Gülse Birsel [email protected]
Siiiimit rantınaa, gee çit ver me ye cee ğiz! İSTANBUL'da Mecidiyeköy, Zincirlikuyu, Karaköy, Kabataş gibi ana arterlerdeki tüm simitçiler kaldırıldı! Belediye yetkilileri "rantı ortadan kaldırmak için" böyle bir uygulamaya gittiklerini söylediler.
Vallahi helal olsun! Simit rantı dev boyutlara ulaşmıştı. Kanımca faizlerin düşürülememesinin ve Fitch ve Moody's isimli kuruluşların Türkiye'ye verdiği düşük kredi notunun sebebi de kör olası rant manyağı simitçilerdi! Şu an içim çok rahat. Geçende simidin fiyatı 1 lira 40 kuruş oldu malumunuz. Fakat talep düşünce, simit yine 1 liraya indi. Bu bilgiler ışığında, ufak bir hesap yapalım: Simidin maliyeti 60 kuruş. Günde yüz simit satsan, 40 lira kemiksiz kâr! Çok merkezi ve kalabalık bir yerse, 150-200 simitle 60-80 lira kâr! Oha artık! Bak üçgen peyniri, açmayı hiç hesaplamadım daha. Üstelik belediyenin söylediğine göre bazı şahısların dört-beş simit tezgâhı varmış, düşünebiliyor musunuz? Adam nereden baksan günde ikiyüz elli lirayı cebe atıyor. Uyan vatandaş! Aylık kârı kemiksiz beş bin liraya kadar çıkabilen "simit lordlarına" bir dur demenin zamanıydı! Simitçiler daha ne kadar vatandaşın ekmeğiyle oynayacaktı? Dar gelirli, simit lobisinin kurbanı olmaktansa artık gider efendi gibi yabancı gıda zincirlerinde karnını doyurur. Sosyal devlet fevkalade bir şey! Ranttan tiksinen güzel memleketimde son olarak "Paraya para demeyen" 250 simitçinin tezgâhları kaldırıldı! "Çanakkale'ye köprü yapılıyor, Bozcaada imara açılıyor, acayip rant dönecek" diye bik bik yapmayın. Milli serveti yiyip yutan rantçı simitçilerin tekerine kahramanca çomak sokulduğunu niye görmüyorsunuz? Hep muhalefet be kardeşim! Lütfen. Türkiye'de güzel şeyler de oluyor!
Sigortasız işçi çalıştırdııııı! Dannn!
YENİ Şafak gazetesinin hakkımda bir süre önce "patlattığı" dev "skandal haber", "Vay işçi haklarından dem vuruyor ama sigortasız işçi çalıştırmış" tarzında algılanınca, iki satır yazma gereği duydum. Malumunuz, evinizde yardımcı hanım çalıştırıyorsanız, sigorta gerekliliği biraz karışık ve tartışmalı bir konuydu. Dahası uzun bir bürokratik prosedür gerektiriyordu. Haftada 2-4 gün arası çalışan hanımlar ise farklı sebeplerden onlar için dezavantaj olacağından sigortalı olmak istemiyordu. (Bakınız Şükrü Kızılot'un Haziran 2014'teki yazısı.) SGK birçok defa fikir değiştirdi, son olarak şuna karar verildi: Aylık çalışma 10 günü aşmadığı sürece, Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirimde bulunma zorunluluğu yok. Ücretler ve primlerin ödenmesi konusundaki yöntem ise henüz netleşmiş değil. Şimdi benden şahsi tavsiyeler. Evimizde çalışan ve bir süre önce ayrılan yardımcı hanımla ilgili yaptığım hatalara dayanarak: -Yardımcınız "Sigorta istemem, onun yerine kızımı-oğlumu okut, borçlarımı öde, daha çok işime gelir" derse, yapmayın! Sigortayı muhakkak devlete ödeyin. İstiyorsanız, o ek yardımları ayrıca yapın. -"Özel sigortam var, sen zam yap, oradan kendim öderim" derse, muhakkak o sigortanın belgelerini isteyin. -Eğer "Bana sigorta yapmadınız, şimdi ayrıldığıma göre toptan ödeyin, ben de devlete verip emekli olayım" derse, benim gibi yapmayın: "Tamam yahu, kadıncağız emekli olsun" diye elden parayı ödeyip, iki taraf avukatlarının da şahitliğiyle "Tüm alacaklarımı aldım" konulu bir belge imzalatıp, tatlı tatlı vedalaşmayın! Çünkü bu belgenin hiçbir geçerliliği yok! Yardımcınızın, ikinci bir avukat bulup, sizi mahkemeye verip tekrar sigorta davası açma hakkı var! Çünkü bu, devletin de taraf olduğu bir konu. Sigortalı olmak her çalışanın hakkı ve ona havuzlu villa bile hediye etseniz, hukuken, sosyal güvencenin yerine geçmiyor. Tabii en tatsızı, tanınan biriyseniz, bu konunun, işçi düşmanıymışsınız gibi sunulup, aslı astarı bilinmeden ağızlara sakız olma ihtimali. -Özetle, evde yardımcınız varsa ve ayda 10 günden fazla çalışıyorsa, "Biz kaç yıllık çalışanımla aramızda hallederiz" demeyin. Yardımcınız istemese de, ısrarla belgelerini talep edin, sigorta yaptırın. |