Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler


 Ege CANSEN
 [email protected]

 11 Eylül 2013




Hem tıka basa yedim hem hızla zayıfladım

HEM tıka basa yemek hem de zayıflamak mümkün değildir.


Bunu beslenme uzmanları yazsa da inanmayın. Öyleyse, hem TL değerli olsun, hem cari açık ve dış borç azalsın diyenlere de inanmayın. Çünkü bu da mümkün değildir. Dünyanın en okumuş, en yazmış, en deneyimli, en keskin zekâlı, en piyasa cambazı merkez bankacısı bulunup, bizim Merkez Bankası’nın başına oturtulsa da bu yapılamaz. Ehil bir merkez bankacısının, para yönetiminde göstereceği başarının, ülke ekonomisine yapacağı katkı inkâr kabul etmez. Çünkü merkez bankaları “otomatik pilot”la yönetilemez. Durum muhakemesi ister. Daha da önemlisi ehil olmayan bir başkan, yapacağı hatalarla ekonomiye ciddi hasar verebilir. Bunu da zikredelim. Ama aşırı değerli ulusal para ile cari açık kapanmaz. Bunu da iyi belleyelim.

HER YIL, MİLLİ GELİRİN YÜZDE 6’SI KADAR CARİ AÇIK SÜRDÜRÜLEMEZ

Türkiye’nin dış borcu milli gelirinin yüzde 50’sini geçti. Gelecek 10’da, geçen 10 yıldaki kadar cari açık verilse, dış borcun milli gelire oranı yüzde 100’ü geçecektir. Lütfen “Ülkenin Net Uluslararası Yatırım Pozisyonu” diye adlandırılan dış borç ile bir ülkenin iç borcunu karıştırmayın. Dünya’nın en büyük “net” alacaklı ülkelerinden Japonya’nın yüzde 230’ü aşan veya Almanya’nın yüzde 90’a yaklaşan “Kamu Borcu/Milli Gelir” oranını “net dış borç” oranı ile karıştırmayın. Türk ekonomisinin çözülmesi gereken yapısal sorunu, sürdürülemez cari açığıdır. TL’nin net olarak (enflasyondan arındırılmış) değer kaybetmesinden başka hiçbir değişim bu sorunu çözmez. “Çin, parasını yapay olarak düşük değerli tutuyor, bu sayede ihracata dayalı hızlı büyümesini sürdürebiliyor” diyenler niçin aynı şeyin Türkiye için geçerli olmadığını savunuyor? Yoksa “faiz lobiciliği” bu mu?

FAİZ SİLAHINI ÇEKMEK KENDİ AYAĞINI VURMAKTIR

Cari açığı usulca (yumuşak inişle) kapamayı amaçlayan Merkez Bankası, niçin döviz fiyatını düşürmek için faizleri arttırmıyor diye eleştirilemez. Bu bir araç-amaç tutarlılığı konusudur. Üstelik yüksek faiz, iç borcu da büyütür. Merkez Bankası, bir yandan döviz fiyat artışına izin verirken, diğer yandan kredileri kısarak enflasyonu frenlemeye çalışıyor. Yoksa Türkiye’de petrol bulundu ve cari açık sorunu kökünden çözüldü de biz mi duymadık? Merak etmeyin sıcak döviz yine gelecektir. Aslında ona izin vermemek gereklidir.

CARİ AÇIK KAPANMASI ÖNCE FAKİRLEŞMEK DEMEKTİR

Geldik meselenin can alıcı noktasına. Cari açık azaldıkça, milli gelir artacaktır. Ancak ilk aşamada iç piyasa küçülmesi milli geliri aşağı çekeceğinden, büyüme hızı yine düşecektir. Asıl önemlisi, borç yiyemeyeceği için halkın harcanabilir geliri düşecektir. Yani bu yapısal dönüşüm, halkı, son 10 yılda “gördüğünden geri koyacaktır”. İşte “ekonomi politik” burada devreye girecektir. Tüm siyasi partilerimiz “cari açığı ve dış borcu” nasıl azaltacaklarını sosyal maliyeti ile birlikte açık ve seçik olarak ortaya koymalıdır.
SON SÖZ: İktisatçıya popülistlik yakışmaz.











http://www.hurriyet.com.tr

Ekleme Tarihi
11.09.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Ege CANSEN
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız