OSMAN AROLAT / AROLAT'TAN Fasulye niye “nimet” oldu? 08 Ocak 2014 Çarşamba 01:00
Fasulye bizim ülkemizde fakir yemeği olarak bilinirdi. Türküde konu edilirken “Bu fasulye 2.5 lira, hem kaynasın, hem oynasın” denilerek verdiği keyif dile getirilirdi. Ama bugünlerde 12 liraya yükselen kilo fiyatıyla etle yarıştığı dile getirilerek “nimet olduğu” söylenerek, “fiyatıyla ilgili şakınlık”dile getiriliyor.
Peki, fasulye neden nimet oldu, bu sorun sadece bizde mi?
Dünyanın önemli kuru bakliyat firma yöneticisi Mahmut Aslan’a bu soruyu sordum. “Hayır sorun sadece bizim değil. Bütün dünyada fiyatları yükseldi. Dünya piyasasında tonu 2 bin 500 dolarlara geldi. 3000 doları bile görebilir” yanıtını aldım.
Dünyada üretimin düşmesine Çin’de “Bakım isteyen zahmetli, fasulye üre-timi yerine” Çinli üreticilerin “daha zahmetsiz üretilen soyaya dönmeleri” nedenlerden biri olmuş. Bir diğeri ise Çin’de bazı bölgelerde yaşanan sel felaketi de buna eklenince önemli fasulye üreticisi olan bu ülkede, üretim düşüşü ortaya çıkmış.
Dünyanın bir başka üretim bölgesi Latin Amerika’da da, başta Arjantin olmak üzere, bölge ülkelerinde kuraklık yaşanınca, orada da üretim düşüşü meydana gelmiş.
Peki, bizde üretim düşüşü söz konusu mu?
Bizim 150-160 bin tonluk üretimimizde önemli bir azalma olmamış. Tabii TÜİK’in 500 bin tonluk rakamları ne üretim ne tüketim açısından söz konusu değilmiş. Her yıl olduğu gibi 200 bin ton civarındaki tüketimimiz için üretimimize, 40 bin ton civarında ithalat eklememiz gerekiyor.
Anadolu’da yerel fasulye tiplerinin ekimi devam ediyor. Karadeniz’de İspir, Kahramanmaraş ve Malatya’da Dermason ekiminin yanı sıra, Çumra fasülye bölgesi olarak Amerikan fasülye tipi Alubya üretimi ihracat imkanı da yaratmış. Üretimimizi tüketimimiz seviyesine yükseltmek için desteklere ihtiyaç var.
Peki, o zaman sorunun temeli nereden kaynaklanıyor?
Birleşmiş Milletler’in iki komşumuza Irak ve Suriye’ye gıda yardım kararında bakliyata önemle yer verilmesi söz konusu. Bunda ette yüzde 40 olan proteinin bakliyatta, fasulyede yüzde 30 olarak ona yakın olması rol oynuyor. Hem protein değerinin yüksek olması, hem de uzun süre bozulmadan saklanması bunda etken olunca, bizim bakliyatçılarda BM ihalelerine girerek bu iki ülkeye fasulye gönderiyorlar. Arbel, yakın zamanda bu ihalelere girip 4-5 bin ton fasülyeyi Suriye ve Irak’a gönderdiğini açıklıyor. Başka firmaların da ihracatı olduğunu belirtiyor.
Peki, bu durumda fasulyede fiyat artışı nasıl durdurulabilir?
Bakliyatçılar atılabilecek ilk adımın, ithal fasulyedeki yüzde 20’lik gümrük vergi yükünün kaldırılması olduğunu söylüyorlar. Bu karar ile fiyat artışının önleneceği gibi, kilo başına bir liralık fiyat gerilemesi olabileceğini de ifade ediyorlar.
Evet, fasülyenin dünya ve ülkemizdeki manzarası benim bakliyatçı dostlarımdan edindiğim bilgiye göre böyle.
Tabii bu sonucun, bizim tarımsal ürünler konusuna vermemiz gereken önemi bir kez daha bize hatırlattığını belirtmeliyim. Doğru tarımsal politikanın “üreticinin geçimini sağlayıcı fiyata dayalı olduğunu” unutmamalıyız. Üreticinin zahmetini çektiği ürünü bir değerde elden çıkarırken, tüketicinin 5 katı değere satın aldığı aynı üründeki yüksek aracı kazancını azaltıcı “Üreticiyi memnun eden fiyat” mekanizması için önlemler alınmasını tarımsal politika önlemleri ile sağlayabilmeliyiz... |