Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler


 Osman MÜFTÜOĞLU
 [email protected]

 30 Ekim 2013




DHA mı EPA mı?

DHA ve EPA, omega-3 yağ asitlerinin kısaltılmış isimleri.


Beyin/bellek ve göz sağlığı söz konusu olduğunda DHA ön plana geçiyor. Damar sağlığı, pıhtılaşma sistemi ve kalp sağlığı söz konusu olunca da EPA favori gösteriliyor.

DHA ve EPA, omega-3 yağ asitlerinin kısaltılmış isimleri. Birinin “Docosa Hexaenoic Acid”, diğerinin “Eicosa Pentaenoic Acid” şeklinde oldukça uzun ve telaffuzu zor isimleri var.
Pratikte bu kısaltmalarla tanınıyorlar. Her ikisi de son derece önemli mucize maddeler.
Beyin/bellek ve göz sağlığı söz konusu olduğunda DHA ön plana geçiyor. Damar sağlığı, pıhtılaşma sistemi ve kalp sağlığı söz konusu olunca da EPA favori gösteriliyor.
Bedenlerimiz (hücrelerimiz) bunların ikisini de üretemiyor.
Onları ya hazır olarak kazanmak zorundayız –ki hazır şekilleri sadece hayvansal gıdalarda bulunuyor, balıkla, süt ürünü, et ve yumurtayla kazanılıyor- ya da bitkisel omega-3 olarak da bildiğimiz Alfa Linoleik Asit (ALA) den zengin bazı bitkisel gıdaları bol ve sık -keten tohumu, ceviz, semizotu, yeşil yapraklı sebzeler- yememiz lazım. Bitkisel omega-3 olan ALA’yı karaciğerlerimiz EPA ve DHA’ya çeviriyor. Ama yine de en iyisi EPA ve DHA’yı hayvansal besinlerle kazanmak.

GIDALARDA İKİSİ DE VAR

Bedenimizde ihtiyacımız kadar DHA ve EPA bulundurmanın yolu bu ikiliden zengin besinleri -yağlı balıkları, yumurtayı- yeteri kadar yemekten, ALA zengini bitkisel ürünleri -özellikle cevizi, keten tohumunu- bol ve sık tüketmekten geçiyor.
Yani her gün mutlaka bir takviye omega-3 hapı almak zorunda değiliz.
Yeter ki yukarıdaki besinleri yeteri kadar yiyelim.
Eğer bedenimizde kâfi miktarda DHA ve EPA’mız varsa bunlar bizi kalp krizlerinden, aritmilerden, damar sertliğinden korumaya yardımcı oluyor.
Kan basıncımızı ayarlamada destektir. Eklemlerimiz daha sağlam ve kaygan hale geliyor.
Depresyon ve benzeri ruhsal sorunlarla karşılaşma ihtimalimiz azalıp belleğimiz güçlü kalıyor.
Zihni daha berrak, zekâsı daha güçlü, gözleri daha iyi gören, bedeni daha iyi gelişen daha başarılı, zeki, uyanık, cin gibi çocuklara sahip oluruz.

DESTEK OLARAK ALALIM MI

Bana göre haftada üç kez 150-200 gram yağlı balık yiyebilirsek ihtiyacımız kadar DHA ve EPA’yı bedenimize kazandırabiliriz.
Yemek listemize daha çok semizotu, yeşil salatalar ekleyerek, salatalarımıza daha sık keten tohumu ilave ederek, atıştırmalıklarda cevizi tercih ederek daha da güçlendirebilirsiniz.
“Ben balık yemiyorum, balığı sevmiyorum, keten tohumundan da, yağından da hoşlanmıyorum” diyorsanız omega-3 takviyelerinden istifade etmeniz de mümkün.
Not: Balığı yağda kızartmadan yiyiniz, hele hele mısır ununa batırıp da kızartıp yemeyiniz ki bedeninize daha çok omega-3 girsin, bu tür hatalar balığın omega-3 kapasitesini yok ediyor.

KRİLL Mİ, BALIK MI?

Omega-3 takviyelerinin hepsinin balıklardan elde edilmediğini de bir kenara not ediniz. Bir deniz canlısı olan Krill isimli karides benzeri bir deniz canlısından elde edilen omega-3 kapsülleri de satılıyor.
Bunlardan faydalanmanız da mümkün. Krill’den elde edilen omega-3 yağlarında cıva birikimi tehdidi de yok.
Bu çok önemli bir avantaj. Piyasada satılan çoğu DHA takviyesi (özellikle saf DHA hapları) balık dışı kaynaklardan özellikle de alglerden (bir çeşit yosun) elde ediliyor.
Saf DHA takviyeleri gebe kalmaya karar veren genç hanımlara ve hamilelere ve çocuklara öneriliyor.
Çünkü bebek doğuma kadar ihtiyaç duyduğu DHA’nın tamamını anneden alıyor, yani annenin DHA rezervlerini sonuna kadar kullanıyor.
Hatta bazı uzmanlar doğum sonrası depresyonunun nedeni olarak da annedeki DHA eksilmesini sorumlu tutuyor.
Kısacası çocuk doğurmaya karar veren, gebe kalan annelerin, yeni doğum yapan emzikli annelerin ve çocukların DHA’ya ihtiyacı var.
Kısacası bu ikiliden DHA da EPA da olmazsa olmaz doğal maddeler.
Birinin diğerine üstünlüğü yok. İkisine de yaşamsal düzeyde ihtiyacımız var.

Kansızlık teşhisi nasıl konur?

Kansızlık sorununun birçok işaretleri var. Yorgunluk, halsizlik, çarpıntı, eforla ortaya çıkan nefes darlığı, unutkanlık, isteksizlik ve daha pek çok şikâyet kansızlıkla ilişkili olabiliyor. Muayene bulguları da önemli. Solukluk, yanak büyümesi, lenf bezlerinin irileşmesi teşhise götüren yolda ciddi ipuçları. Ancak kesin teşhis için bazı testlere ihtiyaç var.
İlk yapılan test “hemogram” olarak biliniyor. Bu test kansızlığın hangi nedenle oluştuğunu ve ne tipte olduğunu düşündüren önemli bulgular veriyor. Ayrıca ihtiyaca göre kanda demir, B12 vitamini, folik asit ölçümleri yapılabiliyor.
Genetik nedenli kansızlıklara teşhis koyabilmek için hemoglobin elektroforezi tetkiki de istenebiliyor.

Pankreas kanserinin erken bir belirtisi var mı?

Pankreas kanseri ancak ileri dönemlerde belirti veren, belirtileri çoğu zaman hastalık ilerlediği, hatta çevre organlara yayıldığı zaman ortaya çıkan bir hastalık.
Tümörler en sık pankreasın ön-baş kısmına yerleşiyor, safra yollarını tıkayarak sarılığa, mide ve on iki parmak bağırsağına baskı yaparak hazımsızlık, şişkinlik, ağrı yakınmalarına yol açıyor.
Kilo kaybı, karaciğer metastazlarıyla ortaya çıkan ve tümörün çevre dokulara yaygınlaşması halinde iyice belirginleşen beli ve karnı kuşak şeklinde saran ağrılar da ileri dönem işaretleridir.
Kısacası pankreas kanserini erken yakalamak ancak rutin sağlık taramaları esnasında mümkün olabiliyor. Kan analizlerinde “Ca19-9” adı verilen tümör işaretine de bakılabilir ama bu testin güvenilirliği ve duyarlılığı sınırlıdır. Hastalık çok ilerlemesine rağmen yükselmeyebiliyor. Daha da önemlisi safra kesesi ve başka organ hastalıklarında da artabiliyor.
Görüntüleme yöntemleri (tomografi, ultrasonografi, MR) taramalar da işe yarayabiliyor. Bununla birlikte kalın bağırsak, meme, prostat ya da rahim kanserinde olduğu gibi pankreas kanserinde planlı olarak yapılan tarama testleri çok fazla uygulanmıyor.













http://www.hurriyet.com.tr

Ekleme Tarihi
30.10.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Osman MÜFTÜOĞLU ,DHA ,EPA
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız