretmen kitaplarında Atatürk resmi, İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe’nin bulunmamasının nedeni nedir? Bunlardan neden rahatsızlık duyulmaktadır?

Yangın mevsimi uzadı

ZİRAAT Y. Mühendisi Alaettin Hacımüezzin yazıyor:
ORMAN uzmanı Yücel Çağlar, uzun suredir orman yangınları konusunda ülkemizin alması gereken tedbirler üzerinde bir kez daha uyarıyor.
Orman yangınlarını söndürme konusunda köy tüzel kişiliğine -köy mevcudunun azalması, bu konunun uzmanlık işi olmasını düşünmeksizin- görev verilmesi... Orman Muhafaza memurlarının sayılarının azalması ve yaşlarının (45-50 gibi) yüksek olmasına, ‘yangın çağrısı yapabilen’ orman ağacı çeşitliliğine vurgu yapıyor.
Diyor ki:
“Orman Muhafaza memuru sayısı ise 2008 yılında 5.678; 2011 yılında ise 5.836 olmuştur. Bu sayı, 2000 yılında 8.196 idi”
Doğaya düşkünlük üzerine şapka çıkarıyorum. Bu gelişmiş ülkenin bu konudaki tutumunu hatırlamamak mümkün değil.
Bir bilgi daha...
“ABD’de Orman İdaresi artık Yangın İdaresi oldu.”
Kaliforniya’nin ortalama yangın mevsimi, 1970’ler ve 1980’lere kıyasla 78 gün uzadı. Eskiden mevsim haziranda başlayıp eylülde sona eriyordu. Orman idaresi artık yangınla mücadele elemanlarının nisan ayında ayında ise alıyor, kasım veya aralık ayına kadar çalıştırıyor.
Ulusal orman idaresinin bütçesinin yarısı yangın söndürmeye harcanıyor.
Bir kongre üyesi “İdare artık, ABD Orman İdaresi değil, ABD Yangın İdaresi” diye şikayet ediyor. Yangınlar kasırgalar gibi daha sık değil daha büyükler. (Kaynak: BILL Mc kibben’in “duunya” kitabi sayfa: 41)
Demek ki bizim ülkemizde de yangın mevsimi uzamıştır. Ve başka ülkelerde de yangın boyutları bizi de düşündürtmelidir.










http://www.hurriyet.com.tr/

Ekleme Tarihi
22.08.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Yalçın BAYER ,Ayçiçeğinde oyunlar
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız