Abi, kaç paraya olur?
![](http://www.gidatarim.com/contents/icerik/12_22022013023354.jpg) Güngör Uras Olayların içinden [email protected]
Son zamanlarda her şeyi ‘para’ ile ölçüyoruz. Hayat denilince gündeme ‘çimento, demir, toplu konut, AVM’ geliyor. Gençlik mi? “Çoğu aldatılmış. Eylemci...” Ya spor? “Parayı bastırırız... Siyahı beyazı istediğimiz futbolcuyu kiralarız... Olimpiyatlara gönderecek sporcu yetiştiremiyor isek ne gam... Buluruz en iyi yabancıları, parayı bastırırız. Türk vatandaşı yapar, müsabakalara sokarız...” İşte bu ahval ve şerait altında, her 4 yılda bir ayranımız kabarıyor. Olimpiyatları Türkiye’de yapmaya soyunuyoruz. Halkımızı ‘oldu, olacak’ diyerek bir süre heyecanlandırıyoruz. Olmuyor. Üzülüyoruz. Olimpiyat oyunlarının Türkiye’de düzenlenmesi için yollara düşen Büyük Türk Büyükleri’nin arayışı ne? “Abi 15 milyar dolar mı, 30 milyar dolar mı?.. Ne kadar ise, parayı bastırırız... Yüzme havuzu, stadyum... Ne gerekiyor ise yaparız. Ülkede inşaat sektörü gelişir” deniliyor. Olimpiyat ruhunu, felsefesini hatırlayan yok. Sporcu olmadan olimpiyat yapılamayacağını düşünen yok.
Ruh var, felsefe var Bütün bunlara rağmen ben de oylama sonucuna üzüldüm. O üzüntü ile, “Bu olimpiyat denilen şey nedir, başka ülkeler olimpiyatlara ev sahipliği yaparken biz neden yapamıyoruz?” diyerek kitapları karıştırdım. Özdilek, Şentürk ve Dostyılmaz’ın ortak bir çalışmasını buldum. Araştırmacılar diyorlar ki, “İnsanoğlunun ıslahı için evrensel bir akitle benimsenen Olimpiyat Oyunları’ndaki amaç: * Sporun, insanın bedensel olduğu kadar beyinsel gelişmesinde de katkısı olduğunu anlatmak, * Daha iyi ve barışçı bir dünya için, gençlerin spor yoluyla birbirlerini anlamaları ve dost olmaları imkânlarını yaratmak, * Evrensel bir iyi niyet ortamı oluşturmak amacı ile Olimpizm prensiplerini dünyaya yaymaktır.” Daha sonra Olimpiyat oyunlarını ihya etmek üzere, Pierre de Coubertin’in öncülüğü ile 23 Haziran 1894 tarihinde Paris’te toplanan kongrede belirlenen “Olimpizm”in temel ilkeleri sıralanıyor.: “* Olimpizm vücudun, iradenin ve düşüncenin tüm özelliklerini, dengeli olarak birleştiren ve geliştiren bir hayat felsefesidir. * Olimpizm, gayretli olmanın zevkini anlatan, insanın örnek hareketlerde bulunmasının eğitsel kıymetini tanımlayan, uluslararası etnik prensiplere saygılı olmanın yararını benimseyen yaşama tarzını yaratmaya çalışan bir ilkeler bütünüdür. * Barış ve huzur içinde yaşanan ve insan onurunun korunduğu bir toplumun oluşmasını teşvik etmek, insanların uyumlu gelişmelerini sağlamak için sporu (her alanda) insanlığın hizmetine sunmak Olimpizm’in temel amacıdır.”
Sporcusuz Olimpiyat olmaz Oylama sonucuna benim gibi üzülen “Büyük Türk Büyükleri” de bu üzüntünün rüzgârında inşallah olimpiyat ruhunun, felsefesinin ne olduğunu araştırırlar. Olimpiyatların ‘tesis’den ibaret olmadığı, önce gençlerimizin, halkımızın spora yöneltilmesinin gerektiği anlaşılır. Sporun her ne pahasına olur ise olsun yarış kazanmak olmadığı hatırlanır. Sporun arkasında, ahlâk, sevgi, huzur, barış gibi değerlerin bulunduğu fark edilir. Olimpiyat defterini hemen kapatmayalım. Madem ki yola çıktık, yola devam... Olimpiyat ruhunu, felsefesini benimseyerek, sporun bir yaşam tarzı olduğunu anlayalım. İnsanların, onurlarının korunduğu barış ve huzur ortamında spora yönlendirmelerinin önemini görelim, bilelim. Buna inanarak her yaşta insanımızı seyirci koltuğundan sahaya indirerek spor yapmaya yönlendirelim. Özetle, insanlarımız spor yapmıyor ise sporun ne anlamı var? Sporcumuz yok ise ‘para ile tutulan yabancıları sahaya salarak’ sporda iddialı olmaya kalkışmanın ne anlamı var? (Bilgi için: 2012 Olimpiyatları’na Japonlar 24 dalda biz 16 dalda katıldık. Onlar 295 sporcu gönderdi. Biz 114 sporcu gönderdik. Onlar 7 altın 14 gümüş, 17 bronz 38 madalya aldı. Biz 2 altın, 2 gümüş, 1 bronz, toplam 5 madalya aldık.)
http://ekonomi.milliyet.com.tr/ |