Öncü ve artçı göstergeler krizden çıkılmaya başlandığını gösteriyor.
Önceki yazılarımda işaret ettiğim gibi, kriz çıkışları tuzaklar ve risklerle dolu. Örneğin, aman çok açılıp saçıldık, güçlü bir enflasyon baskısı oluşacak, hemen frene basıp, politikaları sıkılaştırıcı yöne döndürmek gerekir diye düşünülebilir. Aslına bakarsanız bu düşünce yaygın da sayılır. Epeydir egemen olan kökten piyasacı iktisat anlayışı genişletici iktisat politikaları fikrine bile yabancı sayılır. Şimdi genişletici politika uygulamasında bonkör davranılıyor olması bunları fazlasıyla rahatsız ediyor. Bir an önce geriye dönülmesi ve politikaların sıkılaştırılması gerektiğini söylüyorlar. Bu bir seçiş kuşkusuz. Ama bir risk de taşıyor. Koşullar oluşmadan politika sıkılmasında erken davranılırsa canlanmakta olan ekonomiyi yeniden durgunluğa itme riski doğuyor. Tersi de olabilir. Ekonomi yeteri derecede canlanmadı, büyüme henüz yerleşik hale gelmedi, dolayısıyla politikalardaki gevşekliği sürdürmek hatta daha da gevşetmek gerekiyor diye düşünülebilir. Böyle düşünenler de var tabii. Sanırım kriz sürecinde bunların sayısı da epey arttı. Bu da bir seçiş kuşkusuz. Yeniden durgunluğa kayılmasını engellemek için gevşemenin artırılarak sürdürülmesi seçeneği öneriliyor. Ama bu seçişte risk var. Bu kez hızlı bir varlık fiyatları balonu yaratılması riski doğabiliyor. Krizden çıkalım derken böyle bir balonunun kışkırtılması yeniden kriz öncesi koşullara dönüldüğü anlamına geliyor. *** Mevcut veriler ulusal ekonomilerin çoğunda enflasyonun ciddi ölçüde baskılandığı ve öncelikli bir enflasyon tehdidinden söz etmenin pek mümkün olmadığını gösteriyor. Yani, iktisat politikalarında hızlı ve hacimli sıkılaştırmayı gerektiren bir ısınma riski söz konusu değil. Buna karşılık, balon riski var. Finansal fiyatların günümüzdeki hareketleri bir varlık fiyatları balonunun şişmekte olduğu izlenimini veriyor. Birkaç hafta önce bir olasılık olarak işaret ettiğim bu riskin hızla gerçeklik kazandığını düşünüyorum. Dow Jones indeksi on bini aşıyor. İMKB indeksi elli bininin üzerinde. Öteki ülkelerin piyasalarında da benzer fiyat hareketleri var. Bunlar balon oluştuğu izlenimini pekiştiren önemli gelişmeler. Doların hızla değer kaybetmesinde yeniden hortlayan bir carry trade döngüsünün rol oynuyor olması da bu tür bir balonlaşmanın yolda olduğunu ima ediyor. Yeniden reseyona kaymayalım kaygısıyla (özellikle parasal) gevşekliği sürdürme yönündeki politika seçimi ekonomileri yeniden bir balon tuzağına itmiş gibi görünüyor. *** Kendi adıma buna pek şaşırdığımı söyleyemem. Nedeni de basit. Farklı nedenlerden kaynaklansalar da günümüzün koşulları ile kriz öncesi koşullar arasında ciddi benzerlikler olduğunu düşünüyorum. Kriz öncesi koşulları kabaca şeffaf olmayan mali piyasalar, bol likidite, düşük fon maliyeti ve yüksek risk iştahı olarak tanımlayabiliriz. Bir araya gelen bu koşulların büyük bir varlık fiyatları balonu yarattığını da biliyoruz. Bana kalırsa bugünün koşulları da böyle. Örneğin, mali piyasalarda hala tam anlamıyla şeffaflık yok. Mali kurumları kurtarma fonlarının dağılımı pek şeffaf olmadı. Toksik varlık sorunu da hala belirsizliklerle dolu. Opaklık durumu devam ediyor anlayacağınız. Resesyondan çıkış çabaları likiditeyi belki kriz öncesinden bile bol hale getirdi. Faizlerin rekor sayılabilecek kadar düşük düzeyde olduğu da malum. Risk iştahı da son haftalarda maşallah tavan yapmış durumda. Tüm bunların kriz öncesinden bir farkı var mı? Benzer koşullar benzer sonuçlar üretmez mi? Buna itiraz edeceğinizi biliyorum. Kriz öncesinde özellikle finansal piyasa işleyişine dönük kör bir inancın olduğunu, krizin bu inancı yok ettiğini dolayısıyla öteki koşullar benzer olsa da bu farkın yeni bir krizi engelleyeceğini söylediğinizi duyar gibiyim. Bu olabilir. Ancak yine de koşulları aynılaştıran başka bir gelişmeye işaret etmek durumundayım. Çöken piyasa inancının yerini bir tür devlete dönük güvenin aldığı kanısındayım. Devletin krizden çıkmak için gösterdiği koşulsuz ve sınırsız gayreti gören oyuncuları bu defa da devlete güvenerek oyunu aynen devam ettirmeye çalışıyorlar. Değişen bir şey yok. Durgunlukla balon arasına sıkışmış olan devlet ister istemez balonu seçiyor gibi görünüyor. Kader utansın.
TANER BERKSOY
http://www.radikal.com.tr/ |