Hanehalkı borçluluğunu azaltmak ve tüketimi sınırlamak adına kredi kartıyla ve tüketici kredileriyle ilgili önlemler peş peşe geliyor. Önce kredi kartı limitinin gelirin 4 katını aşmaması ilkesi benimsendi. Ardından taksitlendirmeye sınır getirilmesi kararlaştırıldı.
Bu kararlar özü itibariyle kimse tarafından yanlış bulunmuş değil. Ama eksik tarafları yok mu, bir sürü…
Bir kere, kredi kartı limitinin beyan edilebilen gelirin 4 katıyla sınırlandırılması çok yerinde görünüyorsa da, bunun da istisnaları olması gerekmez miydi? Bir tüketici düşünün; her ay düzenli geliri yok ya da düzenli geliri düşük. Ama biriktirdiği ve kendisini belki yıllarca idare edebilecek parası var. Üstelik o para da, kredi kartı sahibi olduğu bankada. Şimdi o tüketici için kredi kartı limitini gelirin 4 katıyla sınırlamak ne kadar mantıklı ve hakkaniyete uygun?
Ve bu müşteri, yıllardan beri hiçbir ay kart ödemesini aksatmamışsa, hiçbir ay taksitli ödeme durumunda bile kalmamış, yani borcunu tıkır tıkır ödemişse, kart limitini artırmak istediğinde “Gelirini beyan et de gel” denilmesi ne kadar yerinde bir istek?
Abay’ın çıkışı
Kredi kartıyla ilgili düzenlemede sesini en çok yükseltmesi gereken, eksiklikler üzerinde en çok durması gereken kesim, bankacılık kesimiydi. Ama ne tuhaftır ki, bu kesimden çok azses çıktı.
En cesur çıkış, ING Bank Genel Müdürü Pınar Abay’dan geldi. Abay, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, hanehalkı borçluluk oranları ve cari açığı düşürmek amacıyla kredilere getirilecek önlemleri doğru bulduklarını, ancak bu uygulamanın tüm tüketicileri kapsamasının yanlış olduğunu söylemişti. Pınar Abay nelere mi dikkat çekmişti; hatırlayalım:
“Alınan önlemler, tüketiciler arasında farklılık göstermeli. Geliri yüksek ve borcunu düzenli ödeyen bir tüketici, getirilmesi planlanan düzenlemeyle cezalandırılıyor. Örneğin, riski düşük olanlar neden daha uzun vadeli borçlanamasın? Alınan önlemlerde istikamet doğru, ama herkes kapsanmamalı. Vur deyince öldürme durumuna geldik.”
Önlemleri doğru bulduklarını, ancak biraz detay çalışması yapılması gerektiğini belirten ING Bank Genel Müdürü, gidişata ilişkin olarak önemli bir uyarıda da bulundu. Abay, “Bir kuşu çok serbest bırakırsan uçar gider, çok sıkarsan ölür, şu an o döneme giriyor olabiliriz” diye konuştu.
“Araba şarampole gidiyor”
Çoğu bankacının hislerine tercüman olan bir çıkıştı adeta Abay’ın konuşması. Neler neler demedi ki Abay:
“Hanehalkı borcunun özellikle düşük gelirli kesimlerde yüksek olması riskli. Bunun durdurulması lazım. Ancak bu işlem, herkesi kapsamamalı. İhtiyaç kredilerine 36 ay sınırı getirerek bunu ödeyebilecek olanları da kısıtlamak yanlış. Tüketici kredilerinde müşteri borçluluğunu ve gelirini dikkate alan bir ince elek lazım.
Bir anda frene basılınca ülkedeki perakende sektörü bundan etkilenecek. Ekonomik büyüme etkilenecek. Bir geçiş dönemi tanınabilir.
Hani gittiğimiz istikamet yanlıştı, arabayı biraz çevirmek gerekiyordu; ama şimdi araba şarampolden aşağı yuvarlanıyor gibi bir durumdayız.”
“Kart limiti büyükler lehine”
ING Bank Genel Müdürü Pınar Abay, kredi kartında müşterinin geliriyle orantılı limit sınırlamasının büyük bankaların lehine, küçüklerin aleyhine olduğunu belirtti. Abay, “Limitleri önceden aşmış olan bankalar avantajlı duruma geçti. Limiti sonradan aşacak olan ve üstelik de tüketiciye ücretsiz kredi kartı verecek olan bankalar, örneğin biz, onayladığımız kredi kartlarını veremiyoruz” diye konuştu.
Esnek olunması gerekiyor
Dile getirilen eleştirilere yanlış demek mümkün mü? Başta da dedik ya, kredi kartı limitini, gelirin 4 katıyla sınırlamak temelde doğru; ama detaya inince bunun pek de doğru olmadığı görülüyor. Öte yandan, taksit sayısının sınırlandırılması, tüketimi istenilen ölçüde azaltacak mı, yoksa kimi işadamlarının dile getirdiği gibi el altından taksit yapılmaya mı başlanacak, senet geri mi dönecek?
Varsayalım ki, taksit sayısını sınırlandırmak tüketimi sınırlayan etki yaptı. O zaman tüketim sınırlanınca üretim ne olacak; büyüme, işsizlik, bunlar nasıl bir yön çizecek?