Soru şu; neden yolsuz politikacılara hoşgörü vardır?
Çünkü politikacılar, yoksullara yardımı yürüten bir sistemin koltuk değneğidir. Yoksullar, iş ve sosyal hizmetler için politikacılara ihtiyaç duyarlar. Yolsuz politikacılar ise seçimleri kazanmak için sandıkta oya, yoksulların ihtiyaçlarını aktarma işinde kullanılacak fonları akıtmak için de iş adamlarına. Yolsuz işadamları, kamu fonlarını ve ihaleleri kapmak için yolsuzluğa açık politikacılara, politikacılar kitleler halindeki yoksulların oylarına. Her bir grup bir diğerine göbekten bağlıdır ki bu bağımlılık statükonun devamını sağlar. Bu satırları son yıllarda en beğendiğim iktisatçılar arasında olan Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan’ın bir konuşmasından aldım. Geçen ay bir toplantıda dile getirdi. Ama son 5 yıldır hep dile getiriyor. Rajan, orta gelir tuzağındaki gelişen ülkeler için en büyük tehlikelerden birinin, ahbap-çavuş kapitalizminin (crony capitalizm) yarattığı zümreleşme olduğuna işaret ediyor. Bunun da ekonomik büyümeyi aşağı çektiğini. Bu tuzaktan uzaklaşmak için, demokrasiyi ve kurumları güçlendirmek gerekiyor. Özellikle yoksullara yönelik kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi gerekiyor. Bunun için anahtar mekanizma olarak da finansal kapsayıcılığı öneriyor. Rajan, şiddetle şunu savunuyor; Hindistan’da her yurttaşa banka hesabı açılmalı. Devlet aracıları aradan çıkararak, yardım edeceği fonu bizatihi ihtiyaç sahibinin hesabına nakit olarak yatırmalı. Bunun nedeni ise yukarıdaki döngüyü kırmak; Hindistan’da devlet her yıl 45 milyar dolarlık yardım dağıtıyor; tabii ki ihalelerle. Siyasetçinin işaret ettiği işadamları hatırı sayılır ölçüde bundan nemalanıyor. Hiç şüphe yok ki siyasetçinin finansmanına da buradan fon akıyor. Yoksulların, hakları olduğu halde kamu hizmetlerini satın alacak parası yok. İşte bu noktada, onların oyuna talip politikacılar devreye giriyor. Politikacılar bunu sağlayarak, yoksullar için yaşamı daha dayanılabilir hale getiriyor; gönüllerini de oylarını da kazanıyor. Rajan devam ediyor; Seçmenlerin yaşam koşullarını iyileştirme arzusunda olan dürüst ve samimi olan politikacılar da var elbette. Ancak sistem yolsuzluğu hoşgörüyle karşılıyor; çünkü olasılıkla sokaktan gelen politikacılar bürokrasi çarkının yoksullar lehine döndürülmesinde diğerlerinden daha başarılı. Bu yüzden de sistem kendisini sürdürebiliyor. İdealist bakışla sistemi reformla değiştirme çabası, seçmen tarafından zor görülüyor. Dolayısıyla, idealist sistemle savaşırken, sokaktan gelenler sistemin patronajını yapıyor. Rajan soruyor; iyi niyetli politik liderler ve hükümetler bunu denediler, bu kısır döngüyü kırma denemelerine devam ediyorlar. Ancak, sistemi ‘tamir’ yerine reformla değiştirme fikrinde olan daha fazla politikacı olmasını nasıl sağlarız? Yanıtı, kamu hizmetlerinin kalitesini iyileştirmek ya da kamunun bu hizmetlere bağımlılığını azaltmak yönünde olmalı; her iki yaklaşımı birlikte yürütmeli. Örneğin, sağlık, eğitim, ihtiyaç malzemesi gibi kamu tarafından hane halkına sunulan mal ve hizmetler yerine doğrudan hane halkına nakit para vermek, özel kesimde de kaliteyi yükseltir, hizmeti alanların gördüğü saygıyı da. Bir de yolsuz politikacı ile ‘ahbap-çavuşa’ olan ihtiyacı azaltır. Geçen hafta ajanslarda yer alan haber şuydu; Hindistan’da Başbakan Narendra Modi her haneye bir banka hesabı vaat etti. Bunun anlamı, 1 milyar 270 milyon nüfusun banka hesabı bulunmayan 500 milyonuna yeni bir pencere açılıyor olması. Devlet yardımlarının yoksul bireylere doğrudan aktarılması mümkün olabilecek. Sıradan bir haber ama Hindistan’ın geleceğine yeni kapı açacağı kesin. Peki, ne olacak? Şu; artık eline nakit geçen yoksullar, mevcut hali ile siyasetçilerin patronajını yaptığı monopolcü iş kesimlerinin patronajını yapacak. Yani ‘kendi parasının patronu’ olacak. Kendi gıdasını da, ilacını da istediği yerden alacak. Bunun makroekonomik yararlarını (örneğin enflasyonda) yine yoksullar görecek. Rajan’ın söyledikleri sadece Hindistan’ı değil, tüm orta gelir tuzağı içinde bulunan ülkeleri çok yakından ilgilendiriyor. Kültürel nüanslar olsa da, Rajan’ın anlattığı ve özelliklerini aktardığı sistemi çok yakından tanımıyor muyuz?