Çiftçi Defteri
    TÜRKİYENİN EN GÜVENİLİR
                GIDA, TARIM ve HAYVANCILIK PORTALI

E-Posta
Şifre
Beni Hatırla    
Ş. Unuttum | Üye Ol
Bugün: 21 Aralık 2024 Cumartesi
Haberler Yazarlarımız Basından Makaleler Günlük Teknik Bilgiler Etkinlikler Foto Galeri Video Galeri
 Şuan Buradasınız: Ana Sayfa »  BASINDAN MAKALELER » 
facebook
Twitter
 ANA SAYFA
 Gıda
 İçecek
 Tarla Bitkileri
 Sebzecilik
 Meyvecilik
 Hayvancılık
 Su Ürünleri
 Orman, Peyzaj
 Organik Tarım
 Çevre, Enerji
 Bilişim, Teknoloji
 Tarım Tedarik
 Ekonomi, Lojistik
 Tarımsal Desteklemeler

Türkiye, tarım ürünleri yönünden kendi kendine yetebilen bir ülke. Daha doğrusu İDİ!.. Bundan 20-25 sene öncesine kadar mahsulü topraktan alıyor ve vatandaşa sunuyordun “Al, ye” diye. 25 senede köprünün altından çok su aktı. Artık, mahsul doğrudan tüketilmiyor. Sanayi tarafından işlenip öyle sunuluyor tüketiciye. Fındık ezilip kakao ve şeker ile birleşiyor. Buğday veya mısır yağ ve glikoza dönüştürülüp ara ürün olarak kullanılıyor birçok gıda maddesinin içinde. Hasılı, pamuk... fındık... buğday... mısır... pancar... elma... nar... doğrudan tüketilen ürün olmaktan çıktı, sanayide kullanılan ara ürün haline geldi. Dolayısıyla bu ürünlerin tüketicisi artık vatandaş değil, sanayi. Bu ne demek? En yalın haliyle, “sanayi ne kadar tüketiyorsa çiftçi o kadar üretsin” demek.
Türkiye‘de nasıl oluyor bu iş? O günkü iktidar seçim veya oy kaygısıyla bir ürüne destek veriyor ve çiftçi iyi para kazanıyor tabii. Para etti diye vatandaş ertesi sene dağa taşa o ürünü ekiyor ama dönüp bakan yok. Hele iktidar, ara da bulasın! İstediği oydu, aldı ve kapattı o defteri! Haliyle, Türk tarımı kan kaybede kaybede bugünlere geldi. “El elde, baş başta” hâli yani. Ne verimlilik var, ne planlama, ne de yol gösteren. Varsa yoksa, “ver oyu, al parayı” hesabı.
Madalyonun bir yüzü böyle. Bari diğer taraf iyi olsa ama ne gezer. Al birini çal öbürüne. Kafası karışan çiftçinin doğruyla yanlışı, faydalı ile zararlıyı birbirinden ayırt etme melekesi de kayboluyor. Ondan sonrası malum: Vur abalıya! Herkes bir suçlu bulup, karanlıkta yumruk savurmaya başlıyor. Kayıkçı kavgasının neden bitmediğini görüyorsunuz değil mi?
Cargill diye bir firma var. ABD çıkışlı bir aile şirketi. 65 ülkede faaliyet gösteriyor ve senede 120 milyar dolar ciro yapıyor. Bu firma Cargill Gıda Türkiye adı altında bizim ülkemizde de faaliyet gösteriyor. İşi, gıda sanayine ara ürün vermek. En önemli faaliyet alanlarından biri buğday, soya ve mısır. Çiftçiden satın aldığı mısırı işliyor ve elde ettiği yağ, glikoz, nişasta gibi ara ürünleri sanayiye satıyor. Çikolata üreticisi de ayakkabı imalatçısı da onun ürününü kullanıyor.
Cargill ülkemize geldiğinde Türkiye’nin mısır üretimi 1.8 milyon tondu. Şimdi 4 milyon ton. Bu yüzde 100’lük artışta Cargill Gıda Türkiye’nin inkâr edilemeyecek bir katkısı var. Senede iki mahsul almayı çiftçiye o öğretti. Hakeza teknik tarım. Önceki gün sohbet ettiğim Cargill Gıda Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Murat Tarakçıoğlu, “Doğru tarım yapanla, babadan usullerle yapan arasında yüzde 100’e varan verimlilik farkı oluyor” dedi ve çiftçiyi bilgilendirmek için teknik destek verdiklerini söyledi.
Bütün bunları şunun için yazdım: Toplum, siyasetçiyi baş tacı ediyor. Cargill’i ise tu kaka. Sorarım size; bunun bir mantığı var mı?

Metiner Sezer

turkiyegazetesi.com.tr

Ekleme Tarihi
17.01.2009
Ekleyen Kişi
gidatarim2

Paylaş | |

>> Arşiv İçin Tıklayınız