Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 22 Aralık 2024 Pazar
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler




 Yalçın BAYER
 [email protected]

31 Ekim 2013



Çiftçi nasıl dayansın

TÜRKİYE’nin en büyük, dünyanın ise sayılı büyük holdinglerinden Koç Holding 2000 yılında Şanlıurfa’da kurduğu Harranova çiftliğini kapatmaya hazırlanıyor.


Harranova çiftliği Türk tarım ve hayvancılığında son yıllarda yaşanan güçlüklere daha fazla dayanamadı.
Karacabey Ziraat Odası Meclis Başkanı Nuri Karaca’nın şimdi ne dediğine ve gerçekleri nasıl ortaya koyduğuna bakalım:
“Koç Holding 2000 yılında Koç-Ata adı altında önce besi çiftliğini faaliyete geçirdi. Daha sonra 2006 yılında TAT konserve ile salçalık domates üretimine başladı ve bu üretimi 12-13 bin dekarlık bir alana yaydı.
Koç Holding dünyanın en yüksek girdi fiyatlarına (ürün maliyeti) ve en düşük ürün fiyatlarına ancak 12 yıl dayanabildi ve sektörden çıkma kararı aldı.
Koç Holding Kamuoyunu Aydınlatma Platformuna (KAP) 14 Ekimde yaptığı duyuru ile tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin karlılık durumunun beklentilere cevap vermediği gerekçesi ile durdurma kararını bildirdi.
Son 10 yılda 2.2 milyon çiftçi, çiftini, çubuğunu satarak köyünü terk etmektedir. Türk tarım ve hayvancılığının bu duruma düşmesinin en önemli nedeni ürün itlalatıdır. Türkiye son yıllarda ne bulursa ithal etmiş, gümrük vergileri ile kendi çiftçisini hiç koruyamamıştır. Türkiye günümüzde daha önceki yıllarda önemli ihraç ürünleri olan mercimek, fasulye, pirinç, buğday, susam, ceviz, pamuk gibi ürünleri ithal etmektedir.
Son yıllarda üretim patlaması yapan ve 2013’de rekoltesi 5.5 milyon tona ulaşan (Türkiye’nin yıllık ihtiyacı 4.5 milyon ton) mısırı bile ithal etmekte olup, bu da Türk çiftçisinin mısırını, girdi fiyatları büyük bir artış göstermesine rağmen (Mazot 4.5 TL) geçen yıldan daha düşük bir fiyata satmasına yol açmıştır. (Örneğin ayçiçeği de aynı şekilde)
Herkes aklını başına toplamalıdır, bu böyle devam edemez. Bu sektörde çalışan insanların mesleği terk etmesi, Koç Holding’in çekilmesine benzemez.
Çiftçiler bu ülkenin çimentosudur. Böyle bir durum ülkede çok büyük bir sosyal çalkantı yaratır ki hiçbir açılım, saçılım bu sosyal kaosu gideremez.
En kısa zamanda tarım ve hayvancılığa verilen destekler artırılmalı, bu suretle bu insanların sektörü terk etmemeleri sağlanmalıdır. Bu insanlar bir giderse dönmezler.
İşletme büyüklükleri çıkacak olan Veraset Kanunu’na dayalı olarak 10-15 yıl içerisinde rasyonel seviyelere getirilebilir. Tarım ürünlerinin ithalatı derhal zapt-ı rapta alınmalı, sektör düzelenine kadar vergi ve fonlar yüksek tutulmalıdır.
Son söz: Koç Holding’in en fazla 10 yıl dayanabildiği bu stratejik sektörde biz dededen kalma gerçek çiftçiler sonsuza kadar dayanırız. Yalnız borçsuz, çoluk çocuğumuzu doyurabilecek bir standart istiyoruz.

Özlediğimiz Cumhuriyet

GENÇLER ve yaşlıların yanyana mutlu, huzurlu bahçe banklarında oturduğu, dinlendiği özlediğimiz Cumhuriyetimiz. İnşallah Türkiyemizde şu anda Osmanlının 36 farklı etnik grubundan kalan 17’si de gelecekte böyle mutlu bir beraberlik içinde olur.
Prof.Rh.Dr. Ayşe YAZGAN

Kalkınma dediğin nedir

4 YILDIR Almanya’da oturuyorum. Şansölye Merkel’i, gerine gerine AVM açarken görmedim. Ama politikacıları Berlin’de sokakta gezerken, sinemaya tiyatroya giderken çokça gördüm. Savunma Bakanı’nin davet edildiği üniversitede protestolar bitmeyince, usulden salonu terk ettiğini okudum.
Kalkınma nişanesi AVM. Çoğu ruhsatsız ve kaçak. İçinde üç otuz paraya, günde 12 saat çalıştırılan tezgahtarlar, raflarda yabancı markalar, ceplerde kredi kartları, borç para ile dönen bir saadet zinciri. Dışarıda kilitlenmiş trafik. Kalkınma dediğiniz böyle olur.
Mehmet CANBEYLİ

GÜNÜN SÖZÜ

“(Konuş Baykal yazısı üzerine) Valla Baykal’ın yerinde ben olsam daha hiiiiçççç konuşmam... Konuşamam...
Geçti Bor’un pazarı...
(Zeynel BALCI)

Cihangir’de Bağfaş’a bu yakışmaz

CİHANGİR’de yerleşik firma Bağfaş, Susam Sokağını kapamış parsellemiş durumda; sokağa parkedenlere müsaade yok, gelene-gidene bağırıyorlar. Sokakta yerleşik diğer esnafa da bağırıyor Bağdaş... 28 ekim akşamı sokağa park etmek istedim, Bağfaş’ın bekçisi müsaade etmedi... Burası bize ait dedi. Size ait değil kamu malı dedim bağırıp çağırmaya başladı. 155 polis imdatı aradım, 5 kere gelmediler, geldik geliyoruz deyip atlattılar. Bağfaş’ın torpili var sanırım dedim. Bu sefer Beyoğlu Emnıyet Mdürlüğü’nü arayın dediler. Beyığlu Emniyet Müdürlüğü bizimle alakası yok dedi. Yani atlatma durumu.
Kısacası Bağfaş vatandaş ama biz değiliz ve anlayamadığım şey 155 polis imdatın vatandaş isteyınce ortada olmaması.. Bunun cevabı var mıdır?
Füsun ÖZTÜRK

Baykal’a hesap sormak için bu kitabı mutlaka okumak gerekir

YALÇIN Bayer’in dünkü köşesinde ‘Konuş Baykal’ başlığını görünce “Tamam dedim, Yalçın Bayer Baykal’dan tüm geçmişin hesabını soruyor!” diye düşündüm.
Ancak yazıyı okuyunca Baykal’dan yalnızca iki konuda hesap sorulmuş; Anasol-D azınlık hükümetini düşürmesi ve Erdoğan için kişiye özel yasa çıkarması... Vural Savaş, ‘AKP ve CHP’nin Gerçek Yüzü’ isimli kitabının önsözünde şöyle diyor: “... okumakta geciken herkese, ‘keşke bunları daha önce bilseydim!’ dedirtebilirsem, harcadığım emek boşa gitmiş olmayacak...”
Gerçekten ben bu kitabı okuduğumda Sayın Vural Savaş’ın düşündüğü gibi “keşke daha önce okusaydım...” dedim.
Baykal’a konuş derken, Vural Savaş’ın bu kitabına göre hesap sormak gerek.
Vural Savaş’ın ‘AKP ve CHP’nin Gerçek Yüzü’ isimli kitabı (Bilgi Yayınevi- 2. Baskı 2007) muhakkak okunması gereken bir kitap.
Adnan PELVANLAR

Türk Donanması kaç kez ‘yakıldı’...

TÜRK donanması tarihinde 3 kez yakılmıştır. 1770 Çeşme’de Ruslar tarafından, 1827 Navarin’de Rus, İngiliz, Fransızlar tarafından, 1853’te Sinop’ta yine Ruslar tarafından....
Cumhuriyet donanmasının 137 denizcisi de 9 Ekim 2013 sabahı Ankara’da yakıldı. Kendi mahkememiz, kendi Genelkurmayımız, kendi Yargıtayımız tarafından...
Sözde ‘balyoz’ tertibinin küresel bir operasyon olduğunu artık herkes biliyor. Böyle bir ihanet Anadolu Toprakları tarihinde yaşanmadı, örneği yok. Yargıtay, tarihinde hiçbir darbede rol almamış deniz kuvvetlerine, balyoz davasında baş rol verdi.
Aziz ruhlu Türk milleti tehlikenin farkında mısın? Donanmanın her yakılışı, Anadolu’ya toprak, can ve mal kaybı getirdi. Bu son ihanette farklı bir sonuç getirmeyecek. Kıbrıs, Ege, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de son 90 yılın tüm kazanımlarını tek, tek, yitiriyoruz. Bu çıkar ve kazanımları koruyacak donanma amiralsiz ve ehil komutansız bırakılmıştır. Böyle bir donanmanın savaşması yıkım ve ölüm getirir. Artık gerçekleri gör, tehlikenin farkına var, 137 denizcisine ve diğer tertip davalardaki tüm askerine sahip çık, yoksa faturayı ödeyen yine ülkemiz olacak.
Cem GÜRDENİZ-Emekli Tümamiral-Balyoz hükümlüsü.

Katip iddianamesi..!

BİR devletin mevcudiyeti ve geleceğinin aydınlığının temelinde adalet yatar. Güçlü adalet, güçlü devlet demektir. Vatandaş şahitlikten kaçıyorsa, müşkülde kalan insanlara yardımdan imtina ediyorsa, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ diyorsa, sorgulanması gereken adalettir... Geçen hafta bazı gazetelerde yer alan haberlerin başlığı şöyleydi: ‘Katipler iddianame yazıyor...” Bu haberlerin alt başlıklarında, iki hakim, iki savcının konuyla ilgili beyanları vardı. Hakim (M. Ilgaz) ‘katipler fezlekeden iddianame yazıyor’ diyor.
Bu beyanın aslı nedir biliyor musunuz?... Polis veya jandarma bir kişi veya kişiler hakkında işledikleri suç ve suçlarla ilgili araştırma neticesi, fezleke tanzim ediyor. Fezlekedeki, iddialar doğru veya yanlış. Katip bu fezleke ışığında iddianame! hazırlayıp savcının önüne koyuyor.
Savcı, hakim artık uğraşsın dursun... Delilleri her ayrıntısıyla araştırıp, doğruluğunu belgelerle kanıtlama mercii, fezlekeyi hazırlayanlardır. Fezlekedeki, bilgiler ne kadar doğruysa, iddianame o derece sağlıklı olur. Hakimin de adalet terazisi o derece doğru tartar. Delilsiz, kanıtsız fezleke, iddianame hakimleri yorar, adalet yara alır. Adalet, Tuncay Güney adlı şahsın yorumlarına bırakılamayacak derecede yüce bir kavramdır. Ne demişti Tuncay Güney “Türkiye’de adalet aramak ge...evde bakire kız aramaya benzer.”
Bu söz yüzlerce savcının, hakimin yüreğini kanatmıştır. Üzmüştür. Adalet hem mülkün hem insanın temelidir. Açıkçası devletin temelidir.
Salim TAŞCI

Ümitsizliğe asla kapılmayın

CUMHURİYETİMİZ henüz 90 yaşında. Fransızların, Cumhuriyet yönetimine geçişlerinin 1792 yıllarında başladığını düşünürsek, aramızda 131 yıl fark var ve biz daha emekleme aşamasındayız. Bu süreçte Cumhuriyet karşıtları mutlaka olacaktır. Her ülkenin başına “Cumhuriyet olmaz, ben daha iyi yönetirim” niyetinde ‘diktatör’ ruhlular gelmiş, ama halın kendi kendini yönetmesi zorunluluğunun önünde duramadan gitmişlerdir! Okuyan ve bilinçlenen bir nesilin önünde kimse duramaz.
Öğrenen, araştıran ve paylaşan yeni nesil ve onların yolunu aydınlatacak vicdanı hür öğretmenlerimizle gurur duyuyorum.
Cumhuriyet kurulduğunda nüfusumuz 13 milyondu, şimdi en az 40 milyon ‘çapulcuyuz’; görünenin aksine aksine çoğalıyoruz.
Mesela Kıyıkışlacık Köyündeki İlköğretim öğrencilerinin sayısını düşündünüz mü? Kıyıkışlacık, Muğla ilinin Milas ilçesine bağlı, nüfusu 1.400 olan bir köydür. Bu fotoğrafta ki çocuklar da orda okuyan ‘gelecek nesil’den bir örnek...
23 Nisan ‘Ulusal Egemenlik’ Bayramını kutluyorlar.
Anlıyor musunuz korkuları ve telaşları bundan, sayımız fazla ve hergün çoğalan aydınlık bir nesil geliyor. Oylarını alabileceği nüfus sayısı azaldığı için “3 çocuk yapın” çağrıları yapılıyor.
Siz ümitsizliğe asla kapılmayın, kimseden kopmayın, kendi vatandaşınızdan da koparılmaya izin vermeyin. Hepimiz aynı bayrağı, aynı toprağı seviyoruz!
Nilay ÇAPULCUOĞULLARI

İkbal Termal’den açıklama


OTELİMİZDE konaklayan bir misafirimizin otel ile ilgili yazmış olduğu yazıya (22.10.2013)cevabımızdır: Bu misafirimizin konaklamış olduğu tarihlerde otelimiz %100 dolu ve memnuniyet oranımız %92 civarındadır. Hedefimiz %100 misafir memnuniyetidir. Ancak hizmet sektöründe bazı hatalar olabiliyor. Bu hataların devamlı olması anlamına gelmez. Otelimiz bölgedeki hastanelere yaklaşık 900 metre ile 2 km. arasında uzaklıktadır. Ambulans için telefon açıldı taktir edersiniz ki ambulans 112’den geliyor. Bayram döneminde otelimizden yaklaşık 14-15 kişi hastaneye gönderildi.
İkbal Grubu 1922 yılından beri hizmet veren kurumsal bir firmadır. %92 memnuniyet olan otelimizde bu şekilde köşenizde yer vermeniz bizi üzmüş olduğunu belirtiriz.
Ali GÜMÜŞHAN- İkbal Thermal Hotel&SPA Genel Müdür











http://www.hurriyet.com.tr

Ekleme Tarihi
31.10.2013
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Etiketler: Yalçın BAYER ,Çiftçi nasıl dayansın
Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız