Krizin tabana vurduğu ve krizden çıkış sürecinin başladığı gelindiği artık resmi ağızdan da söylendi. Üstelik hemen burnumuzun dibinde, İstanbul’da yapıldı bu. Hafta ortasında başlayan, papuçlu protesto gösterisi ile şenlenen IMF-Dünya Bankası toplantıları krizin resmi bir fotoğrafının çekilmesine imkan verdi.
Bu tür fotoğraf çekimlerini periyodik olarak IMF yapıyor. İstanbul toplantısının başlangıcında hem dünya ekonomisinin hem de küresel finans sisteminin son durumu hakkında iki rapor açıkladı IMF. İstatistiksel bilgilerin yanısıra her iki raporda ilginç analizler ve değerlendirmeler de var. Raporlarda sunulan istatistiksel bulguları tekrarlamayacağım. Bunları yeterince gördüğünüzü, duyduğunuzu sanıyorum. Zengin sayısal verilerin yanısıra IMF raporlarında krizden çıkışın nitelikleri ve olası risklerine ilişkin değerlendirmeler de yer alıyor. Bu iki nokta üzerinde durmak istiyorum. Değerlendirmemi bu konulara yönlendirmemin bir de kişisel nedeni var. Özellikle riskler konusunda IMF değerlendirmeleri benim düşüncelerime oldukça yakın duruyor. Hafta başında Diyarbakır’da İş Bankasının organize ettiği bir toplantıda konuştum. Kriz çıkışındaki olası risklere ilişkin görüşlerimi dile getirdim. Toplantıya katılanların da anımsayacağı gibi özellikle kısa-orta vade riskleri konusunda IMF ile nerdedeyse aynı şeyleri söylüyoruz. *** IMF raporlarında kriz çıkışının niteliklerine ilişkin değerlendirmeler var. Bunlardan üçüne özel olarak dikkat çekmek istiyorum. Ulusal ekonomilerde iktisat politikalarının aktif olarak kullanılması ve ciddi canlandırma çabası gösterilmesi krizin beklenenden daha kısa sürede dibe vurup çıkışın başlamasında çok etkili oldu. Bu bir. Buna rağmen krizden çıkış ve büyüme sürecinin yerleşmesi yavaş olacak. Bu iki. Krizden çıkışı yavaşlatan etkenlerin başında finansal sistemin henüz yeterince onarılmamış olması geliyor. Bu da üç. IMF raporlarındaki değerlendirme zenginliği bu üç nokta ile sınırlı değil kuşkusuz. Ancak, bu üç noktadan hareketle önümüzdeki dönemin olası risklerini daha net tanımlayabilme imkanı olduğunu düşünüyorum. Kendi adıma önümüzdeki evrede üç temel risk olduğunu düşünüyorum. Kısa vadede canlandırma çabalarını abartılı boyutlara taşıyıp, yeni bir varlık fiyatları balonu yaratmak gibi bir risk var. Risklerden birisi bu. Orta vadede bu kez politika sıkılaştırılmasını abartıp yeni canlanan ekonomileri boğarak yeniden durgunluğa sürükleme riski var. Bu da ikinci bir risk. Uzun vadede ise finans sisteminde gerekli onarım ve regulasyonu yapmaktan kaçınarak kriz öncesindeki finansal mimariye dönmenin taşıdığı sistemik bir risk var. Üçüncü risk de bu. Dikkat ederseniz kriz çıkışında söz konusu olabilecek riskler çıkış sürecinin nitelikleri ile yakından ilgili. Örneğin, kriz çıkışının yavaş olması iktisat politikalarının daha da gevşetilip, canlandırma çabalarının daha büyük boyutlara taşınmasına yol açabilir. Bu tür bir yeni açılımı öneren iktisatçılar var. Ancak, finansal düzenlemenin henüz yeterli olmadığı ancak risk iştahının yeniden kabardığı bir ortamda bu tür abartılı bir açılma çabası, uzun süredir değindiğim bir uyumsuzluğa, finansal canlanma ile reel gelişmeler arasındaki bağın kopmasına neden olabilir. Kısa süreli bir mali varlık fiyatları balonun ardından yeni bir krize sürüklenileceği anlamına gelir bu. Bu tür bir mali varlık fiyatları enflasyonu çekincesine bir de canlandırma çabalarının yaratması olası mal ve hizmet fiyatları enflasyonu kaygısı eklenirse bu kez iktisat politikaları tam ters yöne savrulup, sıkılaştırılabilir. Bu tür sıkılaştırmanın gecikmeden yapılması gerektiğini savunan iktisat uleması da var. Ancak, erken gelebilecek bu tür bir sıkılaştırma zaten yavaş olan kriz çıkışını tersine çevirip yeniden resesyona dönülmesine neden olabilir. IMF raporlarında kriz çıkışında olası bu iki tür riske ilişkin, benimkine benzer, değerlendirmeler var. Raporların sıcaklığı geçince yorumcuların da bu noktalara eğileceğini düşünüyorum. Yukarıda değindiğim ve daha sistemik nitelikteki üçüncü risk ise resmi raporlarda yer almıyor kuşkusuz. Ama uluslararası finansal mimari kriz üreten özelliklerinden temizlenmeden krizin bittiği duygusu yerleşirse aynı filmi bir kere daha izleme durumunda kalabiliriz. Bulunduğumuz noktada, özellikle mali çevrelerde el altından sürdürülen çekişmeleri dikkate alırsak, böyle bir risk olduğunu söyleyebiliriz. Bu riskin nasıl geliştiğini kriz tam anlamıyla aşılıp, hızlı büyüme- çok kazanma çoşkusu yeniden herkesi esir alınca göreceğiz.
TANER BERKSOY
http://www.radikal.com.tr/ |