Gila BENMAYOR [email protected]
İyi ki ‘Karadeniz Pidecisi’ var
İNGİLİZ Restaurant Dergisi ile San Pelligrino markasının 2003 yılından beri seçtikleri “Dünyanın en iyi 50 tane restoranı” listesi açıklandı.
Listede bu yıl Danimarkalı şef Rene Redzepi’nin Noma’sı birinci sırada. Bu genç şef Rene Redzepi’nin ilk başarısı değil. Noma 2010, 2011, 2012 yıllarında peş peşe birinci olmuştu. Geçen yıl ise yerini İspanyol şef Can Roca’nın El Cellar restoranına kaptırmıştı. “Dünyanın en iyi 50 Restoranı” listesinde rekor 6’şar restoran ile İspanya ve ABD’nin. “Gastronomi’nin Mekke”si diye bellediğimiz Fransa’nın listedeki lokanta sayısı beş. Zaten listeye rastladığım Le Monde Gazetesi, Fransa’nın gastronomideki üstünlüğünü kaybedip kaybetmediği sorusunu ortaya atmış. Yoksa Michelin yıldızları tarih olmak üzere mi? Aynı listede İtalya’nın 3, Almanya, Danimarka ve Peru’nun iki restoranı yer almış. Dünyanın sayılı mutfaklarından birine sahip Türkiye’den derseniz bir tane bile yok. Turist sayısı 10 milyonu aşan, yeme-içmeye yılda 10 milyar dolar harcandığı İstanbul’dan hiç olmazsa bir restoranın listeye girmemiş olması sizi hiç üzmüyor mu? Bakıyorsunuz İstanbul’da her gün yeni bir lokanta açılıyor. Doğuş gibi güçlü isimler sektöre para akıtıyor. Televizyon programları, gazeteler derseniz gurmelerden, şeflerden geçilmiyor. Peki neden dünya çapında bir restoran çıkmıyor bizden? İstanbul bir yana Anadolu’nun her bir köşesinde benzersiz lezzetler varken neden bu işi başaramıyoruz? Çalışmalarını Fransa’da sürdüren şef Sibel Cuniman Pinto bakın ne diyor? “Mutfak bir ekip işidir. Şefin felsefesi esastır ama ekiple birlikte bir vizyon geliştirmek gerekiyor. Sunulan mutfağın mutlaka bir hikâyesi olmalı”. Örneğin Noma ekibi, mutfağında İskandinav topraklarının ürünlerini kullanmaya karar vermiş. Mevsimine göre dağdan, ormandan, deniz kıyısından topladıkları yabani otları, yosunları, kök bitkileri, çiçekleri mutfakta kullanmış. Noma ekibinin yolu bir de bereketli Anadolu topraklarına düşseymiş... Kimbilir kaç hikâye çıkardı? Peki bizim kadın-erkek ünlü şefler neden bu bereketli topraklardan bir hikaye çıkartamıyorlar? Bu arada Restaurant Dergisi’nin listesini açıkladığı gün “Chowzter Ayaküstü Atıştırma” ödülleri belli oldu. Meraklıların www.chowzter.com adresinde görebilecekleri gibi en büyük ödülü Peru’da bir tür terbiyeli çiğ balıkla ünlü Chez Wang almış. Bakın yine Peru... Ancak “Chowzter”in listesinde bize bir sürpriz var. “Bölgesel ödül” kategorisinde İstanbul, Beşiktaş’ta Asım Usta’nın “Karadeniz Pide Döner Salonu” Avrupa’nın en iyisi seçilmiş. İyi ki varsın Asım Usta!
İtalyanların kalite ödülü İl Padrino’ya
İTALYA, dünyanın neresinde olursa olsun ürünlerini kullanan İtalyan lokantalarını izliyor. Ödüllendiriyor. Ailecek pek sevdiğimiz Caddebostan’daki Ristorente İl Padrino, İtalya’nın Türkiye’de ilk kez verdiği “kalite sertifikası”nın sahibi oldu geçtiğimiz günlerde. Yurt dışında olduğum için İl Padrino’daki neşeli törene katılamadım. Büyükelçisi Gianpaolo Scarante Ankara’dan İtalyan devletinin ödülünü restoranın sahibi Erkan Öztamur’a vermiş. 24 yıllık İl Padrino gerçekten bugüne kadar kalitesinden hiç ödün vermedi. Erkan Öztamur’un yıllardır aynı ekibi koruduğunu biliyorum. İşi daha iyi öğrensinler diye kimi zaman personelini İtalya’ya gönderdiğini de. Acaba Türkiye’nin de kendi mutfağını yurt dışında başarıyla temsil eden lokantalara ödül vereceği günler gelir mi?
http://www.hurriyet.com.tr
|